6.bölüm

64 28 17
                                    

Şekerli sakızlarını sırf karıncalar üstüne basıp yapışıp ölürler diye yere atmayan çocuklar var.

Bende böyleydim.

Velhasıl kelam küçükken çok daha güzel insanlardık.


Gecesi ayrı bir soğuktu bu sonsuz gibi görünen denizin.

Nereye gittiğiklerinden bile haberleri yoktu. Sadece kurtulmaya çalışıyordular.

Onlar ne yapacaklarını bilmiyorlardı.

Küçük kız anlamıyordu,

Neden neden hep beraber yaşamak varken insanlar böyle birbirlerini öldürüyor ?

Neden bencillik ediyorlardı ?

Ya da benim gibi küçük bir kızın annesini neden öldürmüşlerdi ?

Ellerine ne geçmişti ?

Annem ne yaptı ki onlara ?

Dedi içinden...

Sonra kanlı kazağına baktı.
Abisinin giden gözlerine bakıp:

"Abi bu kazak çok kötü kokuyor."

Dedi ağlamaklı sesi ile.

Abisi:

"Şu an başka çaremiz yok hava soğuk çıkartma sakın !"dedi.

Abisi çok yorgundu.

Tükenmişti.

Ne yapacağını bilmiyordu...

Babasını özledi,
Annesinin kokusunu...

Yapacak bir şey yoktu
O da üşümüştü ama söylemiyordu.

Çünkü ince yeleğini Amia'ya vermişti.

Ona da üzülüyordu...

Çok Asil bir ailenin kızıydı.
Şimdi ise ne hale düşmüştü.

Okulda o en iyi sınıfta okurdu. Okulun bahçesinden girdiğinde onu görenler yanına üşüşür. Ayakkabılarının ne kadar güzel olduğunu ya da saçlarının muhteşem gözüktüğünü her bir ağızdan söylerlerdi. Bende okulun penceresinden bakardım. Babam çok zengin değildi her şeyi yetecek kadar alır fazlasının israf olduğunu söylerdi. O zamanlar Ayla'nın hastane masrafları çok fazla olduğundan babam ek işlere girmiş ve gece geç saatlere kadar çalışmak zorunda kalmıştı. Aldığı paranın çok büyük bir kısmını hastane masraflarına yatırmak zorunda kalıyordu. Huraf'ın ayakkabıları da fazlasıyla eskimişti ancak babasına söyleyememişti utanıyordu. Bunca zorluğun içinde babası birde onunla uğraşmamalıydı.
Okula yırtılmış ayakkabıları ile gittiğinde herkes ona gülmeye başlamıştı bir tek Amia hariç. Hızlıca koşup sınıfına çıkmıştı o günden sonra kendinden daha kötü durumda çocukların olabileceğini düşünüp kendi haline şükretti ve kimsenin lafına bakmamayı öğrendi.

Bir gün evin kapısını açtığında kahverengi bir kutu buldu.

İçini açtığında yepyeni bir çift siyah cilalı okul ayakkabısı buldu.

Öyle güzel parlıyorlardı ki.

Işıl ışıl...

Kim aldı acaba diye düşünürken ayakkabının altında bir not buldu el yazısı ile güzelce yazılmıştı.

"Her zaman gülümse ve kimsenin ne dediğine bakma. Ayakkabıları gidebildiğimiz ayaklarımız olduğu sürece gittiğimiz her yolda yürüyebiliriz."

TEBEŞİRİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin