Multimedia: Ayaz Seçkin
Lara'nın aniden yüzümü yalaması ile irkildim. Bunu yapmaya bayılıyordu. Her gün sabah sabah sürekli yüzümü yalayıp beni uyandırıyordu.
Gerçi bu bi nevi 'uyuduğun yeter, biraz benimle ilgilen' demekti. Ve ne yalan söylüyeyim, ima ettiğini başarıyordu.
Ona istediğini verip biraz onunla oynamaya başladım. Yorulduğumda
kalkıp güzel bir kahvaltı hazırladım. Daha sonra annemi ve babamı uyandırmak için onların odasına gittim.Kapıyı 3 defa tıklattım. Duymamışlardı.
Tekrar tıklattım. Aniden;
"Uyuyoruz. Git!" Diye çıkışmıştı babam. Alışmıştım artık. 6 aydır böylelerdi, aniden ne olduysa bana kötü davranmaya başlamışlardı. Bekliyordum...
Bi umut eski hallerine dönerler diye.Kahvaltı masasına oturduktan sonra Lara yanımda bitiverdi.
"Ah kızım. Gerçekten özür dilerim. Mamanı getirmedim." Diyerek aniden masadan kalkıp Lara'nın mamasını almaya gittim.
Geri döndüğümde mama kabına biraz mama koyup kahvaltımı yapmaya başladım.
Tam kaşar peynirini ağzıma atıyordum ki Lara bana bakıp miyaklamaya başlamıştı. Ah hayır kedi değildi. Köpekti, Golden ve terrier kırmasıydı.
Kaşar peynirini alıp ona verdim. Salak şey ağzını şapırdatarak yemeğe başlamıştı.
Ağzını şapırdatarak yemek yiyen insanlardan nefret ediyordum. Onları çok itici buluyordum. Biraz bile yemeğe saygıları yoktu benim gözümde.
Kahvaltımı yaptıkdan sonra odama gidip üstümü degiştirdim. İşe gitmem gerekiyordu. Veterinerlik yapıyordum. En büyük hayalim ise bir veteriner kliniği açmaktı.
Üstümü değiştirdikten sonra Lara'nın tasmasını alıp beraber dışarı çıktık. Onu her gün kliniğe götürüyordum çünkü evde çok sıkılıyordu.
Tabii ki de arabam olmadığı ve şehiriçi otobüslerine de Lara'yı almadıkları için yürüyerek gidiyorduk.
Sorun değildi benim için. Zaten Aydın küçük bir şehirdi.
O yüzden İstanbul gibi bir yerden bir yere gitmesi zor olmuyordu.
Biraz müzik dinledikden sonra kliniğe gelmiştim. Lara'yı kliniğin önündeki bir ağaca bağladım. Yanında ise kliniğin köpeği Kara vardı. O ise Golden'dı. Açıkçası ortada küçük Karalar veya Laralar olsa fena olmazdı değil mi?
İçeriye girdiğimde Gülden ablaya "Günaydın." Dedim.
Gülden abla ise "Günaydın kuzu" demişti. Bu kadını seviyordum. Çok tatlıydı. İlk geldiğim zamanlarda çömez olduğum için bazı şeyleri o öğretmişti bana.
İğneleri, ilaçları vesaire şeyleri yerlerine yerleştirirken Gülden ablanın bana "Esin. Buraya gelir misin?" Dediğini işittim.
"Geliyorum Gülden abla!" Diye seslenip oraya doğru yürüdüm.
" Hesaplama yaptım. Bize kaç tane serum iğnesi getirdiler?" Diye sordu.
Tam olarak hatırlamadığımdan "Sanırım 50'lerde birşeydi" dedim.
"Eksik vermişler.Aldığımız yerin nerde olduğunu biliyorsun, buraya pek fazla uzak sayılmaz zahmet değilse bir koşu alıp geliver."
"Peki giderim sorun değil" dedikten sonra çantamı alıp yola koyuldum.
Yol sıkıcıydı bu yüzden kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başladım.Bir kaç sokak yürüyüp köşeyi döndüğümde o yerin tam nerde olup olmadığını hatırlayamamıştım. Olduğum yerde bekleyip etrafa bakmaya başladım. Gözlerimi etrafta gezdirirken bir şey dikkatimi çekmişti.
O adam benim benim fotoğrafımı mı çekiyordu?
Selam Kuzularım.
Yeni bir kitapla karşınızdayım. Bir Mucize Olsun biraz beni sıktı. Wattpada başladığım ilk zamanlarda yazdığım için baya bi devrik cümleler var. Ama tabii ki yaz tatilinde hepsini düzenleyeceğim. O kitapda olduğumdan daha fazla aktif olmaya çalışacağım. Ve bu yolcukta sizide yanımda görmek isterim.
Şimdiden teşekküler💜.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fotoğrafçı
Chick-LitAyaz ve Esin'in aşkı bulması sonucu mutluluğu bulmuşlardı, ama bir türlü kavuşamamışlardır. Hem de ailesi tarafından öğrendiği gerçekler ile yüzleşmekte olan Esin'in acı ve mutluluk dolu hikayesi. Peki sen bunu okumaya hazır mısın?