Umut hep vardı onlar icin.Olmalıydı.Hic bitmemeliydi.Cünkü umut caresizlerin caresiydi.Onlarındı.Bir secim hakkı verilseydi eger,onlar bu hayatta olmamayı tercih ederdi.Onlar hep son trenden sonra geldiler.Yetisemediler hayata.Yetismediler.
Babam kanlar icinde yerde yatıyor.Gözlerimi bir an bile kırpmadan onu izliyorum.Ondan bu kadar nefret ederken neden icim acıyor? Neden canım bu kadar yanıyor? Gözlerimden birkac damla akmalı.Babam ölüyor.O ölüyor.Ben sadece izliyorum.Hep yapmak istedigim seydi bu.Neden üzülüyorum?.
Dısarıdan gelen seslerle irkildim.Baba diye bir feryat.Canan'ın sesiydi bu.Keskin bir bıçakla delik deşik edilmiscesine acıyor icim.Ardından bir ses daha."Ellerini havaya kaldır ve dısarı cık".Polisin geldigini bu sesi duyunca farkettim.Kafamı kaldırıp camdan dısarı baktım.Polis arabasının yanıp sönen ısıkları ıslak zemini aydınlatıyordu.Havanın karanlıgı gitgide icime cöktükce,gökyüzünün bütün kasveti üzerime yıkılıyordu.Gözlerim Canan'a ilisti. "bu son uyarım,ellerini havaya kaldır ve dısarı cık.Babanı öldürmekten tutuklusun".
Basımdan asagı kaynar sular döküldü adeta.Ne diyor bu adam.Ben babamı mı öldürdüm? Baba? Ellerimde neden kan var? Hayır bu olamaz.Hayır.Ben öldürmedim,öldürmedim,öldürmedim.Beynim defalarca söyledi bunu.Ben yapmadım.Gözümden akan yas yanagımı ıslatmaya basladıgında beynimle savas icerisindeydim.Öldürmedim.Baba?
Neden her yer karanlık? Isıkları acın.Karanlıkta duramam.Isıkları acın.Sesimi duyan yok mu? Baba ?
Ölmekten korktuk.Yasamak istedik hep.Hep yasayalım.Ölümün gelecegini unuttuk.Oysa yanıbasımızdaydı.Aldandık.Ne hayatı sevdik,nede kendimizi ölüme yakıstırdık.Montaigne derki "hayat bosu bosuna akıp gittiyse neden onu kaybetmekten korkuyorsunuz".Cok aldandık.kaybettik...
Bir bagırıs sesiyle gözlerimi actım.Annemin sesiydi bu.Her zamanki gibi babam icmis bir sekilde eve gelmis ve annemi dövmeye calısıyordu.İnleme sesiydi bu.Acıdan inleme.Kulaklarımı kapattım ve kafamı yastıga gömdüm.Yastıgın küf kokusunu burnuma ceke ceke gömdüm kafamı.Duymamaya calıstım.Babam annemi dövünce cocuklar gibi olurum hep.Oysa 19 yasında genc bir delikanlıyım.
Alarmın sesini iliklerime kadar hissedercesine kalktım yataktan.Annemin sesi "selami kahvaltı hazır,gec kalacaksın işe kalk şu yataktan kalk".Gözlerimle savas yaparak kendimi cift kisilik,gri renk carsaflı yataktan attım ve epeyce uzun koridordan ilerleyerek salona vardım.Duvarda 17 Agustos depreminden kalma bir catlaklık kendini bas gösteriyordu.Çatlakları kapatmak icin annem duvara bir tablo asmıstı ama yinede kapanmıyordu.Onun dısında duvarı süsleyen hic bir tablomuz yoktu.Saatimiz bile.Televizyonumuz kücük siyah bir kutuyu andırıyordu.Onun hemen yanında komsumuz Leyla teyzenin verdigi eski bir sehpa kendini boy gösteriyordu.Yasanmıslıklarımızın izi vardı evin dört duvarında.Yasamaya calıstıklarımızın...Eski ve tozlanmıs halının üzerine kurulmus halde olan yer sofrasının etrafına dizilen annem ve kardeslerim kahvaltıya coktan baslamıslardı.Zeytin ve uzaktan gördügüm yesilliklerle kahvaltının tadını cıkarmaya calısıyorlardı.O sofrayı görünce anladım ki babam yine parayı ickiye yatırmıs.Ah baba ne olurdu biraz babalık görevini yerine getirseydin.3 cocuga bakmak zor.Evet.Ama keske icki icmeseydin baba.Keske günü kahvelerde degil de evde annemle gecirseydin.Annem.Sacları beyazlamıs annem.yüzü acıdan kırısmıs,elleri nasır tutmus annem.Her gece acıyla inleyen annem...biliyorum bir gün bitecek.İnsallah o gün senin ölüm günün olmaz baba.
İcimdeki sesi susturarak cıktım evden.bisiklete binerek uzaklastım acılarımdan.
İnsaat kapısının önünde bir süre durakladıktan sonra agır adımlarla cakırlı toprak yoldan iceriye dogru ilerlemeye basladım.Ayakkabımın icinden ayaklarıma giren tozu yutarcasına ilerlemeye devam ettim.Tasıdıkca sırtımda iz bırakan demirlere dogru yürüdüm.Gencligimi harcadıgım yere dogru.Acıya dogru...
"Nerde kaldın Selami,patron gelmeden cabuk isinin basına gec yoksa ne olacagını biliyosun." Naim usta babam gibidir.Babamın düsünmedigi kadar düsünür beni,sahip cıkar.Hemen ise koyuldum.Paslanmıs demirlerden bir tanesini sırtıma alarak şantiyenin icine dogru ilerledim.Aklımda hala annemin gece yedigi dayak var.Babama duydugum nefret var bir de.Hic bitmeyecek olan nefret.Birden kücük bir kedi sesiyle irkildim.Kafamı kaldırır kaldırmaz ayagımın kaydıgını farkettim ve kendimi yerde buldum.Belimdeki acıyı iliklerime kadar hissettim.Acıyla inlerken gözlerim temiz,simsiyah ayakkabılara ilisti.Basımı yavasca yukarı dogru kaldırdım ve patronun gözleri gözlerimle bulustu.Belimin acısına aldanmadan hızlı bir sekilde ayagı kalktım."Muhasebeye in,ne kadar alacagın varsa al ve git".Allah'ım bu olmamalı."ama Yücel bey ben..". "sana ne diyorsam onu yap Selami.Bu is icin oldukca gencsin,kendini daha iyi islere ada,buralar sana gore degil".Ben ne yaparım simdi.Yücel beyin söyledikleri kulagımda defalarca tekrarlandı.defalarca yankılandı.Aklıma ilk gelendi babam.Aksam eline para götürmedigim taktirde yüzüme yumrukları yiyebilirdim.Yiyecektim.Peki ya annem.O da dayak yiyecekti.Ben ne yaptım böyle?
Basım dönmeye baslıyor.Naim ustanın adımı tekrarlayıp durdugunu hissedebiliyorum.Gözlerim,gözlerim kapanıyor.Isıkları acın..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
son tren
General Fictionİster iyi olun,ister kötü...Hayat her zaman hayal kırıklığıdır.