Önceden de belirttiğim üzere bayram sebebiyle ve tatile gittiğim için yeni bölümü biraz geç yayımlamak zorunda kaldım. Umarım beğenebileceğiniz bir bölüm olmuştur.
-------
İyi okumalar...
Harry ile tam iki saattir konuşuyorduk. Ama hala ona anlatacağım şu sahte sevgili olayına daha gelmemiştim. Şükürler olsun ki oda beni bu konuyu açmak için zorlamıyordu. Biz sadece bu iki saat içinde hayattan konuşmuştuk. Nasıl yaşadığımızdan ve bu hayatta ki değerlerimizden...
Ondan çok şey öğrenmiştim. Onun yaşam tarzı bana hayatımın tamamen stres ve plan içerisinde yürüdüğünü fark ettirdi. Aslında planlı olmak iyiydi. Yani herkesin öyle olması gerekirdi. Çünkü bu hayat bizim gelişi güzel, diğer bir terimle rastgele yaşamamız için değildi. Ama bu kadar yani benim ve annemin yaptığı gibi gelecekle ilgili her şeyin düşünülmüş olması sanırım biraz fazlaydı. Harry ile gerçek bir konuşma yaptığımda bunu çok iyi anlamıştım. O tam anlamıyla rahat biriydi. Söylediği kadarıyla sadece anı yaşıyordu. Geleceğinin nasıl olacağı umrunda değildi. Her şeyi akışına bırakan tiplerdendi. İnsanların onun hakkında düşündükleri ve arkasından konuşulanları umursamıyordu. Yerine göre eğlenceli, yerine göre ciddi olabiliyordu. Ayrıca şunu da anladım ki çok çabuk da öfkeleniyordu. En azından ben onu daha çok, öfkelendiği zamanlarda görmüştüm ve bu hiç iyi değildi. Geçen ki partide Jack'i öldüresiye dövmüştü ve ben Harry'nin bir daha o hale gelmesini istemiyordum.
Ben ise ondan tamamen farklıydım. İnsanların benim hakkımda düşündüklerini aşırı önemsiyordum. Bunun olmasını hiç istemesemde elimde değildi. Anlaşamadığım ve benimle sorunu olan insanlar yok denecek kadar azdı. Herkesle ne çok iyi, ne çok kötüydüm. Fakat bu sene her şey değişti. Bella ile neredeyse hiç ayrılmıyorduk. Sanırım bu dünyada bana yakın olan ilk ve tek arkadaşımdı. Nefret ettiğim insanların başında ise Jack geliyordu. Bu sene karşıma çıkması beni alt üst etmişti. Belki onu bir daha hiç görmeseydim ona karşı duygularım sadece saygıyla sınırlı kalabilirdi. Şey... belki de biraz sevgi. Eskiden... onu çok sevmiştim. Kendimden vaz geçecek kadar fazla. Onsuz yaşayamayacağımı sanırdım. Hatta onunla evlilik hayallerim bile vardı. Ama o, bu hayallerin katili oldu. Ben ölmekten bile beter etti. Ve..ve şimdi ise çok değişti. Adeta kötü bir kişiliğe büründü. Ondan tabii ki korkmuyordum. Bana ne yapabilirdi ki?
"Becky?"
"İyi misin?"
"Hey Becky?"
"Bana zarar vermez değil mi?" diye bir anda ağzımdan kaçırmıştım.
"Kim? Sen iyi misin?"
"Ne?... Şey...evet iyiyim. Sadece dalmışım."
"Bunu fark ettim." diyerek tebessüm etti. Ah şunu yapma. Gülüşü... gülüşü beni büyülüyor.
"Becky aslında seni zorlamak istemiyorum. Ama..."
"Anladım Harry. Sen şeyi diyorsun..." yerimde rahatsızca kıpırdandım. Bu hem yerde yatmamdan hende şu konunun açılmasından kaynaklanıyordu. Kaçışım yoktu bunu biliyordum. Mutlaka benden bu durumu anlatmamı isteyecekti.
"Şu sevgili durumunu ve Jack.. onu nerden tanıyorsun?" Harry bunu söylediğinde yattığım yerden kalkıp oturur pozisyona geçtim. Ardından derin bir nefes aldıp ve fark edilir bir şekilde yutkundum. Acaba ona Jack ile eskiden aramda yaşananları ve onun eski sevgilim olduğunu söylemeli miydim? Söylesem belki benim yanımda olmaya devam edip beni Jack'ten korurdu. Tabii bu iyi tarafıydı. Ya da Jack gibi aşağılık biriyle -onun tanıdığı kadarıyla- birlikte olduğum için benim bir sürtük olduğumu düşünürdü. Ayrıca onu kandırıp Jack'i tanımamazlıktan geldiğim için benden nefret bile edebilirdi. Ah hayır! kesinlikle ona gerçekleri söylemeyeceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maybe One Day
Fanfiction''Her şeyden ve herkesten uzak olup yalnız sana yakın olsam olmaz mı?'' Mutlu olabilmenin tek şartı unutmayı başarabilmekti... ❄Tüm hakları saklıdır