Sabah zar zor uyandığımda yataktan uzanıp bilgisayarı alıp açtım. Bir ihtimal beklediğim mesaj'ı yine göremeyince sinirden artık günümün nasıl geçeceğini tahmin ediyordum.
Bilgisayarı yatağa fırlatıp telefonumu aldım, gece gelen bildirime tıklayınca numarasının bende olduğunu bile unutduğum Ada'dan whatsapp'a mesaj geldiğini gördüm. Kaşlarım çatık bildirimi açtım.
Arslan Ada: Yardımın için sağol. Ama hala senden nefret ediyorum.
İyi. Duygularımızın karşılıklı olması ne kadar hoş. Benim de kendisine olan nefretimi sık sık dile getirdiğim için hiç unutmuyor.
Mesajı görüldü bırakıp yeni bir güne hazırlanmaya başladım.
◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇
Kantinde oturmuş dersimin başlamasını sabırsızlıkla bekliyordum.
Keza karşımda oturan ikili gergin benliğimi daha da zor duruma sokuyordu.
Masal'ın Asi'nin hoşlandığı çocuğun gay olduğunu demesi üzerine Asi'nin "kabulümdür. En azından beni bir kızla aldatıp küçük düşürmez." Cevabı üzerine masadakilerin üzerine çöken sessizlik keslinlikle homofobik olduğumuzdan değil, ki zaten hiç birimiz değiliz.
Asi'nin rahatlığı ve kabullenmişliğindendi. Daha on altı dakikalık aşkını savunması ve çocuğun cinsel tercihini kabul edip kendine aşık etme çabası gösteriyordu.
Masal'ın "Kızım, sana çocuk gay diyorum. Gay ne demek biliyor musun? Yani sadece kendi cinsine ilgi duyuyor. Hiçbir türlü sana bakmaz. Irzına mı geçeceksin?" demesiyle Asi galiba durumu anladı.
Suratı düşerken omuz silkdi ve sadece "Tamam be. Offf." diyerek konuyu kapatdı. Masada bulunan Toprak ve ben konunun orjinalliği karşısında dilimiz tutulmuşdu.
İleriden gelen Nil ve bay Çatlak da, herkese 'selam' deyip yanımıza oturunca ilgi Ada'nın üzerine çekildi.
"Sen niye geldin ya bu kolla?"Toprağın sorusuna, Ada "Kolum kopmadı Toprak, sadece ufak bi çatlak." diye cevap verdi.
Nil "Ada'cık, Liliya koluna resim çizsin mi?" diye sorunca sinirden gözümden lazer ışığı çıkarırcasına bakışlarımı Nil'e yöneltince, Ada ile aynı anda "Hayır!" diye cevap verdik.
-"Ben bayılıyordum sanki senin koluma resim çizmene!"
-"Ben bayılıyordum sanki senin koluna resim çizmeye!"
Yine aynı anda söyleyince biz sustuk, kötü bakışlarımız konuştu.
Aramızdaki gerginlik artmadan Toprak'ın "Ne kadar da uyumlu nefret ediyordunuz. Gözlerim yaşardı." derken ki, hayali göz yaşlarını silmesine masadakiler gülerken bizim de ders saatimiz başladı ve sandalyelerimizi sesli bir şekilde çekip masadan kalktık.
Milan arkamızdan "Yolda bir birinizi öldürmeden, kan çıkarmadan güzelce girin dersinize." diye uyardı anne edasıyla. Zaten elimi kana bulamam ki.
Bir birinden nefret eden insanlar olarak her gün aramızda yaşadığımız gerginliğe, tartışmaya hatda kavgaya rağmen tüm gün dip dibe derse girip, dersten çıkıyor, zamanımızı birlikde geçiriyoruz.
Bir birimize atdığımız kötü bakışlardan sonra derse girdik. Sınıfa girip sıraya oturunca yanıma yaklaşan Oğuz'u görünce hemen çizim defterimi çıkarıp karalama yapmaya başladım. "Liliya, na'ber? Tatilden döndükden sonra hiç konuşamadık. Tatilin nasıl geçti? Umarım biz de bir gün beraber tatil yaparız."
Ne anlatıyor bu arafda kalmış? Yanımda şişesinden su içerken öksürük krizine girip boğulan Ada'yı göz ardı edip Oğuz'a suratımda mimikden eser yokken cevap verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kapımdaki Yabancı
Mystery / ThrillerBir gün kapınız çalar ve hiç tanımadığınız biri, hayatınızın tam merkezine çöker.