"Herkes bunun daha bir başlangıç olduğunu bilmeden rahat bir nefes almıştı."
Alya, eve gidince soru yağmuruna tutulacaklarını biliyordu. Uyuma numarası da işe yaramayacak gibi gözüküyordu. Babasınına "Alt tarafı bir Kızıl ile vs attık." demek istiyordu ama bu zaten kopacak olan kıyameti biraz daha öne çekmek olurdu.
"Bir yeriniz ağrıyor mu? Böyle olmayacak hastaneye gidiyoruz."
"Baba... Lütfen ama yani. Bizim bir şeyimiz yok. Bir iki çizik var onu da evde hallederiz." Babasının ters ters bakmasından hastaneye gideceklerini anlamıştı. Aslında ciddi hiçbir şeyleri yoktu. Ama iki babayı birden ikna etmek kolay olmuyordu. Anneleri de meraktan ölmüştü. En az on kere aramışlardı. Alyaların evinde dört gözle gelmelerini bekliyorlardı.
...
En azından ikisi de pansuman ve yara bandıyla paçayı kurtarmıştı ama asıl mesele eve gidince başlayacaktı. Kimdi o? Orada ne işiniz vardı? Neden haber vermediniz? Bir yeriniz ağrıyor mu? Bir sürü soru cevaplamaları gerekecekti.
"Ne diyeceğiz Deniz? Bir şey söylesene sustun oturdun öylece." Deniz'e doğru yaklaşıp babalarının duymayacağı şekilde kulağına fısıldamıştı.
"Bak ne diyeceğim sence neden bu kadar sakinler?"
"Bilmem.Eve gidince konuşacaktık ondandır. Niye ki?"
"Alya zaten, yani yüksek ihtimalle neler olduğunu biliyorlar."
"Hadi ama ya. Gerçekten ne olabilir ki?" Bunun cevabını kendisi de biliyordu.
"Hmmm... Mesela anlaşma bozulabilir ya da en basitinden birbirlerine girerler artık." Deniz biraz daha aydınlatmıştı Alya'yı.
Sonunda eve vardılar. Tahmin ettikleri gibi anneleri camın önünde bekliyorlardı. İşten apar topar çıktıkları belliydi. Üzerlerinde hala resmi sayılabilecek kıyafetler vardı. Klasik öğretmen kıyafeti gibiydi. Annesinin öğretmenliğe burada da devam etmesi Alya'nın hoşuna gidiyordu. Onlar eve doğru ilerlerken ikisi de dışarı çıkmıştı çoktan.
"Neler olmuş öyle? İyi misiniz? Meraktan öldük burada." Gerçekten ikisinin de rengi solmuştu resmen.
"İçeri geçelim her şeyi anlatacağız. Çok bir şey yok zaten." Hep birlikte içeri girdiler. Köşedeki şömine yanıyordu, ev sıcacıktı. Bir süre sessizliği bozan tek şey odunların çıkardığı sesti.
"Pekala, önce orada ne yaptığınızı anlatmaya ne dersiniz?" Dedi Deniz'in babası Kerim.
"Ben istedim. Alya gideceğimiz okulu çok merak ediyordu zaten. Siz toplantıdaydınız biz de rahatsızlık vermeden hemen bakıp gelecektik." Alya Deniz'e şaşkın şaşkın bakıyordu. Ben istedim. Bunu gerçekten söylemişti. Aksi halde daha çok kızma ihtimalleri vardı. Alya arkadaşlık bunu gerektirir diye mırıldandı. Deniz de sırıtıyordu.
"Sen nasıl bu kadar büyü yapmayı öğrendin ayrıca Alya?"
"Buna benim de bir cevap bulmam gerekiyor. Ben de bilmiyorum. Seni aramak için çantaların yanına koştum sonra arkamı döndüğümde büyü yapıyordum."
"Sen bizimle dalga mı geçiyorsun?" Alya babasını sinirini gözlerinden bile anlayabiliyordu. Ama bu defa dalga geçmiyordu.
"Selim Amca, dalga geçtiğini hiç sanmıyorum. Aynı dediği gibi oldu. Size ne dediyse bana da orada aynısını söyledi. Ben tehlikenin güçlerini tetiklediğini düşünüyorum. Diğer türlü daha yeni yetenekleri ortaya çıkan bir cadının bu kadar güçlü büyüler yapması imkansız, öyle değil mi? Bunu bana sen söylemiştin baba."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maviler ve Kızıllar
FantasyHerkes gibi monoton bir hayat süren Alya aslında diğerleri gibi olmadığını öğrenince hayatında büyük değişikler olacaktır. Yaşadığı dünyaya ait değildi. Doğup büyüdüğü bu yere.. Belki burada bile doğmamıştı. Birini özel güçleri olduğuna ikna etmek k...