Dün gecenin ardından gözlerimi ultra süper bir sabaha açtım. yerimden nedensiz bir enerjiyle kalktım. yüzümü soğuk suyla yıkayıp kendime gelmeme bile gerek yoktu. tabi yüzümüzü yıkamak lazım ama. o zaman her sabah yaptığım şeyi yapmayıp sıcak suyla yıkarım bende. ya da ılık. yüzümü yıkadıktan sonra pjamalarım ve terliklerimle merdinvenlerden indim. bizimkiler masada oturmuş kahvaltı yapıyorlardı. bunlar bu kadar erken nasıl kalkabiliyor. "günaydın" yüzümde gülümseme gerçekten şaşırılası. yani şu an kesin trip atmamı falan bekliyorlardır. aslında atardım da ama sonuçta onlar olsa bu kadar güzel bir gece geçirebilir miydim. tabiki de hayır. o yüzden iyiki gitmişler bile diyorum. "günaydın aşkım kızım" babamın çaprazında ki sandalyeye oturdum. güzel bir kahvaltıya hayır der miyim. tabiki de hayır. "birazdan burak gelecek" kafamı tabağımdan kaldırdım ve babama baktım. "burak kim" araya annem atladı. kim lan bu. "sana araba kullanma da yardımcı olacak"
"ama ben zaten araba kullanmayı biliyorum"
"evet ama yine de bir zararı olmaz"
"iyi öyle olsun. bende hazırlanayım bari" yerimden kalktım ve odama çıktım. birde burak mıdır kimse artık onunla uğraşacağız. ne bu benim çektiğim. ne yani ben tek başıma yapamaz mıyım. okul kıyafetlerimi dolabımdan aldım ve giyinmeye başladım. bugün saçımı düzleştirecektim. o ısınana kadar bende makyajımı yapmaya karar verdim. çok hafif olacak. saçlarımı düzleştirdim. zil çaldı. gelmiş olmalı. çantamı elime aldım son bir kez kendime baktım. taş gibisin melis. aşağıya indim. babam ve bir çocuk kkonuşuyorlardı. muhtemelen 20 yaşlarda falan. ne diye arkasını dönmüş ki bu şimdi. "merhaba" diyerekten dikkati üstüme çektim. arkasını döndü. off taş parçası mübarek. çok yakışıklı lan. yanlarına doğru gittim. "işte kızım melis" elini uzattı kocaman bir gülümsemeyle bende tabi aynen onun gibi. "burak"
"tanıştığıma memnun oldum" elimi kurtarıp babama döndüm. "biz gidelim,okula geç kalmayayım"
"tamam aşkım kızım" ben önde arkada burak evden çıktık. sürücü koltuğuma oturdum. burakda yanıma tabi. arabayı çalıştırdım ve sürmeye başladım. "bir acemiye göre fazla hız yapıyorsun" yanımda sırıtarak oturan burağa döndüm "acemi değilim" hadi canım bakışlarını attı. daha çok hızlandım "sen başıma bekçilik yapmaya gelmedin biliyorsun değil mi"
"ben senin öğretmeninim"
"sadece bir iki gün araba kullanırken yanımda olacaksın sonra sana bay bay" kahkaha attı. bende gülümsedim.
"benden bu kadar çabuk mu sıkıldın"
"ne bekliyordun ki" dudaklarını bilmiyorum der gibi büzdü ve önüne döndü. bende tabi. kırmızı ışık. "kaç yaşındasın" burağa döndüm. kırmızı ışıkta sohbet edebilirdik değil mi. terslerimde sohbertte ederim, ben Melis Güzelim. "22"
"okul?"
"arada işte derslerden ara bulduça"
"ne iş yapacaksın peki"
"babamın şirketinde çalışırım her halde"
"babanın şirketi mi var" kahkaha atmaya başladı.
"evet neden bu kadar şaşırdın ki"
"ders falan veren biri olunca"