Kızıl Yol

376 32 2
                                    

                                    
“üzülmek vardı sonunda herşeyin
  bir üzülüp bir susmak vardı
  bir de gece vardı, sabahı olmayan
  ve sen vardın, hiç gelmeyen”

gündüz yüzü görmeyen gecelere hapsolmuş,
onu arıyordum karanlığında gecenin.
bir zamanlar bu pencereden çağırırdı beni eve. yetişemez boyu, bana astırırdı bu perdeyi hep. evden çıkarken hep o son bakışını attığı yere bakar, göremezdim her seferdinde. bıraktığı onca anının altında kalmıştım. derin bir boşluk, büyük bir pişmanlık sıkıyordu boğazımı. herkes tarafından eziliyor, içime atıyordum her şeyi. yaşadıklarım kısmış sesimi, konuşurken zorlanıyordu ses tellerim. uzatsam da tutacak kimsem kalmadığından,
bomboştu ellerim.
gelirsin diye kandırdım kendimi.
gelmedin.

~baktığım her yerde o, hiçbir yerde o yok.~

ilk ayıydı bu sensizliğin
kırkın çıkmamış
kırk yaşına girmişti yokluğun
kırk yıl hatrı vardı gözlerinin

gözlerine toprak kaçmış
görememenin sebebi buydu beni
sönmeyen bir yıldız gibi
parlardın her gece gökyüzünde

sen öldün ya hani,
yaşadım mı sandın hüznünle
gözlerimin seli,
özlemindi ölüm sebebim

hiç mi üzülmedin
bu güz gür gelir,
yüzünde güz gülleri
saplanan süngüm derin

ölüme sürükledin
gidişinle körükledin
ilk ayıydı bu sensizliğin
göz kapaklarımdan sökülmedin

gitmeyi kafama sokmuştum. bir ay değil sanki yıllar geçmiş aradan, her geçen saniye bir kıyamet, her karşılaştığım anı bir dağ gibi ayaklanıp, geçiyordu üzerimden.
çekip gidecektim işte.
babamla, ablamla, kardeşimle göz göze gelemeyecek kadar uzaklaşmış, aynı evin içinde olmamıza rağmen uzak kalmıştık sanki. Hiranur'u zaten göremiyordum. arada babam ve ablam yanına giderlerdi. ben dışarı çıkamaz, yiyip içemez, kalkar edemez olmuştum. odamdan çıkmıyordum ve adeta hayata küsmüştüm. karnımın acıktığını kimseye diyemez, her sofrada ikinci bir tabağı isteyemez olmuştum. en çok beni etkilemişti bu görünüşe göre. kimse ben kadar derinden etkilenmemişti. acıdan kahrolmuştum. annemi çok özlemiştim ve Tekirdağ'a, onun yanına gitmek isteyen yüzde ellilik kısmımı içimde zor tutuyordum. sabredip her şeye, "Boşver Emir, alttan al." diyerek geçiştiriyordum.
saat akşam 21:00 civarlarında kapı çaldı. gelen Hamza'ydı. beni dışarı çağırmak için gelmişti. biraz hava almak iyi gelir diye düşünerek çıktık dışarı. "mekan" dediğimiz yere gittik. burası bizim mekanımız, buluşma yerimizdi. beni sürekli güldürmeye çalışıyordu. gülmediğimde ise ne kadar acı çektiğimin farkına varıp kendisi de üzülüyordu. annemi ilk kaybettiğimde çok üzülmüş, çok ağlamıştı. arkadaşlarım aileleriyle evimize gelmişlerdi...
Hamza'ya eve gitmek istediğimi söyledim. ayağa kalktık eve doğru yürürken annemle yürüdümüz yerlere bakıyordum. istemsizce gözlerim yaşarır olurdu sürekli. Hamza farkedip sarıldı bana.
"Aga çok zor lan!" dedim ona.
"Biliyorum kardeşim, biliyorum." dedi ve kendimi tutamayıp ağlamaya başladım. burada daha fazla yaşayamazdım. baktığım her yerde annemin bıraktığı izleri görüyordum. Tekirdağ' a kaçıp gitmek istediğimi söyledim Hamza'ya. o ise başta "Bizi bırakıp gitme." gibi şeyler söylese de, sonradan anladı burada ne kadar zorlandığımı ve zorda kaldığımı.
bana dönerek;
"Diğerlerine de söyleyeceğim kardeşim.
para biriktirmeye başlayacağız seni annene kavuşturmak için, merak etme. özleriz, kalkar geliriz. çok mu zor ?" böyle demesi beni annemden sonra mutlu eden tek şeydi. yüzümde bir tebessüm belirmişti.
vedalaşıp evlere dağıldık. elimi yüzümü yıkayıp odama geçtim. yatağıma girdim ve tavanı izlemeye başladım. sanki annem ölmemiş de beni Tekirdağ' da bekliyor gibiydi. ona gidecekmiş gibiydim ve o gece ilk kez mutlu uyudum.

bir daha geri gelmemek için yola çıkacaktım. orada kimsem yoktu. toprağın altındaki annemi, toprağın üstündeki aileme tercih etmiştim. orada hiç kimsem yoktu. ne yapacağımı bilmiyordum. ama anneme kavuşacak olmamın verdiği heyecan bunları gözümde bir hiçmiş gibi gösteriyordu.
okul başlamıştı. bu sene liseye başlamıştım. arada sırada okula giderdim. çoğunlukla kaçar, mekanda otururdum akşama kadar.
bazen mekana geldiğimde Sercan'ın da okuldan kaçıp buraya geldiğini görürdüm.
mekan dediğimiz yer, bir yerlerden veya bir şeylerden kaçıp geldiğimiz yerdi. orada kendimizi güvende ve huzurlu hissederdik.

Tekirdağ'a gitme zamanım gelmişti. 6 kişi bir olup para biriktirmiştik. dün geceden eşyalarımı çantama koymuş, tüm arkadaşlarımla vedalaşmış ve evdekileri öpmüştüm uyurlarken. uyandığımda saat 07:30' u gösteriyordu. her gün evden çıkarken annemle son kez göz göze geldiğimiz yere son kez baktım ve yeni bir hayata başlamak için yola çıktım. bir yandan ona gidiyorum diye içimde büyük bir sevinç, diğer yandan buradan gidiyorum diye içimde bir burukluk vardı. sevincim bastırıyordu burukluğumu ve attığım her adım anneme bir adım daha da yaklaştığımı hissettiriyordu.
saat 10:00'da otobüsüm kalkacaktı. hava yağmurluydu. biraz ıslandıktan sonra
otobüse binip yola koyuldum.

“sana geliyorum anne
buraları terkedip yanına geliyorum
burada sen yoksun, oradasın
ve buralar bana azap gibi geliyor, anne.”



Sevgisiz KaldımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin