Şu an yükseklik korkumun kalbimin hızını artdırmasını göz ardı ederek, uçurumun kenarında oturmuş yemyeşil ormanı seyrediyorum. Güneşin yeşillikleri daha da yeşilleşdirmesinin yanı sıra butların gölgelendirdiği ormanın ortasından akan ve gün ışığında parlayan nehrin sesi huzura kavuşturuyordu beni. Bir saat önce yağan yağmurun ardından gökyüzünden ormana uzanan gökkuşağı ise sanata, sanat katıyordu resmen.Önümdeki manzaranı gözlerimle beynime kaydediyordum. Dönünce beyaz ketanın üzerinde şuan hissetdiklerimi yansıtmayı düşünüyorum. Her ihtimale karşı yanımdaki fotoğraf makinamla bir kaç görüntü çekdim. Ama çıplak gözle görüldüğü gibi olmadı.
Güneş batmaya yüz tutmuşdu ve artık konaklamaya dönmeliydim. Bu köye arkadaşlarımın zoruyla o hiç çıkmadığım evimden sürüklenerek getirilmişdim. Şuan onlara minnetdarım ama yüzlerine söylemeyeceğim.
Dönüş yolumda karşıma çıkan haşeratları ve büyük-küçük baş hayvanların ani ataklı hareketlerini göz ardı edersem, konaklamaya sağ salim ulaşmışdım.
"Liliya" ismimin seslenmesiyle olağanüstü bir yavaşlıkla arkama döndüm. Bayık bakışlarımla, dudağının kenarındaki hafif tebessümle beni izleyen Toprak'a döndüm. Toprak beni buraya sürükleyen bilmem kaç yıllık arkadaşlarımdan biri. "Buyurun benim?" diye cevap vermemle göz devirmesi bir oldu. "Memnun oldum, şimdi akşam yemeğine de teşrif buyur ki, gece kapıma dayanıp açım diye yakalarıma yapışırsan kapıya yüzünü çarparım, ona göre."
Az önce bayık bakan gözlerim kurduğu uzun cümlenin ve tehtidin şokuyla büyüdü. "Bana bak...beni buraya sen sürükledin ve kahrımı çekmeye mecbursun. Anladın mı?"
Ve geride homurdanan bir avuç Toprak bırakarak diğerlerinin yanına yemek alanına geldim.
Herkes yedikden sonra, ateş yakmış ve buradaki son günümüzde neler yaptığımızı konuşmaya başlamışdık.
Sıra bana gelince "Gezdim" diye kısa bir cevap verip ateşi izlemeğe devam etdim. Arkadaşlarımı seviyordum. Bu kadar çekilmez biriyken bile hep yanımdalar ve beni olduğum gibi kabul ediyorlar. Onları çok sevmeme rağmen hiç bunu dile getirmedim. Ama anlıyorlar. O kadar da gerizekalı olduklarını düşünmüyorum.
Kafasını boynuma gömüp uyuklayan Asi'yi uyandırıp odaya kadar koala gibi yapıştığı boynumdan ayıramadan taşıdım.
Asi ve Toprak benim neredeyse doğduğumdan beri arkadaşım. Kreşe, liseye hatda üniversiteye bile birlikde gitdiğim en yakınlarım.
Pek arkadaş canlısı olmadığım için üçümüzün takıldığımız diğer dört arkadaşımız daha var.
Masal, Nil, Milan ve yıllardır en nefret etdiğim olmakda zirveyi kimseye kaptırmayan Ada.Asi ve ben sırf Toprakdan ayrılmamak için onun peşinden okuduğu üniversiteye gitdik. Oysa benim hayallerim başkaydı.
Ben ve Ada mimarlık, Asi sosyoloji 3. sınıf, Toprak ise Milan ile son sınıf mimarlık okuyor. Masal 3.sınıf Nil son sınıf moda ve tasarım okuyor.
Grupda dört mimar, iki modacı ve sadece bir tane sosyolog vardı.
Zaman zaman birbirimize yardımlarda bulunur ve çoğunda çizimleri bana yaptırırlar.
Gelecekde mimarlık şirketi kurup Asi'yi başına koymayı pilanlıyoruz.
Beni yalnız bıraktınız diye ağlıyor da bazen.◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇
Sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı yapıp bu hoş yerden ayrılmak için arabalara doluşarak şehre doğru yol aldık.
Abilerimi özlediğim için burdan ayrıldığıma çok da üzülmüyordum.Bu hayatda vaz geçemediğim ilk iki şey ağabeylerim Ege ve Kayra.
Issız adaya düşsen yanına alacağın üç şey deseler,
Kayra, Ege ve bilgisayarım derim.Ege dedemlerin şirketinede çalışıyor. Kayra ise avukat.
Onlarla gurur duyuyorum. Peş peşe yaşadığımız 'Anne', 'Baba' terkedişine rağmen aramızdakı bağları daha da kuvvetlendirip bana hem anne hem baba oldular.Onlar tek kıymetli varlıklarım, koruyucu meleklerim. Babam terk edince üç, annem terk edince sekiz yaşındaydım. Babamı hatırlamıyorum bile. Ailesini terk ediş sebebinin mavi gözlü bir kadın için olduğunu duydum sadece.
Hatda kimlik bilgilerimdeki ismi olmasa ismini bile unutacağım.
Annem ise çok sık girdiği depresyon nedeniyle bize annelik bile yapmadı. Ve bir gün, üç çocuğu yokmuşcasına çekip gitdi.
Ola bilecek en sağlıklı hareketin bu olduğunu düşünüp, ona kızacak kadar önemsemiyorum bile.Biz bize yeteriz.
Şuan koca evimizde dedem, dayım kardeşlerim ve ben huzurlu hayatımıza devam ediyoruz. Dayım eşini kaybetdikden sonra bir daha evlenmedi. Onun için üzülüyorum.
Dayım Erdem Malik kırk, dedem Melik Malik beyefendi yetmiş üç yaşında. Ama yaşını inkar eden büyük Malik, bizi terk edilişlerden sonra himayesine alan ailemiz.
Ve ailemi çok özlediğim hissi ile gözlerimin dolduğunu anlayıp, uyuyorum.☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Eve yaklaşdığımıza dair Ege'ye mesaj atdım. Ve araba evin bahçesine girince bir haftalık ayrılığa dayanamayan ailemin ve dadım Zeynep'in beni beklediğini görüp kahkaha atdım. Güldüğümü pek görmeyen arkadaşlarımın korkmuş bakışlarına aldırmadan arabadan inip onlara doğru koşutum.
Herkese kocaman sarıldıkdan sonra çocukları akşam yemeğine davet eden saygı-sevgi dolu dememin yanağından makas alıp diğerleriyle birlikde içeri girdim. Nil, Ege'yi görüp mum gibi erimeye başlamışdı bile.
Ada'nın yüzündeki ifadenin hala suratında olduğunu görünce bakışlarımı ona diktiğimde sonunda kendini toparlaya bilmişdi.
Maceralarımızı anlatdığımız bol sohbetli akşam yemeğinden sonra çocuklar gitmişdi ve bizde hasret giderdikden sonra odalarımıza dağılmışdık.Şuan tatil olduğu için dedemlerle kalıyorduk. Ama aslında benim üniversitem ve abimlerin işi gereği kendi evimizde kalıyoruz.
Bir hafta sonra evimize dönecektik.Ve gizemli hayatıma kaldığım yerden devam edicektim.
◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇
Herkese merhabalar. Bu benim ilk ciddi bir konuya sahip olan bir kitabım. Bu bölümü giriş ve karekterlerle tanışma bölümü olarak yayınlıyorum. İlk bölümden kitabın konusunu anlamak imkansız olacaktır. Bu yüzden bu bölümün ardından bir bölüm daha ata bilirim. Bölümler Liliya'nın ağzından anlatılıyor ama zaman zaman değişe bilir. Gizemli heyecanlı bir kitap olacağını düşünüyorum. Bir sene önce yazdığım, yarım kalan bir hikaye ve ben de yeniden okuyup heyecanlanıyorum. Devamını da o hissleri yaşayarak yazacağım. Yanlışlarım varsa mazur görün.♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapımdaki Yabancı
Bí ẩn / Giật gânBir gün kapınız çalar ve hiç tanımadığınız biri, hayatınızın tam merkezine çöker.