Hayat her zaman dogruyu cıkarmaz karsımıza,yolları kapatır.Biz kendi buldugumuz yollarda kaybolur,kendi dogrularımızda boguluruz.Dogdugumuz günden baslarız yolculuk yapmaya.Yasamla ölümün ince cizgisindeki yolculuk...Dogru,yanlıs,sadakat,güven...Hangisini gördük,hangisiyle savastık?.Kiminle yolculuk yaptıgımız degildi önemli olan.Hangisini secerek basladık hayata? Neye,kime nasıl güvendik?
Gözlerim anlam veremedigim bir saskınlıkla ayaklarıma eslik ederek Yücel beyi takibe koyuldu.Suntaların üzerine basarak gectigim yollar bana işe basladıgım ilk günü hatırlattı.14 yasındaydım.Ortaokulu güc bela bitirerek kendimi buralara atmıstım.Liseyi okumayı cok istemistim.Sonrasında tıp fakültesinde olmayı düsünürdüm hep.Fakat babamın siddetli düsünceleri benim düsüncelerime galip geldi her zaman.5 yıldır burukluk denilen kelime benim icime hakim.Onu yoksayamam.Acılarımı sayamadıgım gibi.
"selami,gec otur şöyle".Dalgınlıgımın ilerledigini tahmin etmek zor degil.Odaya hangi ara geldigimi hatırlamakta zorluk cekiyorum.Siyah renkli,iki kisilik,yumusak koltuga kendimi hafifce bıraktım.Yücel bey masasına gecerek her zamanki yerini aldı.Bir sey arıyormuscasına dosyaları karıstırmaya basladı.Gözlerim Yücel beyi takip etmekten memnun olsa gerek ki hic kıpırdamadan onun yerinde olmayı arzularcasına kendini yiyip bitiriyordu.Vücudumun bütün uzuvları benden habersiz islev görmeye baslamıstı sanki.Böyle hissetmem pek te sasılacak bir durum degil.Cünkü bu his uzun zamandır bedenimin her yerine hakim.
Yücel bey şanslıydı.Evli,iki cocuga sahip bir babaydı.Sanslı olan onun cocuklarıydı aslında.Her cocuk sırtını dayayacak bir baba ister arkasında.Korktugunda ona sıgınacak.Yücel beyin babalıgını en iyi sekilde yaptıgını,kendi babamın ailesini önemsemedigini bildigim kadar biliyorum.Yaklasık bir ay önce getirmisti cocuklarını buraya.İki oglu vardı ve ikisi de deniz mavisi gözlerini babalarından almıstı.Yücel bey saclarındaki her beyazlıgı yasadıklarından almıs;orta boylu,tombul yanaklı ve ne kadar katı da görünse yüzünden tebessümü eksik etmeyen samimi bir adamdır."selami,al oglum bu zarfı.Duydumki muhasebeden paranı almamıssın.Aslında iyi de oldu bu.Bu zarfın icinde hakettigin kadar para var.Sakın fazla diye geri dönme.Sen daha fazlasını hakettin.Ama gel gör ki bizim de gücümüz buna yeter.Hakkını helal et Selami.Gönül ister ki hep burda ol,aksam evine burdan aşını götür.Ama olmuyor be oglum.Agır isler bunlar.Bu zamana kadar sen dayandın.Bundan sonrasına ben dayanamam."
Elimde beyaz uzun bir zarfla yürüyorum.Nereye,kime gittigimi bilmeden.İstedigim bu degildi.Neyi istedigimi,ne isteyecegimi bilmiyorum.Gözüm bos bir banka ilisti ve hızlı adımlarla gözümün ilistigi yere dogru ilerledim.Elim istemsiz bir sekilde zarfın acılıs bölümüne kaydı.Zarfı actım ve icindeki paraları saymaya basladım.Oldukca fazlaydı bu.Hayır bu kadarını da haketmemistim.4 aylık maasım cıktı bu zarfın icinden.Cıkan tek sey para degildi.Acıma duygusunu gördüm.Merhameti,güveni...Paraları zarfın icine düzenli bir sekilde koyarak ayaga kalktım.Yücel beyle konusmalı,bu zarfı iade etmeliydim.Ayagımı öne dogru uzatmamla arkamdan bir seslenis duydum.Tanıyordum bu sesi.Cok iyi tanıyordum.İcki var bu seste.Dayak var.Merhametten,acımadan yoksun bir baba var bu sesin arkasında.Benim babam!..
"Nerden geldi lan bu paralar,işten de kovuldun.Ne isler karıstırıyosan devam et selami,hep böyle gel bana".
Babam hızla elimdeki zarfı kendi eline cekti.Korku var icimde.Hissettigim tek sey korku."Kahveden mi geliyorsun baba?.".
"Sen ne zamandan beri bana hesap soruyosun,yürügit de kendine is aramaya basladı hadi".Babamın bu sert tonu beni gitgide ürkütüyordu.Elini omzuma vurarak bedenime sert bir sekilde komut verdi.O paraları büyük bir istahla sayarken,ben etraftaki insanların gözlerini üzerimizde hissedebiliyordum.Hepsinde merak vardı.Babam onların meraklarını gidermek istercesine bana tekrar bagırdı."Ne duruyorsun lan yürüsene".Yürümeliyim.Uzaklasmalıyım ondan.Bu adam benim babam olmamalıydı.Eger hayat bir tercih hakkı verseydi bana,ben bu hayatta olmamayı secerdim.Babamın olmamasını istemeyi henüz beceremiyorum.Bu sıfata sahip bir insana kötü düsünceler beslemek bencillik olur.Ondan nefret etmeyi cok isterdim.Ama beynim benim isteklerim dogrultusunda ilerlemekten aciz.
Koşar adımlarla eve doğru yol aldım.Bir an önce kurtulmalıydım insanların boğucu gözlerinden.Hep böyle değil midir zaten? Hep bir merak yok mudur insanlığımızda?
Kapıya öyle hızlı vurmuş olmalıyım ki annem büyük bir şaşkınlıkla açtı kapıyı.Başörtüsünün arkaya dogru kayması onun beyaz saçlarından tutamlar sergiliyordu bana.Simsiyah gözleri ne oldu dercesine gözlerimi süzdü.Onun gözlerinde de merak vardı.Ama bu farklıydı.Acının verdiği meraktı ondaki.Anneliğin verdiği...Hangi merak içinde sevgiyi,merhameti barındırır? Hangi merak bir anneyi çocugu karşısında aciz bırakır?
"Oğlum?"."yürümekten yoruldum sadece anne bir şey yok."Yok muydu sahiden? İçim neden buruk öyleyse? Yüzümde neden kırgınlığı hissediyorum?.Odama doğru ilerlerken koridorun duvarında asılı olan aynada kendimle karşı karşıya geldim.Gözlerim kömürlüğünü annemden almış olmalı.Simsiyah saçlarımın uzunluğu,dağınıklığıyla içiçe girerek beni aynadan soğutuyordu.Ne zamandan beri kirli sakallara sahibim? Aynaya bakmayalı ne kadar oldu?Yüzüm beyazlığını kaybetmemiş.Bu beyazlıkta siyah bir geçmiş var kimsenin göremediği.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
son tren
General Fictionİster iyi olun,ister kötü...Hayat her zaman hayal kırıklığıdır.