15. bölüm

2.6K 123 13
                                    

Can'dan

Alarmın lanet sesine küfür ederek kalkıp çalar saati yere fırlattım. Gözlerimi ovuşturup banyoya gittim. Suyu açıp ısınmasını beklerken üzerimdeki terden kokuşmuş üstleri çıkardım. Isınan suyun altına girip bütün acılarımın suyla beraber yok olmasını diledim. İyileşecektim mutlu olmam gerekiyordu. Peki ben neden böyle hissediyordum? Düşünürsem kafayı yerim diyerek hızlıca duş alıp banyodan çıktım. Saate bakmak için odanın bir köşesine fırlattığım telefonumu alıp şarja taktım. Üzerime siyah bol bir sweatshirt altıma ise siyah dar kot pantolon giyindim. Telefonumu açıp saate baktım. Sekizi gösteriyordu. Hızlıca çantamı alıp evden çıktım.  Yoldan geçen bir taksiye atlayıp havaalanına gitmesini istedim. Uçağımın kalkmasına çok az kalmıştı ve ben neredeyse uçağı kaçıracaktım. Annemler beni bu sefer kesin öldürecekti.

Mert'ten

Sabaha kadar gözüme uyku girmediği için okula sıfır uykuyla gidiyordum. Aklım hâlâ Can'daydı. Ne yapacaktık şimdi? İyileşecek miydi? Derin bir 'oh' çekip ayağa kalktım. Banyo yapmakla uğraşmak istemediğim için hızlıca üzerimi giyinip evden çıktım. Otobüs durağına gidip kulaklığımı kulağıma takıp müzik dinlemeye başladım. Havanın soğuğu içimi dondururken sıcak nefeslerimi ellerime üfledim. Azıcık da olsa ısınan ellerimle gülümsedim. İçimden Can'a mesaj atmak geldi ve mesajlara girdim.

05**: Günaydın.

Telefonumu kilitleyip cebime attım. Beklediğim otobüs gelince otobüse binip kulağımdaki "for him" şarkısıyla Can'ı düşünmeye başladım.
Ah seni nasıl seviyorum bir bilsen!

Can'dan

Hayatın bana siktiri çekmesi sonucu uçağı bir saniye ile kaçırmıştım. Evet evet bir saniye. Şimdi ise kapıdaki görevliye dil döküyordum.

"Abicim nolur al beni içeri. Çok önemli. Hayat memat meselesi. Allah için annemler beni öldürür nolur. Bak şu düğmeye basıp çıt diye açıcaksın kapıyı hadi nolur kurbanın olayım. Bir saniye için şu güzel kardeşini mi kıracaksın? Şu yakışıklılığa bak müfredat'a koy ders diye okut." Yüzümde ise samimi olmasını istediğim bir gülümsemeyle bir çırpıda söylemiştim hepsini.

"Olmaz kardeşim olmaz. Boş yapma kafamı ütüleme. Uzaklaş." dedi. Hay ben senin gelmişini geçmişini silkiyim.

"Demek öyle." dedim tek kaşım havada.
"Evet öyle." dedi. Bak bak bana atar yapıyor.

Hızlıca arkasındaki düğmeye basıp içeri girdim. Uzun koridoru arkamda kel bir adamla kovalama halinde bitirip uçağın olduğu kısma girdim. Bineceğim uçağın hâlâ kalkmadığını görünce kahkaha atmaya başladım. Uçağa koşup biletimi hostes kadına gösterdim. Buyrun diyerek koltuğumu gösterdi. Beş dakikalık rötardan sonra uçağım niyahet kalkabilmişti.

O anda aklıma Mert geldi. Böyle habersiz gittiğim için özür dilerim sevdiğim. Böylesi ikimiz içinde iyi olacak. Belki ilk başlarda canın yanacak, üzüleceksin, ağlayacaksın ama en sonunda unutacaksın beni. Karşına öyle biri çıkacak ki kalbin tekrar çarpmaya başlayacak. Mutlu olacaksın. Başka biriyle.

O kişi ben olamam Mert.

Mert'ten

Sınıfa girip kalorifere yapıştım. Şu soğuk havalarda bana en iyi gelen şey buydu işte. "Naber lan tırek." dedi Kerim.
"İyidir senden." dedim. Yanıma gelip poposunu kalorifere yasladı.
"Ben de iyi. Ama sana bir şey soracağım." Kafamı olumlu anlamda salladım ve devam etmesini bekledim.
"Senin şu çocukluk arkadaşınla nasıl gidiyor?" dediği şeyle dondum kaldım.

"İ-iyi gidiyor. Bir şey mi olması gerekiyordu?" dedim. Kahretsin kekelemiştim. Her heyecanlandığımda olurdu bu.
"Yok hayır sadece merak ettim." Ağzımdan bir 'hm' çıkarıp sırama oturdum ve lanet ders başladı.

Can'dan

Uçak sonunda iniş yapabilmişti. 16 saat boyunca sadece yarım saat uyumuştum ve deli gibi uyumak istiyordum. Çantamı alıp havaalanından çıktım. Bekleyen taksilerden birine binip kalacağım otelin adını söyledim. Yabancı dilim iyiydi çok şükür. Zorluk çekmeyecektim. Kafamı cama yaslayıp yolu izleyeyim derken birden kalbim sıkıştı. Elimi kalbimin üzerine koyup nefes almaya çalıştım. Yapamıyordum. Etraf kararıyor, yer sanki ayaklarımın altından çekiliyordu. Başım dönmeye, midem bulanmaya başlamıştı. Bir şeyler yapmam lazımdı. Yoksa bu taksinin içinde geberip gidecektim.

Nefes almak için taksinin camını açıp kafamı dışarıya uzattım. Taksicinin endişeli bakışlarına 'sorun yok' diyerek yanıt verdim. Soğuk hava yüzüme bir tokat misali çarparken kendime geldim. Kalp ritmim yavaşladı ve normal hâle geldi. Bugün çok fazla yorulduğum için olmuştu büyük ihtimalle. Doktor kendimi fazla yormamam gerektiğini ve bu süreç içerisinde stresten uzak durmamı söylemişti. Ama hâlâ bir yandan aklım Mert'deydi. Gittiğimi öğrendiğinde ne yapacaktı acaba?

Gideceğimi ona söylememiştim. Çünkü vedalardan hoşlanmam. Ona söyleseydim kesinlikle karşımda ağlardı. Bu gitmemi fazlasıyla zorlaştırırdı. Ayrıca bana göre bu bir veda bile değil ki. Sadece bir süre uzak kalmamız lazımdı. Belki de şu an beni düşünmüyordur bile. Hem söylersem benimle gelir daha çok üzülürdü. Beni o hâlde, çaresiz ve savunmasız görmesini istemiyordum. İyileşip sapa sağlam çıkacaktım karşısına. "Bak sevdiğim iyileştim. Senin için." demek istiyordum. İyileşip onunla beraber mutlu yaşamak istiyordum. Aramızda hastalığım gibi engellerin olmasını istemiyordum. Biliyorum beni her halimle kabul ederdi fakat ne bileyim işte kendimi rahat hissedemiyordum.

Düşüncelerimi taksicinin geldiğimizi belirten uyarısı böldü. Taksinin parasını ödeyip taksiden indim. Resepsiyona yürüyüp oda anahtarımı alıp asansöre yöneldim. Üçüncü kata basıp yukarı çıkmayı bekledim. Asansörden inip odamı buldum. Tek odalı ama genişçe bir daireydi. Perdeler, koltuk ve halı bembeyazdı. Çantamı kenara koyup yatağa zıpladım.

Ondan sonrasını inanın bilmiyorum.

~~~~~

Hastayım.

Ölmk istyrm :/

çocukluğum {askıda}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin