Bana dokunuyordu.. Ellerini omuzlarımdan geçirip "benimsin." diye sayıklıyordu.. Ben kimsenin değildim. Ben 20 yaşına yeni girmiş çiçeği burnunda bir kızdım, kimsenin olamazdım. "Çocuğumun annesisin." diyordu. Hayır, değildim. Ben anne olamazdım. Anne olmayacak kadar gençtim. Evliliğe dair hiçbirşey bilmezken neden bu haldeydim? Babamın evinde annemin yaptığı yemekleri yemek varken neden başka birisinin evindeki anne olacaktım ki ben? Yapabilir miydim? Hayır, yapamazdın. Zamanı gelince aşık olduğum bir adamla evlenmek varken neden sevmediğim bir adamla bir ömür boyu beraber geçirecektim? Sonra.. Eğildi kulağıma.
"Elbet beni seveceksin."..hayır sevmeyeceğim. Sevmek zorunda değildim, sevmeyecektim. Sırf babam istedi diye evlenmeyecektim."Nefes!"
Gelen bağırma sesiyle uyandım. Babam odamın kapısında bağırıyordu. Daha gözümü bile açamamışken kemeriyle sırtıma vurmaya başladı.
"Kalk çay demle!"
Alışmıştım artık, acımıyordu. Vurduğu kırbaçların acısını hissetmiyordum bile. Dudaklarımı hafif aralayıp;
"Tamam." dedim.
Babam olacak adam kapıdan çıktığında bir peçete alıp kanayan sırtımı sildim. Üzerime kışlık bir ceket alıp mutfağa doğru geçtim. Kahvaltısını hazırlayıp masanın üzerine bıraktım ve odama tekrar odama geçtim.
Evlenmeyi istemediğim adamın onu parası için seveceğimi sanıp aldığı komidinin üzerine takıldı gözüm.
Annemle olan fotoğraflarımız duruyordu. Yıl 2006, annemin beni ilkokula yazdırdığı ilk gün. Başka bir günde yok zaten. Annem ben 8 yaşındayken gitmişti, çok uzaklara. Düşünsenize, "ben ekmek almaya gidiyorum." diye giden ve o gittiği yerden hiç gelmeyen bir anne. Düşündünüz mü? Düşünemediniz. Çünkü bunu yapabilecek bir anne yoktur diye düşünüyorum. Fark ettiyseniz anne dedim. "ANNE." Anneler ne olursa olsun çocuklarını bırakıp gitmezler değil mi ?Aynanın karşısına geçip süzülen gözyaşlarımı sildim. Ben o günden sonra hep nefessiz kaldım. Ne nefes alabildim, ne de nefes olabildim. İşte çaresiz bir kadınım bende.
Tak...
Sesin gelmesiyle arkamı döndüm, gelen babamdı. Efendim dermişcesine bir bakış attım. Yumuşak olmayan sesiyle konuşmaya başladı.
"İmam geliyor, hazırlan."
"Niçin?"
"Yeni bir hayata alışman için."
Duyduğumda kendimi yıkılmış bir şekilde buldum, aynanın karşısında. Islak kirpiklerim, yüzümün her yerini siyah yapan eyelinerim ve rujlarımı sildiğim kırmızı peçeteler..
Bütün bunlar süslenmek için veya heves ettiğim için değildi. Yaralarımı saklamak için, nefessiz kalan 8 yaşındaki minik kız çocuğunu göstermemek için..Ağlarken hazırladığım çantamı kapının arkasına koydum, gözükmemesi için. Sonrada dolabımdan bebek mavisi olan elbisemi çıkardım ve giyinmeye başladım. Yüzümün de bütün makyajını sildim. Artık mutlu gözükmen gerekmiyordu Nefes Aras. Sen zaten mutsuzsun. Kapının çalınmasıyla aynada kendime bakmayı bıraktım ve oturma odasına geçtim. Babam kapıyı açmış, gelenleri buyur etmişti. Odaya girdiğimde evlenmeyi istemediğim o adam, onun lanet babası ve kendi babam vardı. Hepsi gözlerini açmış beni izliyordu. Evlenmeyi istemediğim yani kurbanı olacağım adamın ismi Vedat'tı. "Vedat Sayar."
Ayağa kalktı, bana doğru yaklaştı. Saçımı tam okşacaktı ki geriye çekildim. Bana ters ters baktı. Babam da bu durumu fark edince hemen konuyu değiştirdi. Bize bakarak;
"Ee imam bey kıy şu nikahı."
Tam imam lanet olası hayatımın başlangıcını başlatacaktı ki söylediğim şeyle durdurdum.
"Babacım önce ben bi lavaboya gitsem."
"Tamam güzel kızım."
Güzel kızımmışmış. Tabiki hepsi numaraydı.. Ne ben onun güzel kızıydım, ne de o benim babamdı. Keşke öyle olsaydık ama işte kader. Tabiki lavabo falan değildi mesele.
Odama doğru sessiz adımlarla gittim ve kapının arkasındaki hazırladığım çantayı aldım. Banyoya gittim. Banyonun kapısı arka balkona açılıyordu ve banyonun yedek anahtarı bendeydi. Banyoya girdiğim gibi üzerimden kitledim. Ve balkon kapısını açıp çıktım.
Çantayı sırtıma takıp demirlerden tutunup inmeye başladım. Zaten pek birşey yoktu. 2. Katında oturuyorduk evin. O yüzden zor olmadı kaçmam. Şimdi tek bir sorun vardı, ben nereye gidecektim?Gözlerimi telefonumdaki rehberimde gezindirirken birden kuzenim aklıma geldi. Tabiki de kuzenimlerde kalabilirdim. Hem zaten kuzenim de babamı pek sevmezdi, onlarda kalmamı birine yumurtlamaz diye düşünüyorum. Hem zaten çok kalmam. Biraz para bulduktan sonra başka bir şehire göç ederim.
Hızla koşmaya başladım, yanımda dolmuşa binecek kadar para vardı. Birde simit alacak kadar. Sabah kahvaltı yapmamıştım. Bir simit aldım ve dolmuşa bindim.
Kuzenimlerin evine gidene kadar simitle karnımı doyurdum sayılır. Kuzenim'e mesaj atmayı unutuyordum nerdeyse. Hemen mesaj attım.~Alıcı : Berrak
Mesaj : Berrak ben geliyorum, evden bir yere çıkma.~Gönderen : Berrak
Mesaj : tamamdır.Tahmin ettiğim gibi Berrak hep müsaittir bana. Biz küçükken hep beraber oynardık. Ama sonra büyüyünce yollarımız ayrıldı. Çünkü o Ankara da okumak zorundaydı.
Ankara'ya gitti. Avukat olup geri geldi. Onun en büyük hayali avukat olmak benimki ise Edebiyat öğretmenliğiydi. O hayalini gerçekleştirdi ama ben babamın sayesinde okuyamadım.Kendi kendime içimden konuşurken Berrağın evine geldiğimi fark ettim.
Dolmuştan indikten sonra kapıyı çaldım. Berrak güler yüzüyle açtı kapıyı. Hemen bir çığlık kopardı.
"Oyy kurban olduğum nefesim gelmiş."
"Yaa sen gelme aman. Hep ben geleyim."
Gülüştükten sonra beni içeri buyur etti. Sıkıca sarıldık.
"O zaman yapıyorum ikimize bir kahve."
"Yap valla."
Berrak kahve yapmaya gitti. Bende etrafa göz gezdiriyordum. Raflarda, sehpalarda, masanın üstünde her yerde hukuk kitapları..
"Bu kız valla manyak ya."
Derken Berrak elinde iki kupa bardağıyla içeri girdi.
"Kimmiş o manyak ? Bana diyene bak."
"Ne manyaklığımı gördün be?"
"Babandan kaçtığın gibi bir manyaklık olabilir mi Nefes hanım?"
"Ya oha kızım sen nerden biliyorsun?"
"6. Hislerim kuvvetli diyelim, ee anlat bakalım. Sizi dinliyoruz Nefes Aras hanımcım."
"Yok yok 6. His falan değil, bas baya 1. Bu."
Biraz güldükten sonra Berrak ısrar etmeye devam etti. Bende kahvemi yudumlarken bütün herşeyi anlattım..