"Savaş geliyor." demek Alya'nın zihninde daha çok Star Wars gibi bir şey uyandırmıştı ama öyle değildi. Durum daha ciddi gözüküyordu. İki tarafın da en güçlü cadıları savaşacaktı. Maviler ve Kızıllar kulağa hoş geliyordu ama daha çok Maviler vs Kızıllar olacakmış gibi duruyordu. Alya bu savaşın içerisinde yer almayı çok istiyordu ama bunun için fazlasıyla ustalaşması lazımdı. Gerçi babasının buna izin vereceğini hiç sanmıyordu ama yine de denemeye değerdi. Babası hala tek kelime etmeden gözlerini göle dikmiş öylece duruyordu. Alya da artık sessizliği bozması gerektiğine karar vermişti.
"Evet? Gerçekten hiçbir şey söylemeden öylece duracak mısın baba? Ne gördün hem sen orada?" babası bir süre daha sessiz kaldı. Ama sonunda cevap vermişti.
"Tamam o zaman, madem bu kadar merak ediyorsun benimle gel." dedi babası ve yürümeye başladı. Sokağın başına geldiklerinde onları sanki uçuyormuş gibi duran birer motosiklet karşılamıştı. Birisi beyaz ve altın sarısı, çok havalı süslemeli olan bir motordu diğerinin ise babasının olduğu çok belliydi. Siyahtı ve üstünde Alya'nın ne olduğunu anlayamadığı bir amblem vardı.
"Bunlara mı bineceğiz? Harika gözüküyorlar."
"Öyledirler. Burada diğer insanların kullandığı arabalardan yok. Onlar fazlasıyla kirlilik yaratıyor, uçan motor daha havalı hem değil mi?" dedi babası. Az önceki ciddi ifadesinden eser kalmamıştı.
"Şu üstündeki yemek firmalarının logosuna benzeyen işaret ne?" Bunu söyledikten sonra babası dik dik Alya'ya baktı sonra da motoruna atladı ve sürmeye başladı.
"Hey! Ben bunun nasıl kullanıldığını bilmiyorum ki!" başka yolu yoktu. Kendi kendine öğrenmesi gereken ilk şey buydu diye düşündü ve o da motora atladı. Klasik bildiği motorlardaki gibi çevirmesi gereken bir kol da yoktu. Birkaç düğmeye bastı, motor birden bire hızla hareket edince neredeyse düşüp kaldırıma yapışıyordu. Kontrolünü sağlayınca ilerlemeye başladı. Babası diğer sokaklardan birinin başında onu bekliyordu.
"Çabuk çözdün." gülerek Alya'ya baktı. Hala sürmekte zorlanıyordu.
"Çok kolay oldu." dedi ukala bir şekilde.
"Tabi, öyledir. Şimdi daha önemli işlerimiz var. Aslında benim işim var sen benim odamda oturacaksın. Oyalanacak bir şeyler bulursun artık." dedi babası sonra da motorunu çalıştırdı ve ilerlemeye başladı. Alya da aynısını yaptı ve babasının peşine takıldı. Birkaç sokaktan ve bir ana yoldan geçtikten sonra Alya gözünü bir binaya dikti ve şaşırmış gözlerle babasına baktı. Bina babasının iş yeri olarak tanımladığı yerdi ama motordaki amblemin aynısı neredeyse devasa sayılabilecek büyüklükte binanın üzerine konuşlandırılmıştı. Babasına baktığı sırada göz göze geldiler. Yanaklarının kızardığını hissetti. Beğenmediği amblem koskoca bir binanın -hem de önemli bir yere benzeyen binanın- simgesiydi.
"Motorunu arka taraftaki park yerine bırak. Hatta benimkini de götür sonra da odamı bulursun artık. Bulabilirsin değil mi?"
"Sanırım bu kadarını yapabilirim. Yukarıda görüşürüz." Motorları alarak arka tarafa doğru ilerledi. İki motoru birden taşımak kolay değildi. Neyse ki uçuyorlardı. Babasının isminin yazılı olduğu yere motorları bıraktı sonra da binaya doğru ilerledi. Kapıdan gireceği sırada arkasından ona seslenen Deniz'i duydu.
"Sen ne yapıyorsun burada böyle?"
"Hiç öylesine babamı görmeye gelmiştim."
" E iyi madem bana yolu gösterirsin o zaman. Babam odasında bekliyor olmalı."
İçeri girdiler ve koridorun sonundaki merdivene doğru ilerlediler. Alya büyülenmiş bir şekilde etrafı inceliyordu. Burası adeta modern ve klasik dokuların birleşmesiyle yapılmıştı. Duvarlar füme rengine yakın bir tonda boyanmış ve yer yer altın sarısı ile gümüş işlemeleri vardı. İçeride çalışan kişiler çok fazlaydı onların masaları da ahşaptan güzel bir modeldi. Merdivenler de ahşaptan yapılmıştı ama oldukça iyi görünüyordu. Alya kafasını kaldırıp baktığında ise merdivenin yukarıya dolana dolana çıktığını gördü. Yukarı çıktıklarında merdivenin korkuluklarının bittiği yerde uzun bir koridor olduğunu gördü. Yanlarda da odalar vardı. Tıpkı Eski Dünyada olduğu gibi - artık oraya Eski Dünya diyordu- burada da yönetim birimleri vardı anlaşılan çünkü kapıların üstünde birimin adı ve başkanı yazıyordu. Sonunda beşinci kata geldiklerinde babasının isminin yazılı olduğu kapıyı gördü. Kapı diğerlerinden daha büyüktü ve üstünde "Kent Başkanı" yazıyordu. Onun hemen karşısında Deniz'in babasının odası bulunuyordu. Kapıyı çalarak içeri girdiler. İkisinin babaları da onları bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maviler ve Kızıllar
FantasyHerkes gibi monoton bir hayat süren Alya aslında diğerleri gibi olmadığını öğrenince hayatında büyük değişikler olacaktır. Yaşadığı dünyaya ait değildi. Doğup büyüdüğü bu yere.. Belki burada bile doğmamıştı. Birini özel güçleri olduğuna ikna etmek k...