Kurtuluş

1.2K 93 96
                                    

Gözlerimi yavaşça araladım. Anılar yavaşça hücum ederken boynuma elimi götürdüm. Ufak hatta fazla ufak pütürler hissederken korkudan titredim. Odadaki aynaya doğru koştuğumda gördüğüm şeyleri yere düştüm.

Benim hayatım bitmişti. Ben mühürlenmiştim ve şimdi ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Hoş olsa ne işe yarardı. O alfa beni bitirmişti. Sinirle ayaklarımın üzerine düştüm ve çığlıklar atmaya başladım. Tek hayalim artık gerçekleşmezdi.

Ben asla harika bir alfa bulamayacaktım.
Hıçkırık.
Ben asla mutlu olamayacaktım.
Hıçkırık.
Ben asla güvende hissetmeyecektim.
Hıçkırık.
Ben asla ama umut duyamayacaktım.
Hıçkırık.
Sinirle daha fazla çığlık attım, ağlamamı şiddetlendirdim.
O vahşi alfa beni öldürmüştü. İntikam doluydu içim ve ayrıca hırs.

Saf bir intikam istiyordum. Dişe diş kana kan istiyordum. O beni mecazen ölürmüştü beni liğme liğme etmişti. Şimdi ben onu liğme liğme yapmak istiyordum. Onu mahvetmek istiyordum. Onu öldürmek ve bunu yaparken kahkaha atmak istiyordum.

İçim dışına yansımış çığlıklarım ve hıçkırıklarımın yanına korkunç kahkahalar eşlik etmişti. Deliriyordum. Ölmek istiyordum. Birilerinin beni kurtarmasını. Korkunç kahkahalarımın arasındaki acıyı bulmasını istiyordum. Kendimi öldürmek istiyordum. Yaşamak istemiyordum.  Sinirlenerek ayağa kalktım.

Aynaya sert bir yumruk geçirdim. Yumruğun etkisiyle cam paramparça olurken ben sadistçe kahkaha atıyorum. Çığlıklarım vs acılarım birleşince fiziksel acılar geride kalıyor ve önemsiz oluyorlardı. Şuan tek istediğim şey mutlu olabilmek ve şu aptal mührün ortadan kalkmasıydı.

Bir anda kapı şiddetle açıldı. Gördüğüm kişiyle gözlerim açıldı. Kapıda Yugyeom ve annem vardı. Benim biricik güzeller güzeli annem ve beni çok seven biricik dostum vardı.

Annem, benim biricik annem karşımdaydı. O yaşıyordu. O tekrar saçlarımı okşayacak kulağıma cesaret verici sözlerini fısıldayacaktı. Beni hem övecek hem eleştirecekti. O ne olursa olsun yanımda olacaktı.

Yugyeom, benim biricik dostum. Üçlüyken bir anda çekip giden, beni Kook la başbaşa bırakan günlerce ağlatan... Ayrıca bundan öncesinde hep beni korumuş ve kollamıştı. Şimdi tekrar beni koruyacaktı, sırlarımı dinleyecekti.

Gözlerim doldu. Bu sefer mühürlendiğimi unutmuş ve koşarak ikisine de sarıldım. Güven hissi bedenimi ele geçirirken rahatlatmaya ve huzur bulmaya başlamıştım bile. Mutluydum, yıllar sonra ilk defa. Bundan önceki gün mühürlenmiş ve tek umudumu da kaybettiğimi sanmıştım ancak her şey oturmaya başlamıştı. Evet, birisi gitmiş ve bende üçüncü alfa yarasını derin bir şekilde çizmişti.

Ancak aynı gün iki umudumu da geri kazanmıştım. En yakınını canımdan çok sevdiğim annemi vs en yakın dostunun her ne kadar beni bırakmış olsalar da ?

Sahi ikisi de ben onların yokluğunda delirirken beni bırakmışlardı. Ben onlarsız hayatımı zehir gibi yaşarken her gün çeşitli şiddetlerde ve hakaretlere uğrarken gerek babam gerek sınıfım ve hatta Jungkook. Neden yanımda değildiniz. Neden beni bıraktınız?

"Neden?" diyerek ağlayarak sayıklıyordum.

"N-neden ikinizde yanıma gelmediniz. Sizin y-yokluğunuzda b-ben" annem sıkıca bana kollarını satarken şş ladı.
"Her şeyi anlatıcam, Jimine her şeyi" o bana tekrar Jimine diye seslenirken ağlamam şiddetlendi. Onun her şeyini özlemiştim.

Özlem, fazla garip bir duyguydu. Seni başta güçsüz düşürüyordu. İçine kıskançlık ve çaresizliğin tohumlarını serpiyordu. Yavaş yavaş çöktürüyordu. Kalbinden başlayarak her tarafını sarıyordu. Zamanla geçmiyordu hafifliyordu. Ancak darbelerini yine de vuruyordu. Ve bir gün öyle bir çarpıyordu ki yüzünüze gerçekler. Özlem o anda kendini belli ediyordu. Ve bu sefer zaman bile bir şey yapamıyordu. Belki sadece zaman biraz etkiliyordu ama ufak bir anı soldakini sızlatmaya, acıtmaya devam ediyordu.

Yüzümü elleri içine alan anneme baktım. Onun yanında uzun süredir hissettiğim hatta unuttuğumu sandığım duygu ortaya çıkıyordu. Güven.

"Böyle olmasını istemezdim Jimin ama ne yazık ki konsey senin alfaları bilmeni istedi. Yugyeom aslında senin koruyucundu. Lütfen yanlış anlama siz arkadaştınız. Aslında hep bir adım arkandaydık Jimin. Sen sadece bir sınavdaydın. Ve bunu başarıyla geçtin. Sen Min Yoongi'yi atlatmayı başardın. Seninle o kadar gurur duyuyorum ki. Bundan sonra hep beraber olacağız. Min-ah"
Annemin yüzüne baktım. Beni bırakmıştı. Öyle ya da böyle...

"SİZ BENİ BIRAKTINIZ" diye bağırdım başka bir şeyi daha yıkarken.
"BEN MÜHÜRLENİRKEN HİÇ BİR ŞEY YAPMANIDINIZ" ağlamaya başladım. Hıçkıra hıçkıra.

"Sizin yü-hıck zünüzden mühür-hıck lendim." gerçekle beraber yere oturup çığlık attım. Kafamı kaldırmamla beraber ikisininde benim gibi olduğunu farkettim. Perişan... Virane... Yıkılmış... Üzgünüm sesleri geliyordu. Hiç bir şey değişmeyecekti. Hiç bir şey. Ama kalbim değişsin istiyordu.

İkisi de çökmüştü ve bana öyle duygular yolluyorlardı ki. Adlarından dahi emin değildim. Tek bir dileğim yoktu ama bir umudum yok olmuştu ve bana çok acı çektirecekti. Bana dayanamayacağım kadar acı çektirecekti. Ancak bana bu acılara dahi çekilecebilecek bir şey vermişti. Hatta iki şey. Annem ve Yugyeom. Biliyordum, onları affedecektim. Ve kendime apayrı bir yol çizecektim. Sayfalarıma daha bir sürü çizik daha çekilecekti ama katlanabileceğimi biliyordum.

Çünkü ben Park Jimin'dim. Ben talihsiz bir omegaydım.
*
*
*
Uykudan gözlerimi açarken gülümsedim. Sağında annem solunda Yugyeom vardı. Sanki şimşekten korkmuş ve anne ve babamın arasına yatmıştım. Babam, asla affetmeyeceğim kişi... Acaba annemin yaşadığını bilse ne yapardı. Kesinlikle hiçbir şey...

Annem de kalkmış ve hemen geleceğini fısıldayıp kalkmış ve kapıdan çıkmıştı. İçime garip bir his geldi. Ona şimdiden alışmıştım. Bu acınası mıydı ki? O sırada Yugyeom kıpırdandı. Gözlerini açtı ve gülümsedi.
"Günaydın Jimine" ona gülümsedim ve aklıma Jin hyung geldi. Acaba o neredeydi?
"Günaydın Yuggie" diye kıkırdadım. Sesimde ki neşe farkedilebilir cinsteydi. En son bu şekilde Jungkook'la sevgili olduğumuzda söylemiştim. Neseliydim şimdi ise o sadece bir çizikti. O bir lekeydi. Kara bir leke...

"Herneyse Jiminie annemi bekleyelim ha" bunu o kadar tatlı bir tonda söylemişti ki... Gülümsedim. Annem kapıdan neşeyle girdi.
"Hadi Jiminie'ye burayı gösterelim" dedi ve kolumdan çekiştirdi. Annem önden ben arkasından ve Yuggie de benim arkamdaydı. Bu beni gülümsetti. Halimiz kesinlikle komikti. Annem bir anda ciddileşti ve büyük bir kapı açtı. Bir anda etrafımız bir sürü omegayla çevrildi. Anneme, Yuggie'ye ve hatta bana selam veren bir sürü insan vardı. Annem bir anda başladı.
"Jiminie, ben konseyin başkanıyım. Ve burasıda omegaların yükselişinin sağlanacağı Kurtuluş saraylarından yalnızca biri. Biz burada alfalara ve kendini bilmez betalara derslerini veririz. Eğer sen de kabul edersen alfalardan intikamını albilirsin. En büyük isteklerinden bu değil mi" burada düraksamıştı ve ben de yutkunmuştum. Ben...
"Eğer kabul edersen büyük ve zorlu bir eğitimden geçeceksin. Ama ben sana inanıyorum."

Her şey gözlerimin önünden geçti. Babam, Jungkook, Min Yoongi ve dahası.

"Kabul ediyorum."
"O halde aramıza hoşgeldin 362"
*****************************************

Artık Kurtuluş hakkında bir kaç bilginiz var. Jimin de sonunda onlardan biri oldu.
Bölümü beğendiniz mi?
Ve diğer konsey üyeleri hakkınızda bir fikriniz var mı?
Bu bölüm biraz geç geldi çünkü sınavlar ve ödevler. 9 niye zor ya... Başka 9 a giden var mı merak ettim her neyse bir dahaki bölüme kadar byy
Seviliyorsunuz💞💞💞

Omega'nın Yükselişi;İntikam YoonMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin