Uzun bir sessizlikle birlikte birbirimize bakıyorduk. Ne demeliydim? Evet ya da hayır? Gerçeği mi yoksa... Kararsızlıkla birlikte en sonunda "Bu cevap neden seni bu kadar meraklandırıyor?"dedim. Dememle kolunu çekti ve bana o lanet olası gülümsemelerinin en iyisini yolladı. Hemde bir adet gamze ile birlikte! "Merak? Ben? Saçmalama."diye söylendi ve iki elinide pantolonun cebine soktu. Bu hareketleri... Sanki.... Gerilmişti! Basbaya merak ediyordu işte! İçimden sevinçle el çarpmak geldi ama onun yerine sadece sırıttım. "Tabi canım hep öyle derler..."dedim. "Merak etmiyorum Asel. Eğer ondan hoşlanıyorsan aranızı yapabileceğimi söylemek için sordum."demesiyle bende ki sevinçten 's' harfi bile kalmadı. Ama o, süper gamzeli gülümsemesini gözüme dahada soktu. Aramızı yapmak mı? Yalım? Bu çocuk ne saçmalıyordu? Cidden istesem yapacak mıydı yani?! Sinir ve ikinci kalp kırıklığımla ona baktım ve "Bizi düşündüğün için çok teşekkür ederiz Yalım ama aracılığına ihtiyacımız yok çok şükür!"dedim ve hızla yanından ayrıldım.
Derin bir nefes daha aldım ve banka dahada yayıldım. Derse girdiğimde çello çalacağım için sevinmiş ve sinirimi hafifletecek diye düşünmüştüm. Ama artık ne kadar sinirliysem daha ilk basışımla tel koptu! Tabi tel kopunca benim beyindeki nöronlarda koptu. Derste daha fazla duramayacağım için hocadan hemen izin alıp çıktım ve sonuç olarak şuan bahçede oturuyorum. Gözlerimi kapadım ve içimden sürekli tekrarladım. Düşünme,düşünme,düşünme,düşünme... Tam düşünmemeye odaklanmışken çantamı kucağımda hissettim. Gözlerimi açtım ve bingo! Çantam kucağımdaydı ve şuan ben oturduğum için benim olan bankıma biri oturmuştu. Ona bakmadan "Tabi oturabilirsin..."dedim gözlerimi devirerek. "Bi'şey mi dedin?" diye sormasıyla kafamı ona çevirdim. Saçları kumral,dağınık ve hafif sola yatık. Gözleri kahverengi. Dudakları biçimli ve kalın. Elmacık kemikleri aşırı belirgindi ve bu ona çok yakışıyordu. Üstünde mor bir tişört ve altında siyah pantolonutla botu vardı. Allah'ım sana geliyorum galiba! Bu okuldaki çocukların hepsi böyle yakışıklı ve etkileyici mi yoksa bana mı bir güzellik yapıyorsun?! Ama üzgünüm mor tişörtlü çocuk,yanlış zamanda geldin çünkü şuan benim nöranlar kopuk ve ben sinirliyim. Çocuğun yüzüne bakarak "Evet, sormadan da oturabilirsin diyorum. Bankıma. Benim bankıma."dedim işaret parmağımla bankımı göstererek. Mor tişört tek kaşını kaldırarak "Benim bankım mı dedin sen?"dedi inanamamış gibi. "Evet benim bankım."dedim. "Çok merak ediyorum nasıl senin bankın oluyor?"dedi gülümseyerek ve iki gamzesini böylece bana göstermiş oldu. "Merak iyi değildir."dedim Yalımla konuşmamız aklıma gelerek. İlk kaşlarını çattı sonrada gülümseyerek bana elini uzattı."Ben Uzay." Bende gülümsemeye çalışarak "Asel."dedim. "Güzel isim." "Teşekkürler seninde."dedim ve gülümsemeye devam ettim. Artık ne kadar gülümseyebiliyorsam."Sinirli misin sen?" demesiyle ona döndüm. "O kadar belli mi?"dedim. "Bankı sahiplenecek kadar." demesiyle güldüm. "Hadi bana biraz kendinden bahset."demesiyle bir anda şaşırsamda boşverip gelişimden bu zamana kadar olanları anlattım. Beni sinirlendiren şeyin ne olduğunu sorduğundada anlattım herşeyi. Bunların üstüne telin kopmasını da söyleyince baya güldü. Bende bunun üzerine sahte bir yumruk geçirdim omuzuna. Aslında her şeyi neden anlattığımı bilmiyorum ama o da bana neden Yalım'a bu kadar sinirlendiğimi sormadı mesela. Sadece kafa sallamakla yetindi. Sahi ben neden buna bu kadar sinirlenmiştim? "O zaman anlattıklarından şunu çıkarıyorum ki sevgilin yok."dedi. Sesli gülerek "Hayır, yok. Senin?"diye sorduğumda "Tesadüfe bak ki benimde yok."dedi pis pis sırıtarak. Bu haline yine sesli güldüm ve birden sinirlerimin yatıştığını fark ettim. "Hey farkında mısın sinirlerimi yatıştırdın."dedim. Gülümseyerek "Kafanı dağıttım diyelim."dedi. "Kafamı o kadar dağıttın ki senle ilgili bir şeyler sormayı bile unuttum."dedim. Ayağı kalkmasıyla bahçenin dolduğunu ve ayrıca bizim sınıftanda bir kaç kişiyi gördüm. "O da başka sefere."dedi. Olur anlamında kafamı yukarı aşağı salladım. "Görüşürüz Asel." "Görüşürüz."dedim el sallayarak ve arkasından gidişini izledim. O sırada yanıma yine biri oturdu ama bu sefer kim olduğunu biliyordum. Kokusunu nerede olsam tanırdım. "Yakışıklı çocuk."demesiyle gözlerimi devirdim. "Ne istiyorsun Yalım?"diye sordum bıkkınlıkla. Sinirim daha yeni yeni yatışmışken tekrar sinirlenmeye hiç niyetim yoktu. "Hiç." "Zaten hep 'hiç'."dedim ve ayağı kalktım. "Otur."diyerek bileğimden tuttu ve aşağı çekti. "Tanıyor musun?"diye sordu. Sinirlenme Asel,sinirlenme,sinir yok... Kolumu ondan çektim, tekrar ayağı kalktım ve konuşmaya başladım. "Sa-na-ne! Seni ilgilendirmez! Ayrıca bu çöp çatanlık sana hiç yakışmadı. İlla iyilik yapmak istiyorsan git sokaktaki aç insanları doyur! Eminim onların benden daha çok ihtiyaçları vardır senin iyiliğine!"diye bitirdim sonunda nefes nefese. Gerçektende hiç sinirlenmemiştim(!) Gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı. "Asel-"diye başlayacakken hemen sözünü kestim ve "Bence uzun bir süre... Hatta dur,hiç konuşmasak daha iyi olacak!"dedim ve çantamla çellomu kapıp ondan uzaklaşmaya başladım. N'olur peşimden gelmesin n'olur... Arkamda bir ses duymadığım için gelmiyor diye sevinmiştim ama herhalde başta şoka girdiği için kımıldamadı. İçimden saniye saymaya başladım. On beşe kadar saydıktan sonra "Asel!"diye bağırmaya başladı. Adımlarımı hızlandırdım hatta koşmaya başlıyordum neredeyse ama bana yetişeceğini bildiğim için pes ettim, durdum ve arkamı döndüm. Koşarak yanıma geldi ve kolumu tuttu. Gözlerimi devirdim. "Kolumu tutmaktan vazgeç."dedim. "Öyle bişey yapamazsın."dedi beni umursamayarak. Şaşırmadım. "Bırak Yalım!"dedim tıslayarak. "Duydun mu beni? Öyle bir şey olmayacak!"demesiyle gülmeye başladım. "Emredersiniz Yalım Bey. Başka arzunuz?"dedim dalga geçerek. "Umrumda değil tamam mı? Dediklerin umrumda bile değil."dedim kolumu ondan çekerek. Ardından tekrar arkamı döndüm. Tam adım atacakken nefesini önce ensemde sonra kulağımda hissettim ve kaskatı kesildim. Kalbim ağzımda atarak onu bekledim. Nefesini hissetmesem duyduğuma inanmayacak bir şekilde mırıldanarak "O zaman bende umrunda olmasını sağlarım."dedi ve sonra nefesi kayboldu. Arkamı döndüğümde çoktan gitmişti. Şok olmuş bir şekilde yürümeye başladım. Bu halleri beni allak bullak ediyordu. Onu kafamdan atmaya çalışarak ne yapacağımı düşünmeye başladım. Derslere giremezdim çünkü çelloma ihtiyacım vardı. Ama kendilerine şuan ulaşılamıyordu. Gitsem desem çıkışta çalışma vardı. Kalmak hiç istemiyordum ama kalmalıydım. Yalım'a inat kalacaktım. Hem o son sözü neydi öyle? 'O zaman umrumda olmasını sağlayacakmışmış!' Nasıl olacaksa o? "Dünyadan Asel'e! Dünyadan Asel'e! Bizle irtibata geç Asel."diyen Derin'le kendime geldim. "Ha?"dedim refleksle. "Yine transa geçmişsin bakıyorum."Hııı..."diye geçiştirdim onu. Derin koluma girerek tekrar yürümeye devam ettik. "Neyin var senin?" "Hiç. Derste çellomun teli koptuda ona sinirlendim."dedim gülümsemeye çalışarak. Tek kaşını kaldırarak "O kadar yani?"diye sordu. "Evet ne olabilirki başka?"dedim. "Bilmem, gelirken Yalım'ı gördüm onunda canı sıkkın gibiydi. Selam verdim ama duymadı bile."dedi. "Şimdi senide böyle görünce acaba-"diye devam ederken sözünü hemen kestim ve "Hayır alakası bile yok."dedim. Gülümsemesini bastırmaya çalışarak "Tamam!Sen öyle diyorsan..." "Evet öyle diyorum!"dedim. "Sustum."dedi ağzındaki hayali fermuarı çekerek. "Heh şöyle... Biraz kafa dinleyelim."dedim gülerek. Kaşlarını çattı ama konuşmadı. Biraz yürüdükten sonra "Yeter daha fazla dayanamıyorum!"dedi nefesini sesli bir şekilde vererek. Bu haline güldüm. "Ne yapacaksın peki? Çıkışa kalacak mısın?" Gülümsememi bozarak bu sefer ben derin bir nefes verdim ve "Kalacağım.Evde görüşürüz."dedim. "Şimdi nereye peki?" "Amfiye. Zaman değerlendirmeye."