Anılar Defteri

323 21 1
                                    

kovalarken günler haftaları, aylar ise haftalardan kaçıyordu. aradan uzunca bir zaman geçmişti. sigaraya ve yeni bir okula başlamıştım. artık yeni bir yuvam vardı. yeni yalnızlıklar edinmiştim içinde onca kalabalığın. siyah ceketimin dökülmeye başlasa da derisi, çıkarmamakta ısrarcıydım. Ali Abim'e iyice alışmıştım. bir aile gibiydik evde. hastalıklı babası beni çok seviyordu. unuttuğundan sürekli adımı soruyor ve bana bakıp bir şeyler söyleyerek gülümsüyordu. günden güne eriyor, bana annemi hatırlatıyordu.
o da ölsün istemiyordum.
haftada en az üç kez annemi görmeye gidiyordum. bazen onunla uyusam da sarılıp mezarına, çoğu zaman onsuz uyanıyordum. saklamaya alışmış olsam da, canım hâlâ yanıyor, içim hâlâ kan ağlıyordu. üzerimdeki yorgunluk beni daha olgun biri haline getirmişti.
İstanbul'u özlemiştim. daha doğrusu babamı, kardeşlerimi ve arkadaşlarımı...
ailemden sadece arkadaşlarımla yaptığım gizli konuşmalarla haber alıyordum. Hiranur hâlâ hastanedeydi ve büyük bir ameliyat geçirmişti. ameliyata ve hastaneye harcanan paralardan dolayı geçim sıkıntısı çektiklerini öğrendim bizimkilerin.
babam sürekli hastanede olduğundan işinden olmuş, ablam okulu bırakıp bir işe girmiş, kardeşim Öznur'un ise okumaya devam ettiğini öğrendim. ablamın edebiyat öğretmeni olma hayalinin gerçekleşmeyeceğini artık biliyor olmak beni derinden etkilemişti. tüm bu olanlar Hiranur geldikten sonra olsa da, o benim kardeşimdi ve annemin bize bıraktığı çok güzel bir hediyeydi. her şeye rağmen onu çok seviyordum. her şeye rağmen şükredebiliyordum halime. her şeye rağmen "iyi ki var" diyebiliyordum isyan etmek yerine. bir yanım oraya, İstanbul'a gitmek istiyor, bir yanım annemden uzaklaşmak istemiyor, diğer yanımsa gidip de bir daha gelemeyeceğimi söylüyordu. çaresiz hissediyordum ve ne yapacağımı bilmiyordum.
ilk zamanlarda çok aramışlardı beni. babam neredeyse tüm İstanbul'u arayıp taramış, gitmediği karakol kalmamıştı. numaramı değiştirdiğimden artık bana ulaşamıyorlardı. ablama dolaylı yollardan yolladığım bir mesajla peşimi bırakmalarını ve bir gün geri geleceğime dair söz vermiştim. bir bakıma tehtid etmiş, aramaya devam ederlerse kendime zarar verip beni bir daha göremebileceklerini söylemiştim. eve dönmemek için başka çarem yoktu. bunun üzerine babamı zor da olsa ikna etmişti ve arkadaşlarımdan artık "bugün de aranıyordun." gibi sözler duymuyordum.

                                        •

uyandığımda saat 07:45'i gösteriyordu. okula geç kalmamak için bir an önce hazırlanıp evden çıkmam gerekiyordu.
ders 08:30'da başlıyordu. hazırlandıktan sonra yatağımın başına Ali abimin koyduğu okul harçlığımı alıp evden çıktım. hava güneşliydi ve İstanbul'a göre daha da sıcaktı burası. annemi ziyaret etme günlerimden biriydi bugün. bir an önce okula gidip çıkış saatim gelsin istiyordum.
okula hemen hemen her girdiğimde papatyalarla oynayan bir kız görüyordum bahçede. sürekli arkası dönük olduğundan yüzünü daha önce tam olarak görmemiştim. biraz onu seyredip sınıfa doğru yol aldım. dersin başlamasına yaklaşık 10 dakika vardı. pencereye çıkıp gökyüzünü izliyordum. annemin de beni izlediğini biliyordum ve bu bana güven veriyordu. derin bir nefes çektikten sonra yerime geçtim. biraz sonra öğretmenimiz geldi. yoklamayı aldı ve hepimize birer kağıt dağıttı. üzerinde, "Veli Toplantısı" yazdığını görünce bir an için içimin burkulduğunu farkettim. annemin geldiği toplantılarım gelmişti aklıma. defalarca okuyup büyük bir adam olmamı söylerdi hep. alfabeyi onunla öğrenmiştim, yazmayı. ödevlerimi yapmadığımda bana çok kızardı ve okul içinde sürekli örnek bir öğrenci olmamı isterdi. toplantılarımda beni anneme şikayet eden öğretmenlerime, "Hakediyorsa kulağını çekin." deyişini hatırlayınca, onu ne kadar çok özlediğimi bir kez daha anladım. okula başladığım ilk günü hatırlayınca gözlerim doldu. hiç gitsin istemezdim yanımdan. o gün onsuz durmak istemiyordum ve bana, "Merak etme oğlum, kapıdayım." derdi hep. bir zamanlar kapıda beni beklerken bile bulduğum o güveni, şimdi gökyüzünde arıyorum bulutuların ardından beni izlediğini düşünüp. bazen dersteyken görmeye gelirdi beni. sesini duyar gibi olurdum. hemen kapıya bakardı gözlerim. ardından kapıyı açıp girerdi içeri teneffüs ziliyle. çok fazla özlemiştim onu. çok fazla ihtiyacım vardı. ya çok hızlı geçsin zaman ya da onsuz geçmesin diyordum kendime hep. kağıdı katlayıp cebime koydum. dokunsalar ağlayacak gibiydim. okulda hiç arkadaşım olmadığından, içimi sadece kağıtlara dökebiliyordum. belki de ilk defa bu kadar elime bir kalem alıp boş bir sayfaya bir şeyler yazmak istemiştim. şiirleri çok severdim. şiir yazmayı hep çok istemiştim ama nereden başlamalıydım, bilmiyordum. kendimi toplayıp kalemi sıkıca tuttum ve yazmaya başladım.

Sevgisiz KaldımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin