"there's something inside you boy"

579 69 10
                                    

Ah, Calum. İnan, söyleyecek tek bir sözcük bile bırakmadın bana.

~

"Günaydın, bebeğim." Fısıltılı sesin kulaklarıma dolarken güzel bir sabaha uyandığımı düşünüyordum ama bu sadece, uykudan ağırlaşan gözlerimi zorlukla açana kadar sürmüştü. Odamızdaki küçük banyodaydın, telefonun komodinin üzerinden bana göz kırpıyordu ve sen işini profesyonelliğe taşıyan bir yalancı olarak, diğer telefonunla birlikte diğer sevgilinle konuşuyordun.

Uyandığımı hissedip paniklemiş miydin yoksa sadece bana acıyıp, konuşmanın devamını duymamı mı istemedin bilmiyorum ama musluğu açtın ve banyonun kapısını hafifçe ittirdin.

Artık işler böyle ilerleyecekti değil mi? Başka kadınlara gittin, her seferinde tekrar bana döndün, sana gerçek bir aptal gibi tutulduğumdan tekrar tekrar emin oldun ve sonra bu işi bir döngüye soktun. Ve artık o sahte gözyaşlarınla birlikte yalan dolu özürlerini de benden esirgemeye başladın. Zaten avucundaydım, zaten senin için her zaman hazırda bekliyordum.

Ama biliyor musun Calum, sanki o sabah bana sihirli bir değnek dokunmuştu ya da Tanrı gerçekten halime acımaya başlıyordu. Senin o güllere ilham veren kırmızı dudakların üzerine yemin ederim ki, artık o kadar da hissetmiyordum. Kafamın içindeki neon tabelada yazılı olan tek şey sana aşık olduğumdu. Sana aşıktım ve seni kollarımın arasına almak ihtiyacını her zaman hissedecektim. Sen bana aşık olmasan bile.

Ne kadar da safmışsın Nancy, dediğini hala duyar gibiyim. Gerçekten de böyle diyordun, değil mi Calum? Avucunun içine almıştın beni ve bir stres topuymuşum gibi benimle oynayıp duruyordun. İçinden attığın o kötücül kahkahalar, iki kadın arasında mekik dokuduğun tüm üç ay boyunca kulaklarımda çınlayıp duruyordu. Peşimi asla bırakmıyorlardı sevgilim. Artık daha az düşünüyor olsam bile asla rahat bir uyku çekemiyordum. Sen, yine elde ettiklerinin zaferiyle göklere kadeh kaldırırken, benim beynimi kemiren şeyleri bir an olsun umursuyor muydun? Hayır Calum, hiçbir zaman umursamadın. Zaten sana yakışan şey gülmekti, ağlamak değil. Bolca gülmek, kahkahalar savurmak ve parlak gülümseyişinle etrafa ışık saçmak... Sana yakışan buydu.

Sana yakışanı yapmalıydın çünkü artık bunun için o kadar da vaktin kalmamıştı.

nightcall | hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin