"Korkan var mı?" Yuta gözünü Winwin'e çevirerek sordu. Herkes onun tabii ki Winwin dışında biriyle ilgilenmediğinin farkındaydı.
"Hayır, zaten beklediğimden daha uzun süre hayatta kaldım." Taeil onu cevapladı. Yuta umursamamasına rağmen. Yine de yanındaki Mark güldü ve onların peşinden eve girdi.
Herkes evde oturmaktan sıkılıp, bir korku evine gelmeye karar vereli yaklaşık bir saat; korku evine gireli ise yaklaşık beş dakika olmuştu. İlk başta sadece yedi kişi girmişti, yedi üye girmek istemeyerek yakınlardaki başka şeylerle uğraşmaya gitmişti, kalan yedi kişi ise dışarıda eve girenlerim çıkmasını bekliyordu. Beklemekten nefret eden Jaemin bile Renjun'in bağırışlarını duyarken oldukça eğleniyordu.
Renjun, kendisine kıyasla sakin olan Mark'ın koluna yapışmış bir şekilde beraber üst kata çıkmalarını sağlayacak anahtarı arıyordu. Ama her kapının ve mobilyanın arkasına saklanmış makyajlı, aniden çıkan kişiler hiç yardımcı olmuyordu.
Diğerlerinin ise sesi pek duyulmuyordu. Sadece Yuta ve Winwin büyük odada daireler çizip dururken bir şeyler konuşuyordu. Tabii Renjun'in bağırmaları eşliğinde.
Korku evine girmeyenler ise-yani Ten, Johnny, Jisung, Haechan, Chenle, Doyoung ve YangYang-hemen beş dakika uzaklıkta olan Burger King'e gelmişlerdi. Ten, Haechan ve Johnny inanılmaz aç oldukları için koşarcasına içeri girmiş, Doyoung onlara kınayan bakışlar atmış, Chenle ise YangYang ile Çince bir şeyler konuşarak onları takip etmişti.
İlk sipariş verenler tabii ki Ten, Haechan ve Johnny olmuştu ve boş masalardan birine geçip beklemeye başlamışlardı. Doyoung, Chenle ve YangYang da sadece dondurma alarak onlara katılmıştı.
"Bir dakika, Jisung nerede?" Doyoung çocuğunu kaybetmiş bir anne edasıyla endişeli bir şekilde etrafına bakınarak sorduğunda masadakiler durumu yeni fark etmiş gibiydi. Chenle başını kaldırıp bulundukları yerdeki kişileri teker teker inceledi ve Jisung'ın aralarında olup olmadığına baktı.
"Tanrım, sonunda!" Haechan'ın dediği şeyden sonra Doyoung onun kafasına vurmuş, Chenle ise kötü bir şekilde bakmıştı.
Altı kişi de masadan kalkarak farklı yönlere gidip beş dakika boyunca Jisung'ı aramıştı. En sonunda tekrar bir araya geldiklerinde Chenle endişeyle dudağını kemiriyordu. "Yanında telefonu yok mu? Niye aramıyoruz?"
"Ağzından ilk defa akıllıca bir şey çıktı." diye cevap verdi Doyoung, öneri sunan Haechan'a karşı. Ardından telefonunu çıkardı ve hemen Jisung'ın numarasını bularak onu aradı.
Hepsi onun açmasını beklerken tanıdık telefon melodisini duyan Johnny arkasına döndü ve kendilerine sorgularcasına bakan Jisung'ı gördü.
"Neredesin sen?"
"Lavaboya gitmem lazımdı ama bu kattaki arızalı olduğu için üst kata çıktım." dedi Jisung, herkesin bu kadar endişelenmesine anlam verememişti.
"Geride kalıp kaybolduğunu falan düşündük." diye cevap verdi ona Ten. Az önce herkesle birlikte endişelenen kendisini değilmiş gibi oldukça sakin bir şekilde tırnaklarına bakıyordu.
"Neyse. Kayıp kişi bulunduğuna göre ben yemek yemeye gidiyorum." dedi Haechan ve oturdukları masaya geri döndü. Bir iki dakika sonra da diğerleri ona katılarak Johnny'nin patateslerine sulanmaya başladı.
Kalanlar ise korku evindeki serüvenini bitirdi ve yemek yiyen üyelerle birlikte hava kararmaya başladığında eve döndü. Evde her zamanki şeyler vardı; Dream üyeleri üst katta ses yapıyor, diğerleri onlara katlanmaya çalışıyordu.
Aniden bütün evde elektrik kesildiğinde bile sesler kesilmedi. Aksine, daha çok arttı.
"Ne oluyor be?!"
"Sıçtık." dediğini duyan Yuta'nın koluna vurdu Taeyong.
"Bu evde küfür kullanmadığımızı unuttun mu?" diye sorduğunda Yuta gözlerini devirdi.
"Jisung ve diğer Dream üyeleri üç yaşında, konuşmayı yeni çözen çocuklar değil Taeyong."
"Olmaması bir şey değiştirmiyor, yine de hoş değil."
"Tamam anneciğim bir daha olmayacak."
Onlar kısa tartışmalarını bitirirken, Doyoung salona girdi ve kendilerini karanlıktan kurtaracak, aynı zamanda telefon şarjlarını bitirmeyecek bir şeyler aramaya başladı. Onun peşinden de salona Ten geldi.
"Evde krayon var mı?"
Doyoung mumları aradığı çekmeceden başını kaldırıp Ten'e baktı. "Neyden bahsediyorsun sen, geri zekalı?"
Ten omuz silkti. "Krayonlar 30-40 dakika arası yanabiliyormuş."
"Peki evde mum varken krayonlara ihtiyacımız olduğunu kim söyledi?"
"Bu tavsiyeyi ben vermiştim aslında." Salonun diğer tarafında Jeno'nun sesini duyan Doyoung'un suratı yumuşadı ve başını sallayıp işine geri döndü.
"Buldum!" Aniden Lucas'ın bağırışını duyan Kun yerinden sıçrayıp ona döndü. Lucas elinde, içinde 6-7 tane büyük mum olan bir kutu tutuyordu.
"Bulduğunu görebiliyorum ama bağırma nedenin ne?" Lucas ona cevap vermedi ve gururlu bir şekilde sırıtıp kilerden çıkarak Kun'u telefonunun ışığıyla yalnız bıraktı.
"Yah, beni beklesene!"
Lucas'ın bulduğu mumlar ilk katı ve ikinci katı aydınlatmaya ancak yetmişti. Çoğu üye elektrik kesintisinden sonra zaten üst katlara giden merdivenlere yaklaşmadığı için herkes salonda oturuyordu. Bir kişi dışında, onu da kimse uzun bir süre fark etmemişti zaten.
Sessizlik rahatsız edici ve tuhaf bir şekilde devam ediyordu. Lucas ve Haechan bile sessizdi. Çıkan tek ses Jungwoo'nun birkaç gün önce yağan yağmurun altında kaldıktan sonra hastalandığı için çıkan öksürükleriydi.
"Ee, böyle oturacak mıyız?" Mark telefonundan başını kaldırıp sıkılarak sordu.
"Dışarıda ateş yakıp marshmallow pişirerek birbirimize korku hikayesi mi anlatalım?" diye cevap verdi ona Ten. Taeil yanına oturan Johnny'yi kovarak yere oturmaya zorlamıştı, Ten yaklaşık bir saattir herkese böyle cevap veriyordu.
"Hyung, niye yanından Johnny'yi kaldırdın ki?" Taeyong karanlık ortamın etkisiyle gözlerini ovuşturarak sordu. Taeil umursamaz bir şekilde telefonundan başını kaldırıp ona bir bakış attı.
Herkes konuşmamaya yemin etmişçesine oturmaya devam ederken Winwin Yuta'ya sokuldu. Korku evine girdikten sonra hava karardığında elektriklerin kesilmesi harika hissettirmiyordu.
Renjun da gerilerek Mark'ın boştaki koluna sarılmaya çalıştı. Ancak bu girişimi Haechan'ın bakışları ve birazdan üstüne atlayacakmış gibi görünmesi ile engellenmişti. Renjun gözlerini devirdi ve kafasını arkaya yasladı. Ama dışarıda yağmaya başlayan yağmur ve çakan şimşek ile kafasını koyması ile kaldırması bir oldu.
"Klişe korku filmi ortamları da anca bize denk gelir." dedi Jaehyun da esnemeye başlayarak. Gözlerini büyütmüş bir şekilde pencereden dışarıya bakan Renjun ve Chenle'nun aksine oldukça sakindi.
"Jisung bugün sürekli bir yerlere kayboluyor. Yaklaşık üç saattir aramızda yok." Johnny gülerek konuştu.
Ama üç saattir ortalıkta olmayan Jisung, çok sesli başka bir yıldırımdan sonra duyulmuştu.
"TANRIM LÜTFEN PİJAMALARIMLA FOTOĞRAFIMI ÇEKME!"
"İşte, hala yaşıyormuş." dedi Haechan, merdivenlerden Bugs Bunny'li pijamasıyla koşarak inen Jisung'ın olduğu tarafa işaret ederek.
sonunda bitirebildim eheh