Kusura bakmayın arkadaşlar. Bu bölümü biraz geç yayınladım. Çünkü bu sıralar ne ilham ne de yazasım geliyor. Özür dileyerek iyi okumalar diliyorum.
-------------
"Jack?"
"Merhaba Bec-" diye söze başlamıştı ki kafasını kaldırıp yanımdaki Harry'i görünce bir an duraksadı.
"Bunun burada ne işi var?"
"Bunun derken ne demek istiyorsun Jack?" Harry'i kast ettiğini anlamıştım. Fakat yinede araya girme gereği hissettim.
"Becky senin burada tek başına olman gerekmiyor muydu?" dedi Jack endişeli bir şekilde. Terlemişti ve sık aralıklarla nefes alıyordu. Sanırım buraya koşarak gelmişti.
Cevap vermeden önce Harry'e baktım. Kaşlarını çatmıştı. Hiçbir şey söylememesi şaşırmamı sağladı.
"Evet öyle ama..." diye durumu açıklamaya çalışırken kapıdan nefes nefese kalmış bir başka kişi göründü. Sarışın sürtük Rose.
"Hey Jack ne zama-." diye söze başladı Rose. Bizi farketmemiş gibiydi.
"Rose sınav tarihlerini öğrendim. Bunu söylemek için buralara kadar gelmen gerekmezdi." dedi Jack imalı bir şekilde. Burada bir şeyler döndüğü belliydi.
Rose Jack'in söyledikleri üzerine dönüp durumu anlamaya çalışan Harry'i ve beni gördüğünde aptal aptal sırıtmaya başladı.
"Öğrendiğine sevindim. Ah Harry demek sende buradaydın. Seni görmek güzel." dedi Rose hala sırıtıyordu.
Harry Rose'un söylediklerini dikkate almayarak Jack'in üzerine yürüdü. O sürtüğe cevap vermemesi neden bilmiyorum ama hoşuma gitmişti. Jack ne olduğunu anlamadan Harry onun bedenini duvarla buluşturarak boğazını sıkmaya başladığında ne yapacağımı şaşırmıştım.
"Bizi... buraya... sen kilitledin." diye dişlerinin arasından tısladı Harry.
"Neden bahsettiğini anlamıyorum dostum?" dedi Jack. Zor konuşuyordu.
"Evet gayet iyi anladın." diyerek Jack'in boğazına uyguladığı baskıyı arttırdı.
"B-ben Becky'i... buradan çıkarmak için geldim." nefesi tükenmiş halde konuşmaya çalıştı Jack. Söyledikleri neredeyse anlaşılmıyordu.
"Harry sakin ol. Lütfen..." diyerek yanlarına gittim. Neden bilmiyorum ama Harry'i sakinleştirme işini kendime görev edinmiş gibiydim. Ama onu sakinleştirmezsem işler daha kötüye gidecekti.
Harry'nin artık buna bir son vermesi gerekiyordu. Aksi takdirde Jack nefessiz kalmaktan zarar görebilirdi. Çünkü aşırı derecede kızarmıştı. Bu sırada Rose'un ortalıklarda olmadığını fark ettim. Gitmişti.
"Yalan söylüyorsun. " diye adeta kükredi Harry.
"Sadece Becky'i merak ettim. Tamam mı? Ondan haber alamayınca deliye döndüm."
Gerçekten beni mi merak etmişti? Benden haber alamayınca gerçekten korkmuş muydu?
Jack'in beni önemseme ihtimali benim mutlu olmama yetmişti. Söylediklerine inanmak istiyordum. Ama ne kadar inanmak istesem de artık ona en ufak bir güvenim kalmamıştı.
Harry Jack'in kafasını duvara çarparak boğazını sert bir şekilde bıraktı. Ardından ona öldürücü bir bakış attıp hiç bir şey söylemeden kütüphaneyi terk etti.
"Harry!"
"Harry dur!"
"Lütfen." arkasından seslenmeme rağmen beni umursamayarak yoluna devam etti. Ardından ben de gitmek için hazırlanıyorum ki Jack beni kolumdan yakaladı. Bir yandan da eliyle boğazını ovuşturuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maybe One Day
Fanfiction''Her şeyden ve herkesten uzak olup yalnız sana yakın olsam olmaz mı?'' Mutlu olabilmenin tek şartı unutmayı başarabilmekti... ❄Tüm hakları saklıdır