can't

440 86 80
                                    

Okul boyunca kızların hiçbiri Irene ile konuşmamıştı. Sabah Yeri'yi almak için evine gittiğinde annesi Yeri'nin artık başka arkadaşlarıyla gittiğini, kendisine ihtiyaç kalmadığını söylemişti.

Öğle arasında Yeri'nin yanına gitmiş ve onunla konuşmaya çalışmıştı. Ama Yeri Irene'i görür görmez Joy'u da çekiştirerek koltuklarda oturmuş ikiliyi bekleyen Wendy'nin yanına gitmişti.

Irene pes etmişti.

Yakınındakileri kaybediyordu. Yalnızığının kabuğu fazla uzak değildi, evine gitmesi yeterliydi.

Okul çıkışı kızların yanına uğramadan direkt dükkana gitti. Artık korkmuyordu. Karşısındaki kız psikopat bir seri katil bile olabilirdi, ama Irene'nin umrunda değildi.

Gidip o kızla konuşacaktı ve karşılığında ne olacağını da zerre önemsemiyordu.

İçeri girdiğinde dükkan bomboştu. Önceki gelişlerinde içeride sayısı az olsa da başka kişiler de oluyordu ama bu sefer tek bir ses bile yoktu.

Üst kata çıkıp dün yaptığı gibi kasanın yanına gitti. Aynı taktik bir kez işe yaramıştı.

Ve bu sefer beklediğinin aksine kasadaydı genç kız. Irene onu görünce afalladı, ne diyeceğini kızı beklerken düşünecekti ama bekleme gibi bir fırsatı olmamıştı.

''Hoş geldiniz. Nasıl yardımcı olabilirim?''

''Hoş buldum. Ş-şey, sizinle bir şey konuşabilir miyim?'' Irene bu kadar kibar konuştuğu için kendine kızdı. Kız onu korkutuyor olabilir miydi? (tabii ki korkutuyor mal yaptığı şeyleri hatırla, irene harbi salak kızsın he)

"Nasıl yardımcı olabilirim?"

"Benimle konuşarak."

Kız başını onaylar anlamda sallayınca Irene kelimeleri bir araya toparlamaya çalıştı.

"Neden yapıyorsunuz?"

"Neyi?"

"Neden sürekli bir şey istiyorsunuz?"

Kız cevap vermeyince Irene sert konuşmaya karar verdi.

"Soruyu değiştiriyorum, neden o gece Joy'un evine geldin? Yaptığın şeyl-" Irene'nin aklına tekrar o gece gelince göz yaşları yanaklarını ıslatmaya başlamıştı.

"Neden o gün dükkana gelmedin?"

"Ne?" Irene duraksamıştı

"Neden o gün dükkana gelmedin, dedim."

"Uh, canım gelmek istemedi."

"Yalan söylüyorsun. O diğer üç kız senin gelmeni istemedi. Ben de dükkanı onların ayağına getirdim."

"Ne yaptın?!"

"Fikirleriniz bizim için çok önemli. Başka bir isteğiniz var mıydı?" Kız yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirmişti, Irene'in kaskatı hale gelmiş suratının aksine.

"Yani dükkana gelmedim diye mi arkadaşlarıma bunu yaptın? Seni polise şikayet edeceğim!" (Iy çok kötü bi paragraf oldu)

"Size nasıl yardımcı olabilirim?"

"Bana cevap vererek!"

"Elbette. Sorunuz neydi?"

"Nesin sen?!"

Kız Irene'nin arkasındaki tabloyu işaret etti. "Buyum."

Irene arkasını dönünce kızın bir tablosuyla karşılaştı, önceki gelişinde gördüğü tablo değildi ama.

Doğru mu görüyorum, diye gözlerini sıkıca kapattı ve birkaç saniye bekledi. Tekrar açtığında tablodaki kız yoktu.

Hışımla arkasını döndü. "Zihnimle mi oynuyorsun? İlaç mı verdin bana!"

Kız bu sefer başka bir tablo gösterdi. "Buyum." Parmağı tüm katı dolaştı. "Buyum, buyum, buyum ve buyum.."

Irene hangi tabloya baksa kızı görüyordu. Ne tarafa görse farklı şekilde resmedilmiş fakat aynı kişiyi görüyordu. "YETER! Yeter. Yeter. Yeter. İstemiyorum. Bitsin. Bitsin. Lütfen BİTSİN! Yalvarırım yapma. Lütfen. Lütfen. Lütfen." Irene gözlerini kapatmış ve olduğu yere oturmuştu.

"Hoş geldiniz. Nasıl yardımcı olabilirim?"

"Dalga mı geçiyorsun beniml-" Irene sinirle ayağa kalkmış ve kızın saçını hızla eline dolamıştı. "Sen kimsin?"

Karşısında duran az önce konuştuğu kız değildi.

"Saçımı bırakır mısınız -ah! Çok acıyor!" Şaşkın bir şekilde bıraktı saçını. "Özür dilerim. Şey, kendimde değildim. Siz kimsiniz?"

"Ben bu dükkanda çalışan bir elemanım, gördüğünüz gibi." Kız yaka kartını gösterdi. "Adım Taeyeon. Nasıl yardımcı olabilirim?"

Irene tekrar olduğu yere oturdu. Olanlar kendisi için çok fazlaydı ve beyni tüm bunları idrak edemiyordu. "Burada çalışan başka biri var mı?"

Taeyeon Irene'in haline garip bakışlar atarak cevap verdi. "Evet. Eunkwang ve Changsub da burada çalışıyor."

"Nasıl yani, tek kız sen misin?"

"Im, bu durum beni rahatsız etmiyor ama dışarıdan garip mi duruyor?"

"Yok onun için dememiştim, yanlış anlama." Irene ayağa kalkarak katı tekrar gözden geçirdi. Tablolarda hiçbir sıkıntı yoktu. "Gerçekten başka kız olmadığına emin misin?"

Kız kaşlarını çatarak başıyla onayladı. "6 aydır burada çalışıyorum ve tek kız olduğumdan fazlasıyla eminim."

Irene başını salladı ve Taeyeon'u es geçerek merdivenlere yöneldi. Merdivenlerin yanında olan tablolara bir kere daha baktı. Aralarında diğerlerine göre daha gösterişsiz ve küçük olan bir tane vardı, bu resim değil fotoğraftı.

Irene onu daha net görebilmek için birkaç basamak daha indi.

Yine o kızdı.

Irene sinirle fotoğrafa yumruğunu vurdu, fakat eli cama çarpmıştı. Acıyan elini ovuşturdu. "Artık beynimden çık! Her yerde seni görmek istemiyorum!"

"Bir sıkıntı mı vardı hanım efendi?"

Duyduğu erkek sesiyle arkasını döndü. "Oh, hayır. Sadece biraz kendimden geçmişim." Konuşan dükkanın sahibi olmalıydı.

"Alkollü müsünüz?"

"Yok canım. Uykusuzum biraz."

"Uykusuz olduğunuz için mi camı kırmaya çalışıp kızıma bağırdınız?"

"Evet. Hayır. Yani, dur bir daKİKA KIZINIZ MI?"

"Çık dışarı."

"Anlamadım."

"Bakım hanım efendi, kabalık etmek istemem ama beni gerçekten çok sinirlendirdiniz. Elimden geldiğince sakin olarak diyorum ki, çıkar mısınız?"

Irene fotoğrafa tekrar baktığında kızın değişmediğini gördü. Tabloların aksine hala oradaydı. Fakat buna sesli bir şekilde tepki veremezdi, uygun bir zaman değildi. Hiçbir şey demeden dükkandan çıktı.

Bi dahaki bölüm final olacak ama eğer yetmezse bir bölüm daha ekleyebilirim who knows

dumb | seulreneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin