8. Bölüm

53 16 8
                                    

Bazı İnsanalar diyorum; bu dünya için fazla acımasızlar...

Çocuklar diyorum; bu dünya için fazla masumlar...

Bir şeker için !

Bir umut için !

Kardeşim...

Artık dayanamıyordum !

Ona bu acıları yaşatanlar yüzünde  içimdeki öfke gittikçe büyüyordu.

Hayat diyorum;
Bu koca ve ıssız ada da şeker aramak gibi bir şeydi.

Herkes için büyük bir imtihan yeriydi.

Kız kardeşime şeker bulmak için ormanlar arasında gezmiş ve birkaç meyve bulmuştum.

Yorulan kardeşimi aç olduğu için çok zor uyutmuştum.

Öyle acı çekiyordu ki... Kendi açlığımı onun inlemelerini duydukça unutuyor gibiydim.

Ayla iyice uykuya dalmıştı çok şükür.

Sonra da Amia ile denizin kenarına oturup meyveleri ayıkladık.

Amia meyveleri küçük küçük bölüyordu.

Ne yaptığını anlamaya çalışırken,

"Ah !" Dediğini duydum.

Kolunu tutuyordu.

Ona yaklaşıp uzun kollu kazağı'nın sağ kolunu yavaşça geriye katladım.

Kolu ?

Kolu çok derince kesilmişti sanırım düşen duvarlar arasında kalmıştı.

Onun yeşil gözlerine bakıp:

"Amia ! Neden bana söylemedin kolun çok kötü durumda !" diye bağırdım.

Benden korkmuş olacak ki kolunun ağrısı ile ağlamaya başladı.

Yaptığım hatayı anlayıp:

"Özür dilerim sadece çok derin bir yara az kalsın kemiğine değecekmiş korktum biraz."

Gözlerini silip savaşta iken yürüyemediği ayağını gösterdi onun durumu kolundan çok daha kötüydü.

Öyle ezilmişti ki. Fazlasıyla morarmıştı...

Bu acıya nasıl hiç şikayet etmeden dayandığını anlayamamıştım.

"Üzülme acımıyor artık kaybettiğim onca şey arasından bu bana çokta acı vermedi dayanabildim. "dedi.

Çok güçlü bir kızdı Amia...

Sonra meyveleri küçücük küçücük ayırmaya devam etti.

"Ne yapıyorsun öyle ?"

"Kardeşine şeker yapıyorum hem de bu çok daha faydalı olacak bana bir kutu bulabilir misin ?"

Bu cevap karşısında çok duygulanmıştım. Ayla çok sevinecekti düşüncesi bile güzeldi.

"Kayığın yanında su kapları vardı getireyim hemen !" dedim.

Uraz amca ve karısı kayığın yanında oturuyordu.

Kapları alıp giderken arkamdan bağırdı:

"Öğle gibi yola çıkarız bu ada güvenli değil !"dedi.

"Bize farketmez !" Deyip Amia'nın yanına gittim.

Kutuya küçük meyve parçalarını koymuştu. Bende Amia'yla biraz meyve yedim. Karnımızı az da olsa doyurmuştu.

Annemin yemekleri aklıma geldi.
Ne de özledim bir bilseniz...

Ayla uyanınca  yanımıza geldi şeker kutusunu görünce öyle bir boynuma atladı ki.

O an ki mutluluktan gözlerim dolmuştu.

"Amia ablan düşündü Ayla, ben yapmadım. " dedim.

Küçük elleri ile hem kutuyu sallıyor hemde Amia'ya sarılıyordu.

Bir çocuğu mutlu etmek ne kadar kolaydı.

Bir tane ağzına attı ve

"Imm ! Abi ister misiniz çok güzeller ?"

"Hayır onların hepsi senin Ayla tamam mı ?" Dedi Amia.

"Tamam ama hepsini şimdi yemeyeceğim yoksa biter."

Gülümsedim.
İhtiyaçlarımızı giderip yeniden yolculuğa çıkıyorduk.

Aklıma babamı bulmak için depodan çıktığım gün geldi.

Annemin ve diğerlerinin haberi olmadan babamı arıyordum.

Sağa Sola bakarken yıkılmış evler arasından komşularımızın evlerini gördüm hepsi yıkılmıştı.

Altında kalanların hep bir organları eksikti.

Onlara yardım ettim birkaçı ellerimde gözlerini hayata yumdu.

Diğerlerinin çığlıkları hala kulağımda yankılanıyordu.

Yardım edin !
Hayır !

Psikolojim bozulmuştu ama kimseye anlatamıyordum.

O bağırışları hâlâ iyi duyuyordum.

Ne yapıyorlardı ?
Ülkemiz ne haldeydi ?

Herkes mi öldü !?

Kafam ağrıyordu.

O gün dedemin cesedini kaldırılırken Ayla'yı depoya göndermiştim.

Depoya doğru dönerken,
Yan tarafta bir patlama olmuş ve bir demirin altında kalmıştım.

Sırtım ezilmiş ve morarmıştı.

Onun acısına dayanmaya çalışıyordum.

Yüzümde bir çok yara kalmıştı.

Sırtımda Amia'yı taşırken bu yüzden zorluk çekmiştim.

Ve onun acısı tüm vücudumu kaplıyordu.

Ne yapacağımı bilemiyordum.

Artık Dayanamıyorum!

Allah'ım bize yardım et !

Not : Hikâyem için yer araştırması yapıyorum.

En kısa zamanda düzenleyeceğim inşallah

Yorum ve Oylarınız için teşekkür ederim 🌹

İyi ki varsınız 🌷

TEBEŞİRİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin