Selam. En son geçen hafta bölüm paylaştığımda okunma sayısı 250 falan civarıydı ve şimdi 670 okunma oldu. Gerçekten zaman ayırıp okuyan herkese çook teşekkür ederim. Ve hoş geldiniz. Her biriniz.
Bu bölüm biraz kısa oldu maalesef... Geçen bölümün de başında belirttiğim gibi bu sene çok yoğun geçtiği için düzenli bölüm yazmak çok zor ama telefonuma ardı ardına gelen bildirimlerden sonra bu hafta bir bölüm gelmeliydi :) Neyse o zaman ben sizi kitapla baş başa bırakayım. İyi okumalar 🌸
"Pekâlâ," yere attığım tişörtü üzerime geçirdim. Kira kollarını bağlamış öylece beni izliyordu. "Hadi okula gidelim. Belki Daniel'in hikâyemi okuduğu şu sayfada bunun ne demek olduğu da yazıyordur."
"Ne yani? Saçma sapan bir siteden vücudunda ki dövmenin anlamını mı bulacaksın?" başımla onayladığımda elleriyle yüzüne düşen saç tutamlarını geri iterken nefesini bırakıp kapıya ilerledi. "Beyninizi kullanacağınız günü iple çekiyorum!" derken odadan çıkmış dış kapıya ilerliyordu. Islak saçlarımı bileğimde duran tokayla hızlıca toplayıp peşinden gittim.
"Daha önce yazanlar doğru çıkmıştı. Yani gerisini de öğrenmek için oradan yararlanabiliriz." Kira'nın her ne kadar ikna olmayacağını bilsem de şansımı denemekten zarar gelmezdi.
Kira önden ben arkasından ilerliyorduk ki ben durdum. Ardımdan Kira durup arkasına baktı. Yanına gidip karşısına dikildiğimde tek kaşını kaldırıp yüzüme bakmayı sürdürdü. "Linda ne zamandan beri sizin okulda?"
"Bir senedir." Dedi düz bir sesle. Linda'nın adını duyduğunda kaşları düz bir çizgi halini almış konuşmayı bitirip gitmek için yerinde salınmaya başlamıştı. O kızı gerçekten hiç sevmiyordu.
"Bana, Ezra'nın onu buraya adapte olmamda yardımcı olması için gönderildiğini söylemişti ama..." cümlemi bitiremeden Kira kollarımdan tutup araya girdi.
"Bunları okula gittiğimizde uzun uzun konuşuruz, ama şimdi senin kıvrımları düğüm olmuş beynini çözmek için vaktimiz yok." Dedikten sonra kollarımı bırakıp yürümeye devam etti. "Hadi çalıştır şu ayaklarını!" diye eklediğinde susup peşinden ilerledim. Elbet günün bir vaktinde beni dinlemek zorunda kalacaktı.
Yol boyunca neler olmuş olabileceğini düşünmüştüm ancak çıkışa vardığımı düşündüğüm her noktada çıkmaz yolun sonunda bulmuştum kendimi. Okula girdiğimizde hâlâ alışamadığım tuhaf bakışlar yine bizi bulmuştu. Kira onları umursamadan aralarından hızla geçip giderken ben adımlarımı yavaşlatmış olabildiğince ağır ilerliyordum. İleride küçük bir kız topluluğunda sarı buklelerin sahibi olan kaçmak istediğim kişiyi görünce gözlerim Kira'yı aradı ancak çoktan gözden kaybolmuştu. Linda beni fark etmeden gördüğüm ilk koridordan geçip karşıma çıkan kapılardan birini açıp içeri girdim. Gözlerimi kapatıp başımı kapıya yasladığımda sesli bir nefes bıraktım. Oda fazlasıyla sessizken aradan birinin boğazını temizleyip söze başlamasıyla gözlerimi açıp nerede olduğuma baktım.
"Derse katılacak mısın yoksa senden dışarı çıkmanı mı rica etmeliyim?"
Kahretsin! Dersin ortasına dalmıştım. Karşımda gözlüklerinin üzerinden bana bakan kişiye ne diyeceğimi bilmeden üzerimizde gezinen bakışların sahiplerine baktım. Hiç birini tanımıyordum ancak şu anda burada kalmaktan başka çarem yoktu. Tekrar öğretmen olduğu belli olan kişiye döndüğümde sınıfı göstererek "Evet, derse katılacaktım. Geçebilir miyim?" diye geveledim.
Öğretmen başıyla geç dercesine sallayıp yerine döndü. Hemen hiç yabancısı olduğum bir ortamda değilmişim gibi boş bulduğum ilk yere oturdum. Arkalarda oturan bir erkek konuşmaya başladı. "Bay Worden efsaneyi okumaya kaldığımız yerden devam edin lütfen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün Elçisi
Fantasy(Wattys 2018 Uyumsuzlar kategorisi kazananı) Asırlar önce ölümsüzün Dünya'nın kötülere ait olacağına karar vermesiyle başlayan hazırlıklarla ilk adım atıldı. Büyük hazırlığın ilk kurbanı verildi. Masumlar öldürüldü. Yeryüzünde alınacak canlar için e...