Uzun zamandır yazamadığım için özür dilerim öncelikle. Bir takım sıkıntılar yaşadım. Bazılarınız son bölümü final zannetmiş. İlk olarak bu yanlış anlaşılmayı bi düzeltiyim. Tabiki de final değildi. Zaten bu kadar kısa olayla final olması çok saçma olurdu. Elimden geldiğince uzun bir hikaye yazmaya çalışacağım merak etmeyin. Umarım hikayeyi de yeni bölümü de beğenirsiniz. İyi okumalar.
⚜⚜⚜
Hatırlatma;
Benimle kalamadığın için özür dilerim.
☣☣☣
Yoongi'nin ağzından:
Hani olur ya insana her şey durur. Beynin bedenin hislerin... Dünya durur sanki. Kalakalırsın öyle. Ne yapacağını bilmeden. Zaman durur, insanlar durur. Kilitlenirsin. Nefes dahi almıyosundur sanki.
İşte yaşadığım tam da buydu. Sanki yalnız küçük tavşanımın kalbi değil zaman da durmuştu. Benim kalbimde durmuştu.. Ama atmayan kalp nasıl acı verebilirdi ki? Acısını iliklerime kadar hissediyodum. Aldığım nefes sanki ciğerlerimi delip geçiyodu. Onsuzluk.. Onsuzluk ise kalbimi.
Kafamı kaldırıp yukarı baktım. Belki de ilk defa tanrıya yalvardım.
"Lütfen tanrım lütfen onu benden alma. Biliyorum o bana fazla ama lütfen yalvarırım onu benden mahrum etme. Hem onun bi suçu günahı yok ki. Bırak o yaşasın. İlla biri gelecekse yanına... Beni al. Kabulüm. Onun yerine ölmeye rağzıyım ama ölmesin. O bunu hak etmiyor."
Jungkook'un ağzından:
Tam gözlerimi kapatmış pes etmişken onun o tapılası sesi doldurdu kulaklarımı.
"Bırakma beni meleğim. Gitme.. "
Nasıl yapıcaktım. Nasıl geri dönü çektim ki ona. Bırakamazdım onu. Pes edemezdim öylece. Kurtarmalıydım onu. Ölüm pahasına kurtarmalıydım. Onun için ölmeliydim ben. Bana yakışan ölüm ancak bu olurdu.
Gözlerimi kapatıp ani bi manevrayla Yoongiyle yerlerimizi değiştirdim. Uçurumun sonuna geldiğimizde altta kalan ben olduğum için ona bir şey olmayacaktı. Ben ölsem de o yaşayacaktı...
Yoongi'nin ağzından:
Doktorlar müdahale etmeyi bırakıp acır bakışlarla bana döndüler. Müdahale eden doktorun kafasını olumsuz sallamasıyla sedyeye koşup sıkıca sardım soğuk bedenini. Gözlerimden akan yaşlar dur durak bilmiyodu. Ne yani bu kadar çabuk mu gidecekti. Bu kadar kolay mıydı gitmek. Peki ya kalan? Kalanların ne suçu vardı? Acı çekmek onların kaderinde mi vardı? Evet her güzel şeyin bir sonu vardır derler. Fakat ben daha doyamadım ki. Yaşayamadım bile onu dilediğimce.
Evet.. Ben umursamaz BUZ ADAM Min Yoongi pişmandım. Deli gibi pişmandım. Onun gidebileceğini fark etmediğim için. Onun yanında olamadığım için. Yaralarını saramadığım için. Ona geç kaldığım için çok pişmandım. Oysa ki pişmanlık ne demek onu bilmezdim ondan önce. Tıpkı sevgiyi, masumluğu, saflığı, güzelliği bilmediğim gibi. İyi, güzel ne varsa onda görmüştüm ben ondan öğrenmiştim. Onda yaşamıştım...
Peki ya sonrası? Ondan sonrası var mıydı benim için? Öncesi bile yokmuş ki. Ben onunla var olmuşum. Onunla insan olmuşum. Şimdi o olmadan nasıl olucak. Olmaz ki...
Hani derler ya bi dahamı gelicez dünyaya diye. (Bu lafı yazarken tüm duygudan çıkıp kahkaha attığım doğrudur jdndndn). İşte ben iki kere geldim dünya ya. Birincisi doğumumdu. İkincisi ise küçük tavşanın hayatıma girdiği gün. Onun dünyasına girdiğim gün tekrar geldim dünyaya ben. Onun dünyasına geldim. Sadece iyiliğin güzelliğin olduğu o mükemmel dünya. Onun o küçük kalbi yeni dünyamdı benim. O yanında olduğum zaman sesini dışardan duyduğum şimdi ise durmuş olan o minik kalp...
Göz yaşlarım birbiri sıra akarken umursamadan kokusunu içime çekiyodum. Çünkü biliyodum son kez olduğunu. Artık kokusunun da tenininde nefesinin de benden çok uzak olduğunu.
Yüzünün her yerine öpücükler kondurmaya başladım. Aralık dudağına yaklaştığımda nefesini hissetmemek beni deli etsede bastırdım dudaklarımı dudaklarına. Kapatıp gözlerimi sadece hissettim soğuk ve kurumuş dudaklarını.
Tam geri çekilecekken dudağımda hissettiğim derin ve ılık havayla gözlerim fal taşı gibi açıldı. Hayal olduğunu düşünürken monitörden gelen kalp atış sesleriyle elimi direk minik kalbinin üstüne koydum. Her yanında olduğum zaman ki gibi hızlı atıyodu. Gülümseyerek geri çekilip doktorlara döndüm. Bembeyaz olmuş ve şok içinde bize bakıyolardı.
Demek ki hayal değildi hissettiklerim. Bırakmamıştı beni. Gitmemişti meleğim. O küçük kalbi atmıştı yine benim için. Gülümseyerek doktorlardan kafamı çevirip ona döndüm. Kirpikleri yavaşça kıpırdıyodu.
Biliyodum. Beni görmek istiyodu. Yavaşça fısıldadım kulağına doğru gözlerimi gözlerinden ayırmadan.
"Hadi küçük tavşan dik o koca gözlerini gözlerime. Bu gözler gözlerini çok özledi... "
Gözleri kıpraşmayı kesip yavaşça açıldı ve bana değdi o güzel gözleri gözlerime. Gözlerimde ki yaşlar ilk defa mutluluktan akıyolardı. Bir ilk daha yaşatmıştı minik tavşan bana. Her şey gibi mutluluktan ağlamayı da o öğretmişti bana. Gözlerimden yaşlar akmasına rağmen gülümsedim ona. Dudaklarını hafifçe oynatıp o da gülümsemeye çalıştı fakat zorlandığım belliydi. Ellerine öpücükler kondurup söylendim.
"Zorlama kendini küçük tavşan. Bundan sonra benim için hiç bir şeye zorlama kendini. Şimdi sıra bende. "
Sözlerim bittiğinde yavaşça geri kapandı gözleri...
⚜⚜⚜
Biliyorum biraz kısa ama çok fazla zamanım yok yarın işe gidicem yorgun olmama rağmen daha fazla beklememek için yazdım. Bundan sonra kısa da olsa sıkça bölüm atmaya özen göstereceğim. Düşüncelerinizi yorumlarda belirtirseniz çok mutlu olurum. Siçose ❣❣
![](https://img.wattpad.com/cover/139738657-288-k81276.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ ADAM
FanfictionBi anda yetimhaneye düşen biri. Ve kendini bildi bileli yetimhanede yaşayan biri. Peki ya yaşayacakları normal olabilir mi? Hayat sillesini daha başında vurmuştu onlara.