tatildeydim. herkes bir yana dağılmıştı ve ben seçimimden oldukça memnundum. iş yoktu, gürültü yoktu ve yorucu şeylerden uzaktım. ara sıra çocuklardan birkaçıyla konuşuyorduk tabii. kakao talk grubumuz öylece duruyordu.
benim gibi kalabalıktan uzaklaşıp kafa dinlemeye çekilenler olsa da junhui ve minghao gibi ara vermeden yükselmeye devam edenler de vardı. o ikisi çin'de fırtına estiriyorlardı.
seungcheol çıkış öncesinden beri hayali olan solo sanatçıydı artık. coups diye anılıyordu. o da kore'de yükselişteydi.
jisoo ve hansol ise amerika'ya dönmüşlerdi. bu gidiş başta sadece ziyaretti. tatil için olduğunu söylemişlerdi fakat aylar sonra böyle olmadığını anladık. çoktan tanınmamanın verdiği rahatlıkla normal bir yaşam sürmeye başlamışlardı bile. anlayacağınız uyutmuşlardı bizi.
chan kore'nin ileri gelen dans stüdyolarından birinde ders veriyor, seungkwan ve seokmin şovlardan şovlara koşturuyorlardı. mingyu ve wonwoo ise işi modelliğe indirgemişlerdi. onları birkaç defilede manken olarak da görmüştüm. herkes halinden memnun gibiydi.
başta söylediğim gibi, ben de halimden oldukça memnundum. tatil için biraz geç kaldığımı bile düşünüyordum. eğlence ve sanat sektörü ben olmadan da ilerliyordu. mesela soonyoung kore'yi kasıp kavuruyordu.
ondan bahsetmek midemi ağrıtıyor. istemsizce suratım buruşuyor ve iyi hissetmiyorum. yaklaşık bir haftadır böyleyim; youtube'da alelade geziniyorken onun ve benim videolarımıza denk geldiğimden beri. nasıl böyle habersizdim bilmiyorum fakat o zamanlar bu tür şeylere yer vermeyecek kadar profesyonel olma çabasındaydık. her şey iş içindi. en önemlisi fanlarımızın memnuniyetiydi. başarmıştık da. onca yılı harika geçirmiştik. bunun yanısıra kalplerimizi de etkisizleştirdik sanıyordum.
öyle değildi. farkında olmadan —somutça ve soyutça— ona çekildiğim öyle barizdi ki. onun bana yaklaşmaları, gülmeleri, bakmaları... bir haftadır bunları inkar ediyor ve hepsinin düzmece olduğunu tekrarlayıp duruyordum. fanlarımız hiç erinmemişti. her şeyi yavaş yavaş ayırmış, birleştirmiş ve sunmuşlardı. bir hareketten, bir bakıştan milyonlarca anlam akıyor ve ben sakin kalamıyordum.
bunlara denk geldiğim ilk gece —tümünü yaşamış olsam da farkındalık kazanmış değildim— onu aramayı düşündüm. bana engel olan neydi bilmiyorum. en son aylar önce bir araya gelmiştik. haftalar önce ise gruptan konuşmuştuk. hayır, sorun mesafe değildi. sanırım onu saçmalıklarımla sıkmak istememiştim. muhtemelen bana 'jihoon, geçti gitti.' diyecekti. ya da gülerek 'ne!'.
her türlü kendimi gülünç duruma düşürmekten ve onu meşgul etmekten kaçınmış, tümünü içime atmayı seçmiştim.
şu an ise patlıyorum. biriyle paylaşmam gerek–ama kiminle? herkes meşgul. jeonghan hyung belki olabilirdi ama kız arkadaş skandallarından beri irtibatta değiliz.
iç çektim ve sandalyemden kalktım. bilgisayarım sırıtıyordu arkadan. daha sonra mutfağa girdim ve o sıra karar verdim. çocukları yoklayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you should be here
Fanficlee jihoon çıkışlarının üzerinden neredeyse altı yıl geçtiğinde her şeyin oturduğunu, artık rahat bir nefes alabileceğini sanıyordu; hayran videolarına denk gelene kadar.