okula girdiğim de bahçede beni bekleyen bir adet zeynep vardı. sinirli gözüküyorduç kaşlar çatılmış,eller göğüslerde birleştirilmiş ve sağ ayağını ritmik bir şekilde yere vuruyordu. anlaşılan barış her şeyi anlatmıştı ve daha kötüsü barış her şeyi yanlış anlatmıştı. zeynepin yanına doğru ilerledim. "zeynep" diye seslendim. aslında ne olduğunu sorar gibiydi sesim. "sen bunu nasıl yaptın ya" bak bak bak sinire bak. sanki arkadaşıma değil de anneme hesap veriyorum. "yaptığım şeyin bir sakıncası yok" gayet rahattım. ama ben böyle söyleyince daha çok sinirlendi. "akseli eve attın ve bir sakıncası yok mu diyorsun" sesini yükseltmişti. 1-2 kişi duymuş bize bakıyordu. "ne saçmalıyosun sen be" diye bağırmaya başladım. evet artık bahçede ki herkes bize bakıyordu. aferim melis. süpersin yani. "bağırma" zeynep bunu kısık sesle söylemişti. oldu canım hem sinirlendir hem de bağırma. başka. yok öyle bir dünya. "bana bak barış sana ne saçmaladı bilmiyorum ama yok öyle bir şey. akselin bir durumu vardı ve o yüzden bizdeydi" dayak yedi diyemezdim. sonuçta onun da kendine göre bir karizması var. hele bütün bahçe bizi dinlerken hiç olmaz yani. "ne gibi bir durum" şu hale bak. tamam deyip gideceğine iyice kurcalıyor. "sana ne" dediğim de ellerini yere indirdi. .atılmış kaşları da düz olmuştu. ne o zeynep hanım. sana oturup hesap vereceğimi mi sandın. "ne" sesinde ki hayal kırıklığı çok saçmaydı. yani sanki ben herkese hesap veren biriymişim de ilk defa zeynepi terslemişim gib. "duydun işte. ben sana hesap vermem tamam mı. kimseye hesap vermem. ya sen beni dinlemek yerine geldin resmen bura da beni azarlama moduna geçmişsin." gözlerine bakıyordum. "zeynep sen kimsin ya. bana bak git o arkadaşına hesap sor,merak et, tamam mı ama beni rahat bırak" zeynep ağlamaya başlamıştı. konuşmuyordu hareket etmiyordu sadece gözlerime bakıyor ve ağlıyordu. "ağlama zeynep" diye bağırdım. "bir şeylerden kaçmak için göz yaşlarına sığınma" zeynep hala ağlıyordu. bahçede ki herkes pür dikkat bizi izliyordu. "melis" adımı duyunca okulun kapısına baktım. kerem koşarak bize doğru geliyordu. lan bu okulda da hiç bir şey gizli kalmıyor. bütün okulun önünde kavga ediyoruz ve ben gizli kalmasını istiyorum. fazla zekice. "ne oluyor burada" kerem yanımıza gelmiş zeynepin elini tutup güya destek oluyordu. oh ne güzel. benim niye bir sevgilim yok. kafamı alayla geri yatırırken barışı gördüm ve birazcık yatışan sinirim tekrar tavan. "ne oldu biliyor musun senin o geri zekalı arkadaşın zeynepe saçma sapan bir şeyler anlatmış zeynepte onun hesabını soruyordu ama ben kimseye hesap vermem" hala bağırıyordum. bende tuhaf kızım. adam karşımda ama ben bağırıyorum. zeynep dolu gözleriyle bana baktı. "barışın ne kadar üzüldüğünü bilmiyorsun melis"
"evet bilmiyorum ve bilmek de istemiyorum.bana ne barıştan ya. bana bakın barış beni seviyor diye bende onu sevmek zorunde değilim tamam mı" bağırdıktan sonra okula girmek yerine tekrar çıkışa yöneldim. okulu asma bahanemsiniz. kapının çnünde ki taksiye atladım. "nereye ablacım" hay senin ablana. ne ablası lan. "sahile" yani bu adamla abla muhabbetine giremezdim. değil mi ama. sakin kalmaya ihtiyacım var biraz.
Geçen gün aksel ile oturduğumuz bank boştu. gitim oraya oturdum. telefonum yine çalıyordu. lan yalnız kalmak istediğim çıktım gitim okuldan bir rahat bırakın lan. telefona baktığım da kerem arıyordu. "ne var kerem" açar açmaz direk böyle bağırdım. yanımda ki bankta oturan sevgililer yiyişmeyi bırakıp bana baktılar. "melis konuşmamız lazım"
"hiç havamda değilim sen sevgilinle ilgilen"
"ya bak zeynep anlattı her şeyi"