Gizli görev

42 10 4
                                    

~"Korku; geldiğinde bedenin her zerresine esareti yaşatan, acizliğin fermanıdır."

_

Ağır ağır ilerleyen kamyonlar kasvetli esen rüzgar sesleriyle kulak tırmalıyordu. Kamyonlar durunca sadece inleyen rüzgar sesi kalmıştı. Adamlarımı yanıma alıp ayaklandım.
Malları saymaya koyulmuştuk fakat geçenkinden daha fazla mal vardı. İçimdeki sıkıntıyı gidermek adına konuştum.
"Temiz dimi her şey? Sorun olursa affetmem!"
İri yarı olanlardan bir tanesi gür sesiyle konuşmaya başladı.
"Şahin bey özel olarak hazırlattı. Sorun olmaz efendim."
Şu özel kelimesi burnuma pis kokuları hücum ettirsede bu sefer sustum. İçimdeki sıkıntıyı değil gidermek huzursuzluğuma davetiye çıkarmıştım.
Teslimat bitince tekrardan kamyon sesleriyle dolmuştu malikanem...

Soğuğun daha fazla iliklerime girmesine izin vermeden depoya girdim. Keskin kan kokusu beni kendim gibi hissettiriyordu. Loş ortamda yavaş ve sert adımlarla ilerlerken alıştığım o inleme sesleri kulağıma dolmaya başlamıştı.

Karşımdaki kıza baktım. Her gün o acımasız suratını görmeye alıştığım kıza... O benim tek arkadaşımdı zamanında..şimdi de öyle sayılırdı ama biz eskisi gibi değildik. Burda ona Karagöz derlerdi. Gözü, siyahtan sonuna kadar faydalanmış en acımasız tonlarda karaydı. Evet gözü dedim..çünkü o bir gözünü feda etmişti bu hayat yüzünden ama güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemişti. Gözünden kafasının arkasına doğru uzanan maskenin ince ipleriyle bütünleşmişti artık. Sıkı bir at kuyruğu ve keskin yüz hatlarıyla hala benliğini koruyordu.
Gözünün intikamı için yıllarını vermiş olsa da hala vazgeçmiş değildi.
Benim de ondan masum yanım yoktu çünkü biz böyle görmüştük ve şimdi de uyguluyorduk.

Beni görünce başını dikleştirdi, çatık olan kaşlarının istifini bile bozmadan konuşmaya başladı.
"Ateş, işleri hallettim sayılır. Bir kaç it herif susma hakkını bugün kullanmış olsa da yarın bülbül gibi şakırlar sen merak etme!"
Kafamı aşağı yukarı bir kez sallamakla yetindim. Yanımdan geçip gıcırdıyan depo kapısını usulca kapatarak kendini dışarı attı. Aynı sakinlikle kafamı aşağı doğru indirdim ve yerdeki suiletlere göz gezdirdim.
"Konuşun lan! Kimin köpeklerisiniz?!"
Hafif inlemeler devam ederken konuşan kimsenin olmaması sinirlerimi epey bozmuştu. Yerde yatanlardan bir tanesini kaldırıp suratına yumruğu geçirdim fakat gülmeye başlamıştı. İçimde cani düşünceler harekete geçerken kendimi durdurdum. Bu leşler bana lazımdı çünkü.
Biraz daha hırpladıktan sonra kapıyı kilitleyip depodan çıktım.

Kolumda bir el hissetmemle kafamı sağa doğru çevirdim.
Bu Korlu' ydu, yıllardır güvenimi boşa çıkarmayan sağ kolum...
"Ateş, Algün hanım sizi çağırıyor."
Adımlarımı, büyük kulübeye doğru çevirdim. Kapıyı tıklatıp içeri girdim. Masanın üzerinde oturan yaklaşık elli yaşlarında bir kadın... Parmaklarının arasına hapsettiği sigarasıyla zehirli havayı içine çekiyordu. Hafif kırışıklıklar dışında güzel denebilecek bir fiziğe sahipti. O, benim anne demeye bile cesaret edemeyeceğim annemdi.

"Lafı uzatmıyacağım Ateş. Gizli bir görev için hazırlan ama diğerlerine benzemiyecek bu. Yarın sabah erkenden çıkıcaksın, şimdi git dinlen!"
Şaşırmıştım. Buralarda ne zamandır gizli görev için kimse sorumluluk almamıştı çünkü herkes enerjisini kaybetmeye başlamış, bizim malikanemiz yıkılmaya yüz tutmuştu.

Belki de hayatımı değiştirecekti bu görev. Ölebilirdim de... Ama ölmekten korkanların buralarda işi olmazdı. Yarın her nereyse oraya gidicek ve kulise atılmış Ateş'i tekrar sahnelere çıkaracaktım.

 

 

KAÇAKÇILAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin