Saat 02.47
Mezarlıkta, toprağın altındaki bir meleğin yanındayım. Etraf zifiri karanlık. Ve esen rüzgar kulaklarımı çınlatıyor. Yağan yağmurun meleğimin toprağında yarattığı o eşsiz koku ise beni benden alıyor. Daha önceden olsa bu mezarlığa adım atmaktan korkardım. Ama şimdi..
Şimdi o kadar çok şey değişti ki. Değişenlerin en başında ben geliyordum. Ben eskisi gibi değildim. Kendimi garip hissediyorum. Sanki başka bir bedene hapis olmuşum gibi. Sanki bu yere ait değilmişim gibi geliyor. Gitmeye çalıştığımda ise bir ses bana gitme diye yalvarıyor. Bazı geceler nefes almama bile izin vermiyorlar...Meleğimin toprağını öperken, bir şeylerin tuhaflaştığını farkettim. Yağmur damlaları neden gökyüzüne geri döner? Peki şu ilerde ki parlayan şey de ne?
Arkamdan omuzuma dokunan bir el hissettim. Hiç bozuntuya vermeden o eli tuttum. Ve bileğini kavradığımda tek hareketle onu yere aldım ve üzerine çıktım.
"Kimsin sen ve bana neden dokundun?"
Sorduğum soruya cevap vermedi ve gözleriyle dik dik bakarak beni süzdü. Sorduğum soruyu tekrarladığımda ani hareketle üste çıktı. Ve altta kalan ben olmuştum. Yüzüme bir yumruk salladı. Fiziksel olarak bir acı hissetmedim. Ama canım yanıyordu.
"Kendine gel!" Diye çığlık attı. Ve bir kaç yumruk daha attı. Acıyı hissediyordum. Ama fiziksel olarak hâlâ bir şey yoktu. Ağzımı açamadım. Bir şey konuşmamı engelledi. Ne olduğunu bilmiyorum ama bir şeyler beni sürekli engelliyor.
"Kendine gel seni aptal kendine gel!" Diyerek çığlıklar atıyordu. Kulaklarım patlayacak gibi ağrıyordu çığlıklardan. Ve birden sustu. Bi anlığına rahatlamıştım. Fakat eline yerden bir taş alana kadar. Büyük bir taştı. Taşı art arda kafama vuruyordu.
"Meleğim yardım et!" Diye bir bağırış çıktı ağızımdan. Canım okadar çok acıyordu ki. Sanki canım vücudumdan çıkıyor. Adam vurmayı kestiğinde arkasında ki belli belirsiz bi silüet olduğunu farkettim. Ve birden kahkaha atmaya başladı. Kahkahası sanki yeri sallıyordu. Başım dönüyor. Gözlerimden yaşlar süzülüyor. Üzerimde ki adam kalktı ve kahkaha atan silüetle beraber karanlığa karışmaya başladı. Ben ise yerimden bile kalkamıyordum. Sürüne sürüne meleğimin toprağına kadar geldim. Ve üzerine sarılarak yattım. Sonra gözkapaklarımın ağırlaştığını farkettim. Yavaş yavaş kapanıyor. Peki sonra?
Kocaman bir karanlık.