"Bir erkeğin heyecanlı hissetmesini nasıl sağlarım?"
Lucas salonda televizyon izleyenlerin arasına girip bağırarak sordu. Winwin omuz silkerek filmi izlemeye devam etti. Ten ise ona şüpheyle baktı. "Ne anlamda?"
"Bilmem, heyecanlı sadece. Yoksa kategorileri mi var?" Lucas kafa karışıklığı ile sordu. Ten güldü.
"Şahsen genellikle bir erkeğin arkasından yaklaşıp boynuna keskin bir bıçak bastırmak işe yarıyor." dedi çenesini ovalayarak.
Winwin gergin bir edayla koltukta bacaklarını kendine çekti ve yanında oturan Ten'in yanından hafifçe kaydı. Ten ona dönerek masumca gülümsedi ve eliyle Winwin'in omzunu patpatladı. "Merak etme, beni sinirlendirmediğin sürece güvendesin."
Saniyesinde salona giren Yuta, Ten'e tehditkar bir şekilde gözlerini kısarak baktı ve ona parmağını doğrulttu. "Aklından bile geçirme, yoksa boynuna bıçak bastırılan sen olursun."
"Ağır ol hyung. Tavsiyeleri yararlı çıkabiliyor, gidip Renjun üzerinde deneyeceğim." diyen Lucas, Yuta'dan oldukça yargılayıcı bir bakış kazandı. Ancak Lucas onu pek umursamadan salondan çıkarak üst kata çıktı.
Yukarıya çıktığı sırada her zamanki gibi saçma bir tartışma içerisinde olan Mark ve Haechan'ı, büyük bir sevgi patlaması yaşayarak bitkilerinin yapraklarını aşk dolu gözlerle okşayan Doyoung'u, herkesten ayrı bir şekilde kitap okuyan Kun'u ve onu korkutmak ya da büyük olasılıkla sinirlendirmek için ona yaklaşan Chenle'yu görerek hepsine sırayla selam verdi. Doyoung dışında, çünkü o ve bitkileri arasındaki romantik anı bölmeye Taeyong dışında kimsenin cesareti yoktu.
En üst kata çıkıp cüzdanındaki parayı sayan Taeyong ile karşılaştığında ona pis pis sırıtarak Renjun'in nerede olduğunu sordu.
Taeyong ona bakmadan kafasıyla oyun konsolunun olduğu odayı işaret etti. "Ama onu rahatsız etmeni tavsiye etmem, kendini hayati tehlike içinde bulman çok olası."
"Küçücük bir şey zaten. Bana bir şey yapamaz."
- -
"Sana söylemiştim, gerizekalı." dedi Taeyong, Lucas aşağıya sırayla kafasını ve sağ kolunu ovalayıp topallayarak yürürken.
"Biz... Biz evde bir canavar besliyoruz. Farkında mısın?" Lucas dramatik bir şekilde konuştuğunda Taeyong gözlerini ikinci veya üçüncü kez devirdi.
"Nedense senden başka kimseye fiziksel zarar vermiyor. Biraz aklını kullanmaya ne dersin?"
Lucas kolunu tutmaya devam ederek kendisini Taeyong ve Jaehyun'un kaldığı odanın karşısındaki koltuğa attı. O sırada Taeyong da saçını düzeltip üstüne ceketini giyiyordu. Lucas'ın yaptığı tek şey ise onun nereye hazırlandığını düşünüp gözlerini kısarak ona bakmaktı.
"Hyung, nereye gidiyorsun?" diye sordu, sesinde hafif bir gerilme vardı. Çünkü evde bir kaos çıktığında bunu yatıştırabilen tek kişi Taeyong'du. Bazen Doyoung veya Johnny de üyeleri tehditle yerlerine oturtuyordu.
"Jaehyun, Doyoung ve Johnny ile işimiz var. Şirkete gitmemiz gerekiyor. Akşama dönmüş oluruz, o zamana kadar evi yakmadan hayatta kalmaya bakın yeter." diye cevapladı Taeyong. Konuştuktan sonra son olarak cüzdanını cebine koydu ve telefonundan saati kontrol etti. Ardından yan taraftaki banyodan yarım saattir çıkmayan Doyoung'a seslendi.
"Doyoung, aynada kendine bakıp yüzünü överken yanlışlıkla başka bir evrene mi geçiş yaptın? Çık şu lanet banyodan!" diye bağırmasından yaklaşık on beş saniye sonra kapı gürültüyle açıldı.