5」Kırgınlıklar ve yaşlar

915 132 173
                                    

RM ※ Moonchild

Ben geldim gökyüzünden düşen yıldızlarım, atmosferi aşıp da geldim.
Bu sıralar bölüm yazmak için vakit bulamamaktan kafayı yiyordum ama bugün bitirebildim.
Şimdi sizi bölümle baş başa bırakıyorum.

Yorumlarda buluşmak üzere. 🐈

·Kırgınlıklar ve yaşlar·

"Dursana artık ya."

Gülmeye devam etti.

Kendimi tutamıyordum, dudaklarım tekrar ve tekrar kıvrılıp duruyordu. O da parmaklarını her gülüşümde dudak kenarlarıma bastırıyor ve kısa kahkahalar atıyordu.

Bu döngü, son on dakikadır devam ediyordu.

Gölden ayrıldıktan sonra kararan gökyüzünün altında nereye gittiğimizi bilmeden, onun önderliğinde pek kalabalık sayılmayacak sokakta yürüyorduk. Belki onun evine belki benim, belki de hiçbir yere. İkimizin de çok umurunda sayılmazdı.

"Durmamı gerçekten istiyor musun? Keyif alıyor gibisin." Alaycı sırıtışı yüzündeydi.

Sırt çantamın kayışlarını tutarak ellerimle düzelttim.

Asıl keyif alan oydu bir kere. Namjoon'un gamzelerine de parmaklarını bastırmayı sevdiğini biliyordum.

"Gülmezsem yapamazsın, ayrıca gerçekten durmanı istiyorum." 

Ciddileşerek söylemiştim ve ses tonum da gayet toktu. Jimin, gülmemek için dudaklarımı ısırdığımı fark etmemiş olmalıydı ki bu tavrıma karşı kahkahalarını durdurup dilini yavaşça alt dudağında gezdirmişti. Sonra da yana düşen ellerini sıktı bir saniyeliğine. Bir anda düşen ruh hâline bakarak bir süredir tutmaya çalıştığım gülüşümü serbest bıraktım.

İnanamamış gibi gözleri büyüterek "Ah, kandırdın beni." dedi. Dudaklarını biraz önceki gibi bir daha yaladı. Emin olun, epey dikkat dağıtıcı bir hareketti.

Bedenini tamamen bana doğru döndürdüğünde yüzümde adeta asılı kalan gülümsemem sönmemişti, onu izliyordum ve pek düşünebildiğim söylenemezdi. Ne derse yapar gibiydim, ne yapsa kabul eder gibi.

Kısaca, etkisi altındaydım.

Sonra beklememe gerek kalmadan parmaklarını yine dudak kenarlarıma bastırdı. Bu sırada da dudaklarıma bakıyor ve nabzımı tamamen değiştiriyordu.

Çok kısa bir an, böyle kaldık. Kendi sonsuzluğumuz sona erene dek.

O an bittiğinde, ki sadece birkaç saniyeydi, önüne dönmeden önce bana oyuncu bir şekilde gülümsemiş, beni afallatmasıyla kendi çapında intikam almayı başarmıştı.

Yine de dudaklarım sabit kalmaya devam etti. Hani olur ya güne güzel başlar, iyi bir kahvaltı eder, mesela bir buluşmaya giderken yolda gülmeden duramazsınız. Sizi tanıyanlar, iyi bir uyku çektiğinizi düşünür ve etrafa nedensiz bir mutluluk yayarsınız.

O günlerden birini yaşıyor gibiydim.

Ama sorgulamamak, hele ki nedenini düşünmemek imkansızdı. Park Jimin, niye benimle bu kadar samimi olmuştu ki? Evet, o herkesle istediği seviyede konuşurdu yani bu tavrı bana özel değildi, biliyordum. Lâkin yine de... onu başkasına böyle iltifatlar ederken görmemiştim. Sahi, ben de hiç böyle sözler yerleştirmemiştim ki kalbime.

Neden Jimin, neden bir hayaletle konuşuyorsun?

Ve ah, içimdeki küçük bir parça her şeyin bir oyun olduğunu düşünüyordu. Banka gelip yanımda oturması, evime gelmesi, benden fotoğraf alması, boynuma lavanta koyması, gölde resmini çizdirmesi... bir oyun olabilirdi.

Lavanta | YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin