Gözlerimi açtığım da bir hastane odasında olsuğumu anladım. çünkü içerisi fena halde ilaç kokuyordu ve ben bu kokudan nefret ederim, aslında hastanelerden de nefret ederim. gözlerimi etrafta gezindirirken tekli koltukta başını öne eğmiş biz vaziyette oturan akseli gördüm. "aksel" diye diye ona seslendim. bana baktı ve hemen yerinden kalkıp yanıma geldi. "nasılsın iyi misin" diye sorduğun da kafamı sallamakla yetindim. cevap vermeye mecalim yoktu çünkü."bekle sen ben şimdi hemen doktoru çağırıp geleceğim" dedi ve odadan çıktı. bir de bekle diyor nereye gideceksem. 2 dakika sonra aksel yanında bir doktorla odaya tekrar gelmişti.
"melis hanım nasılsınız bakalım"
"iyiyim ve bir an önce eve gitmek istiyorum" şimdi çok olmasa bile uzun süredir hastanedeydim her halde ev eğer arayan olmuşsa ki mutlaka olmuştur, beni merak etmişlerdir ve ben aselin okulunda yangında kaldığımı kimseye ama kimseye söyleyemezdim.
"şu an buna izin veremem"
"ben zaten sizden izin istemedim farkındaysanız" izin veremezmişmiş. doktor olabilirsin ama beni burada kalmaya kimse zorlayamaz. yani gitmem lazım.
"melis saçmalama doktor ne diyorsa onu yapmalıyız" bu kız beni öldürecek yani. ama doktora öyle dedikten sonra doktorun o haline kahkahalarımla gülmek isterdim doğrusu.
"ben doktor ne diyorsa onu falan yapmayacağım ben evime gideceğim" dedim. bak yine inadım tutmuştu. aksel de beni burada kalmam için ikna edecek güya oldu canım başka. kalmam ben burada.
"peki melis hanım nasıl istiyorsa öyle olsun, ama eve gittiğinizde yatın dinlenin biraz bari bunu yapın"
"iyi iyi hadi gidelim" dedim ve yerimden doğruldum. zaten adam lafını da sokmuş çıkmış gitmişti odadan. ama azmin sonucu işte bak gitmeme izin vermişlerdi. hoş izin vermeselerde ben gidecektim ama tabi onların isteğiyle olunca daha iyi oluyor.
"yani bravo melis.ne vardı yani biraz daha kalsaydın. farkında mısın bilmiyorum ama yangında kalmıştık" yani bu kız da ayrı bir cins. hayatın söz konusu lan ne olur yani azıcık daha yatsan. en sonunda doktor da pes etmiş çıkmasına izin vermişti. keçi inadı vardı bu kızda kesin.
"farkındayım aksel yangındaydık ama şimdi değiliz ve ben çok iyiyim. daha fzka burada kalmama gerek yok. hadi gidelim artık buradan lütfen" dedim. artık gitmek istiyordum buradan. tama dercesine kafasını salladı ve çıkış işlemlerini yapmak için odadan çıktı. yarım saat sonra akselin arabasında bizim evin yolundaydık. ben aksele yolu tarif etmiştim ve o da hiç konuşmadan sürüyordu. araba durduğun da eve geldiğimizi anladım.
"ben teşekkür ederim, hayatımı kurtardın" dedim aksele dönerek. o da bana dönmüştü
"ne teşekkürü melis seni orada bırakacak halim yoktu." yani kim bırakırdı ki zaten. melis de bana 'öyle aslında' bakışlarını attı.
"sen de iyisin değil mi yani sende yangındaydın sonuçta" bunu sormakta aklıma yeni geliyordu. yuh yani çocuk beni kurtardı ama ben daha nasıl olduğunu yeni soruyordum. kocaman bir alkış.
"yok ya ben iyiyim boş ver benim nasıl olduğumu" benim nasıl olduğum önemli değildi ki. önemli olan melisin nasıl olduğuydu. o iyiyse de problem yoktu.
"boş ver mi? aksel boş ver dediğin şey senin hayatın" bu çocuk kendi hayatını neden hiç önemsemiyor anlamıyorum. zaten yangında herkes son sürat kendini dışarı atarken o elleri cebinde ıslık çalarak gayet rahat bir şekilde dışarı çıkmıştı. daha doğrusu çıkamamıştı çünkü ben onu yolundan çevirmiştim ama konumuz bu değil. aha konuşacağımız konuyu buldum. "ee ben o panikle sana kolyeyi verdim mi vermedim mi hatırlamıyorum, verdim değil mi yani senin için önemli bir kolye olmalı yanında taşıdığına göre hem de bir erkek olarak" güzel konu buldum. o kız sevgilisi değilse neydi, kimdi. acaba aşık olduğu kız mıydı. bak bu seçenek aklıma yeni geldi.