Leo yine sinirlerine hakim olamayınca gebermiştik. Yani bire karşı on? Hayır, bunu o yapamazdı. Ben de ne olursa olsun en azından yardım edeyim dedim ve yanına koştum. Aslına bakarsanız topraktaydık ve bu benim işime gelir. Toprak bana daima itaat eder. Leo'ya fısıldadım. "Pısst! Onlar bizden çok daha fazla iki ye on zor yeneriz biliyorsun değil mi. Ben biraz yardım ederim ama ne kadar yardımım dokunur bilemiyorum." "Benim aklımda bir şeyler var bu teke tek bir dövüş olacak sen merak etme." Deyince Leo onun aklında bir fikir olduğuna anladım. Tek sorun ne fikriydi onu anlayamadım. Bu da tehlike denekti. Biranda hepsi üstümüze koşmaya başladı ve o arada görünmez bir duvar gibi bir şey Michael hariç hepsini durdurdu. Leo'ya bir göz attım. Yüzü biraz beyazlıyordu sanki. Sonra kolunu fark ettim. Tişörtü yanıyordu. Dur, hayır tişörtü değil omzu parlıyordu. Bu sanki hava dövmesi gibiydi ama benim kolumdaki toprak izine de benziyordu. O sırada Leo Michael a saldırmaya başladı. Bu sefer eskisi gibi hızlı ve güçlü vuramıyordu hareketleri yavaşlamıştı. Bu sırada bir iki kişi de o rüzgar bulutundan çıkmayı başarmıştı.
Aslında bu rüzgar duvarı, Leo'nun kolunun parlaması bana bir şeyler hatırlatmalıydı ama o anda beynim çok yavaş işliyordu.
Bu düşüncelerin hepsini bir mili saniyede düşündükten sonra toprağı kullandım diğerlerinin ayaklarını toprak sarmaya başladı ve sıkıştılar. Bu sırada kolum yanmaya başladı. Her nasıl olduysa Leo bir saniyeliğine bana bakmış kolunu görmüştü ve gözleri kocaman oldu. Omzuma bakıyordu, toprak izime. Ne yazık ki bu şokla bir iki saniye uzun bakakaldı ve bu sırada yüzüne bir yumruk yedi.
Aslında o an üstümüze çullanmaya çalışan dokuz erkek olmasaydı komik bile gözükebilirdi.
Hemen kendimi toparladım ve saldırıya geçtim. Gücüm azalıyordu bu yüzden rüzgardan ve topraktan kurtulmayı başaran bir iki kişi oldu ve üçe iki kaldık. Ben başladım vurmaya. Kaşım, gözüm, burnum her yerim kan içindeydi. Tam o sırada artık ne toprak ne de rüzgar kaldı tam hepsi üstümüze çullanırken hocalar geldi ve son anda bizi gebermekten kurtaran da o oldu. Hocaların ağzı bir karış aşağıda kalmış bir haldeydi. "Leo, Jack ve Michael önce revire sonra odama!" Deyince okul müdürü Minerva Morgan yandığımızı anladık. Biz de bu sözünü ikiletmeden hemen revire koştuk. Michael bizimle revir kapısında ayrıldı. Revirdeki hemşire bizim halimizi görünce o muhteşem kalın kaşlarını öyle bir çattı ki bir adım geriledim. Gerçi bizim de üstümüzün başımızın kan içinde olduğunu tahmin edersek bu tepkisi doğaldı. İçeriye, Leo ile yavaş yavaş bakım sedyelerinin yanına doğru yürüdük. Hemşire: "Siz burda oturun ben malzemeleri alıp geliyorum." Deyince ben de hemen Leo'ya dönüm onu soru yağmuruna tuttum. "Leo omzunu gördüm parlıyordu." Leo bana döndü biraz stresli gibiydi. "Ben de seninkini gördüm ama neden yeşil?" O sırda artık en büyük ve tek sırrımı saklamayacağım anladım ve tişörtümün kolunu sıyırdım. Omzunda toprak sembollü dövmem ortaya çıkmıştı. Tam o sırada Leo da kendi tişörtünün omzunu sıyırdı. Ondada bir dövme vardı ama bu hava sembolüydü. Tam onunla bu konuda konuşacaktım ki hemşire içeriye girdi. Hemen omuzlarımızı kapadık ve bakıştık bu bakışmada ikimiz de birbirimize tek bir mesaj veriyorduk: "sonra konuşacağız." Yaralarımız tek tek temizlenip dikilince revirden ben kaşımda iki dikiş ile Leo ise bir dudağında, üç yanağında dikiş ile çıktı. Tabii kolumuzdaki bandajları saymıyorum bile. Sonra revirden konuşarak çıktık. Leo "Kolundaki elementi kullanabiliyor musun?" Ben önce biraz tereddüt ettim ama sonra saklayacak bir şeyim olmadığına karar verdim. "Evet peki ya sen?" "Ben de havayı kullanabiliyorum. O çocukları nasıl engelledim sanıyorsun? Haa! Bu arada toprakla onların sabit kalmasına yardım ettiğin için saol." Ben gülümsedim ve "Bir şey de-" tam o sırada LİSA! Diye bir çığlık duyduk. O çığlığın ardından da KATE! Diye bir çığlık daha duyduk. Sesin kaynağını görünce ise daha da korktuk çünkü ses yasak koridorlardan geliyordu.
Yasak koridorlar tavanından kafesler sarkan kötü bir ün salmış, okulun yasak bölgeleridir. Buralara girmeyi gerçekten istemezsiniz.
Biz de ne olursa olsun deyip sese doğru yasak koridora girdik. Su sesini takip edince bir banyonun önüne geldik. Sonra ateş çıtırtıları duyduk. Tam tuvaletin kapısına geldik ki bir baktım adı Kate olan siyah saçlı, yeşil gözlü bir kızın elleri yanıyordu evet yanıyordu ve omuzu kırmızı kırmızı parlıyordu. Yine mi bu dövme dedim içimden artık hiç bir şey bana o kadar tuhaf gelmiyordu. Sonra adı Lisa olan kıza baktım. Sarı saçları, mavi gözleri vardı. Etrafında sular yerçekimi yokmuş gibi dönüyordu ve tahmin edin omzunda ne vardı? Mavi bir dövme. O sırada Leo son noktayı koydu: "Oha ya yine mi bu dövmeler!" Bunu der demez kızlar da bize döndü ve dördümüz göz göze gelince yer sallandı, bir rüzgar esti, bir su borusu daha patladı ve kenardaki havlular alev aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELEMENTLERİN KORUYUCULARI Elementlerin Buluşması
FantasyOnlar normal olmadıklarını biliyorlardı asla herkes gurubuna giremeyeceklerini de ama maalesef içlerinde bulundukları durum sandıklarından çok daha tehlikeli ve korkunçtu