Bölüm 1

125 11 111
                                    




"Can, bence geri dönelim." dedi Deniz, yaramazlık yaptığı için müdür yardımcısının odasına gönderilen bir öğrencinin korkaklığıyla. Apartmanın içinde yürürlerken uzun süredir ilk defa yeni birisiyle tanışacağı için bu kadar gerildiğini hissediyordu.

Can bu cümleyi buraya gelmeden önce sayısız kere daha duymuş olmanın verdiği haklı umursamazlığıyla "Deniz saçmalama, ne olacak?" diye cevap verdi. Deniz'i elinden tutarak merdivenlerden yukarı doğru peşinden sürüklemeye başladı, yalnızca birkaç katları kalmıştı zaten.

"Ne mi olacak?" dedi Deniz içinde büyük bir karamsarlık içinde, bir yandan da pes ederek Can'ın kendisini götürmesine izin verdi. "Eğer bahsettiğin gibi bir de geçen seneki hallerini biliyorsa benden nefret ediyordur!"

"Nefret edecek olsam ben ederdim Deniz"

"Çünkü, o senin salaklığın. Babanın daha zeki bir adam olduğuna eminim."

Can cevap olarak sadece güldü, Deniz'in bu hallerini de görmek doğrusunu söylemek gerekirse fazlasıyla eğlenceliydi. Ama bir yandan da onu 'teselli' etmesi gerektiği için "Hem boşu boşuna mı izin aldın sen işten?" diye sordu.

Can tam o sırada elindeki anahtarı deliğe sokmasa Deniz'in son bir itiraz için bir şansı olabilirdi. Ama kapıdan gelen klik sesini duymasıyla olası tüm felaket senaryolarını kafasından uzaklaştırıp sakinleşmeye çalıştı Deniz. Hem ne zamandan beri biriyle tanışacakken heyecanlanıyordu ki?

Aklında bir ton soru vardı, Can'ın babasının ona karşı ne kadar ters davranacağıyla ilgili, ya da Can her yanlarında olmadığı anda ona ne kadar pis bakışlar atacağıyla veya belki de gizli kapaklı nasıl laf sokacağıyla. Can'ın bunları düşünemiyor olması canını sıkıyordu.

Can'ın ayakkabılarını çıkartmasını ve üstündeki hırkayı da kapının hemen sağındaki askılığa asarken kendisini de gözleriyle aynı şeyleri yapmaya davet etmesini izledi Deniz. İçerden hafifçe gelen müziğin sesi kafasında yankılanmaya başlamıştı.

Orada biraz uzun süre öyle durmuş olmalı ki endişelerinden dikkatini uzaklaştırabildiğinde ancak Can'ın kapının pervazına yaslanmış onu izlediğini görebilmişti. Göz göze geldiklerinde Can gülümsedi, öne doğru bi adım atarak kulağını buldu ve "Kendini benden fazla sevdirme." diye fısıldadı. Geri çekilmeden önce yanağına minik bir öpücük kondurarak yeniden gülümsedi.

"Can, sen mi geldin?" diye bir ses geldi evin sol tarafından.

"Evet baba!" diye seslendi Can -Deniz'in bakışlarını artık kale almadan- kayıtsızca. "Hem de misafir de getirdim."

İçerden tıkırtılar gelmeye başladı ama Deniz bunu umursayamıyordu bile. Artık kaçışının olmadığının bilincinde, Can'ın onu içeri alıp kapıyı arkasından kapatmasına izin verdi.

Mutfak tam karışılarındaydı. Sol tarafa döndüğünde ise salon olamayacak karmaşık odada bir yadan bir elinde tuttuğu üç bardaktan etrafa şıngırtılar yayan diğer yandan da öbür eliyle masanın üstündeki kağıt yığınını derlemeye çalışan adamı gördü.

"Can, hiç haber vermiyorsun ki! Etrafta biraz dağınık ama kusura bakm-" Ömür Bey'in sesi, toparlamaya çalıştığı masadan bakışlarını kaldırıp Deniz'i görünce kesildi. Doğruldu, sırtını dikleştirdi, onlara doğru yaklaştı. Can'a hitaben "Ben de ne zaman çağıracağını merak etmeye başlamıştım." diyip bardakları eline tıkıştırdı. Sonra da Deniz'e döndü. "Hoşgeldin."

Deniz ilk önce seste, geç yanıt vermek pahasına bile olsa, bir soğukluk veya bir ima aramak için bekledi. Ama irdelemesine rağmen bir şey bulamayınca "Hoş buldum." diye karşılık verdi. Çok mu soğuk oldu? Gerizekalı neden dümdüz cevap veriyorsun ki?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 08, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

VidiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin