''Hala?'' dedim gözlerimi kırpıştırarak. Vay canına burası harika olmuştu ve manzara gerçekten harikaydı.
Büyük bir salon, ve bir sürü erkek manken. Gözler bana çevrildiğinde biraz rahatsız olmuştum, herkes bana bakıyordu anlamamış gibi.
''Duygu, gel tatlım.''
Erkekler aralarında birşeyler konuşuyordu ama halam ''Sessizlik! sıradaki kişi lütfen.'' diye bağırdığında herkes susmuştu.
''Halacım şey, bölmek istemem ama birşey konuşmak istiyorum.''
''Biraz sonra Duygucum, oturabilirsin.'' dedi koltuğu göstererek.
Derin bir nefes aldım. Hep böyle yapıyordu, ben sürekli ikinci plana atılırdım ama buna alışmıştım artık. Yumuşacık koltuğa yayıldığımda gözümü erkeklerde gezdirdim. Yakışıklılar vardı tabi ama hepsinin birer züppe olduğunu unutmamak gerek. Kız oynatıcıları, ihtiyaçları için herşeyi yapan beyinsiz varlıklar. Şuana kadar hiçbir erkekle sevgili olmamıştım ama bir çoğunu oynattığım doğrudur. Ağlattıklarım bile oldu. Acımasız diyeceksiniz bana bu seferde ama değilim, hepsi birilerini üzdü sonuçta.
İntikam almaktan haz duyuyordum ve bana kim ne yaptıysa on katını fitil fitil burunlarından getirmiştim. Güçlü görünüyordum, asla üzülmeyen.
''Duygu hanım bir şey istermiydiniz?'' dedi tıfılca bir kız. O anda telefonum çalmaya başladı, kafamı hayır anlamında sallayarak onu reddettim.
''Efendim?''
''Seni çok özledim neredesin?''
''Döndün mü?''
''Döndüm güzel bayan ve gözlerim sizi görmek için sabırsızlanıyor, hemen buluşsak iyi olur.''
''Tamam, lilada buluşalım 1 saat sonra?''
''Olur, görüşürüz fıstık.'' Telefonu kapattı.
Evet bu kişi Savaş oluyordu. Yani onca yıldan sonraki sevgilim. Pardon intikam almaya çalıştığım erkek demeliydim. İntikam için sevgili olmuştum onunla ama yapmak zorundaydım. Savaş hayatımı mahveden bir piç. Onca şeyi yaptıktan sonra onunla sevgili olmam herkesin tuhafına kaçmıştı tabi ki, ama intikamdı bu.
''Duygu? Duygucum orada mısın? Çok derinlere dalma miniğim.''
''Hala ben minik falan değilim, şöyle demeyi kesmelisin artık.''
''Biliyorum miniğim.''
Ah şu kadın hem beni, hem Onuru delirtecekti. Onur demişken.
''Hala Onur nerede?''
''Büyük ihtimal kız mankenlerin yanında canım'' diyerek güldü. Ayağa kalktığımda yine bütün gözler üstümdeydi, üzerimdeki mini elbiseden olmalı.
''Duygu tatlım bir ara senide şu mankenliğe geri alalım'' dedi, baştan aşağıya süzmüştü beni.
''Yok, hala. Kalsın.'' diyerek salondan çıktım. Merdivenin her bir basamağını indiğimde topuklu ayakkabılar ayağımı dehşet derecede acıtıyordu. Merdivenler bittiğinde ayakkabılarımı çıkartıp elime aldım ve uzun koridorda yürümeye başladım. Arkadamdan bir ses gelmişti.
''Topuklu ayakkabıları hiç sevmezsin değil mi?''
Savaş gelmişti, ona dönüp sahte gülümsememi sundum.
"Hoşgeldin, lilada buluşacaktık ?" dedim, neden gelmişti buraya? Lilada onunla on dakika durup gidecektim, o şimdi saatlerce burada duracaktı.
" Dayanamadım, o kadar çok özledim ki. " dedi bana doğru hızlı adımlarla gelerek, bende ona doğru gittim. Dudağıma yöneldi.
"Savaş." diyerek kafamı sağa doğru çevirdim. İlk öpücüğümü asla değer vermediğim birisine veremezdim. Yani bu durumda hiç kimseye.
"Duygu, seni öpmeme neden izin vermiyorsun?"
Dudaklarını birbirine bastırdı ve derin nefes aldı. Onun sabrını zorluyor gibiydim. Ama olmazdı, olmaz. Bana sıkıca sarıldı. Zorda olsa istemeyerek bende sarıldım. Savaştan öyle bir nefret ediyordum ki her dokunduğunda, gördüğümde, adını duyduğumda işkence ederek gebertesim geliyordu.
Biraz daha sarıldıktan sonra geri çekildim. Elini yanağıma götürdü ve okşadı. Lütfen biri beni kurtarsın.
"Ooo eniştecik, naber?" bu Onurun sesiydi. Kurtarılma çağırışlarım kabul olmuştu. Bir saniye daha Savaşla öyle dursaydım boğmaya başlayabilirdim.
Savaş güldü ve başıyla Onuru selamladı.
"İyidir senden naber?" dedi Savaşta. Laflarını böldüm.
"Onur. Bende seni arıyordum biraz gelir misin?" deyip kolunu sıkıca tuttum ve kenara çekiştirdim. "Onur kurtar beni şundan lütfen."
"Duygu böyle intikam alamazsın." dedi gözlerini devirerek.
"Bana ne yapacağımı öğretme Onur." dedim devirdiği gözlerine dik dik bakarak.
"Tamam Duygu, ben hallederim." Zafer gülümsemesi attıktan sonra Onur, Savaşın yanına doğru ilerledi.
" Ya Savaş, ben bir kız arkadaşım için hediye-" Kolunu savaşın omzuna attı ve ilerlediler ne dediğinin devamını duyamadım. Savaş bana dönüp el salladı ve gülümsedi. Bende öpücük attım. "Ah, lanet olsun."
Sonunda gittiğine göre artık rahattım, kendime biraz zaman ayırmalıydım. Telefonumu çıkartıp halama 'Biraz hava alacağım ve telefonum kapalı olacak, merak etme.' diye mesaj attım. Ormanın içindeki minik evime gidip kitap okumalıydım, aklımı dağıtıp beni mutlu eden tek şey.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAT
Misteri / ThrillerHayatını intikama adamış bir kadın. Ve o kadını hayatının en ince kısmına kadar tanıyan bir adam. Bazı olaylarda kadının gücü yetemeyebilir... İşte tam o anda kusursuz adam devreye giriyor.