final | sometimes we survive by forgetting

1.3K 101 77
                                    

"Evet!"

Serena mikrofona eğilip bağırdığında herkesin kulaklarında tatlı bir rahatsızlık oluştu ama buna rağmen alkışladılar.

Ryleigh'nin gözleri doluydu, ama eskisi gibi kahrolmuyordu. Gülümseyerek alkışladı eski tanıdıklarını. İçten bir gülümsemeydi bu. İçindeki kırıklık, yılların getirdiği kabullenişle birleşmiş, altından bir zırh gibi sarmalamıştı genç kadını.

Dudakları Calum'unkilere kapanan Serena'yı izledi. Mutluydu ve belki de hayatının en mutlu gününü yaşıyordu. Serena yine istediği şeye ulaşmıştı ve bu Ryleigh'nin ilk defa zoruna gitmiyordu.

Onun yerinde Ryleigh olabilirdi ve bugün, onun sonsuza dek hatırlamak isteyeceği bir gün olabilirdi. Ama başından beri yazılan şey belliydi. Her şey olması gerektiği gibiydi.

Luke çaprazında oturan genç kadına baktı. Onu son gördüğünden beri büyümüştü. Kendi ayakları üzerinde burada bile o kadar sağlam duruyordu ki Luke'un gözleri doldu. Onunla gurur duyuyordu.

Ryliegh yıllar sonra bile onu etkilemeyi başarıyordu. Luke, ona bakarken bir sürü duyguyu aynı anda hissediyordu. Hüzün, sevinç, en fazla da pişmanlık.

Bir kere de olsa ona onu sevdiğini haykıramamıştı. Bir kere de olsa ona değerli olduğunu ispatlayamamıştı. Yumuşak dudaklarını kendi dudakları üzerinde hissedememek içinde ukde kalmıştı.

Ryleigh kafasını Luke'a çevirdi. Yıllar sonra gözleri ilk defa bu kadar yakından buluşuyordu. İkisi de çok değişmişti. Luke sarı saçlarını kulak hizasına kadar uzatmış, ince dudaklarının üzerindeki demir halkayı çıkarmıştı. Kirli sakalları beyaz tenine çok yakışmıştı.

Ryleigh ise yirmi dokuz yaşının getirdiği ağırlığı taşıyordu. Eksiden beline kadar uzanan açık kahve saçlarını omzunun biraz altında dümdüz kestirmiş ve siyaha boyamıştı. Giysileri, duruşu ve bakışları o kadar etkileyiciydi ki Luke eskiden tanıdığı ürkek genç kızın bu kadar saygın bir kadına dönüştüğüne hala şaşkındı. Ryleigh adeta yıllanmış bir şarap gibiydi.

İkisinin de tek değişmeyen şeyleri, dolu olan gözleriydi. Her şey aldatabilirdi, ama gözler asla yalan söylemezdi. Yaşlı gözleri, o eski on yedi yaş anılarını taşıyordu.

Genç kadın karşısındaki yorgun adama gülümsedi. Bu gülümseme içinde birden fazla duyguyu barındırıyordu.

Genç adam karşısındaki yeniden doğmuş kadına gülümsedi. Onunla gurur duyuyordu.

İkisi de bu akşam geçmişlerini hatırladılar. Ve içlerinde bir yerlerde o on yedi yaş ateşinin hala yandığını hissetiler.

İkisi de ulaşamadıkları şeyleri izlediler. Ama üzgün değillerdi, çünkü son umut kırıntılarını da yıllar önce o içlerindeki ateşte yakmışlardı.

Rahatsız sandalyelerde buruk kalpleriyle oturan bu yetişkinler, bir zamanlar gözleri parıldayan ve gece yıldızlara umutla bakan gençlerdi.

Gautama Buddha'ya göre her şeyin sonunda sadece üç şeyin değeri vardı.

Ne kadar sevdiğinin,

Hayatı ne kadar nazikçe yaşadığının,

Ve senin için yaratılmamış şeyleri nasıl bir zerafetle bıraktığının.

____________
merhaba:")
ilk defa bir kitabın sonuna geldim.
ayrıca tekrar bölümlere göz atınca ryliegh'nin yıkıklığına inanılmaz sinir oldum ama yapmışım bir hata.

hepinizi inanılmaz çok seviyorum, bir başka kurguda görüşmek üzere

aren't we all sinners// hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin