Ölümsüzler (Part 3)

208 32 0
                                    

Vermadin, son ihtiyar heyetinin bir üyesiydi. Heyetin üyeleri oldukça yaşlandığından, yeni bir heyet seçilerek eskisi feshedilmiş, Vermadin ve heyet arkadaşları, diğer yaşlı milendarlar ile birlikte son yolculuklarına çıkmışlardı. Oğlu Dmerdin, çok sevdiği babasını yalnız bırakmak istemediğinden gizlice saflara karışmış, Vermadin'in son anda haberi olmuştu. Yola çıkarken, her milendar gibi ölümü kabullenmiş olan Vermadin de oğlunun yanında olduğunu bilmeseydi af dilemeyecekti. Crona ve müttefikleri hakkında bilgileri kısıtlıydı. Tek bildiği, Crona'nın Anavatan sınırları içerisindeki bir şeye ihtiyaç duyduğu ve o şeyi elde etmek için tek şansı olduğunu düşünmesiydi. Bunun için de Tanrı Hisarı'nın ardında neler olup bittiğini öğrenmesi gerekiyordu.

Esirini ilgiyle dinlemişti Kaan. Ayaküstü uydurulabilecek bir hikâyeye benzemediğinden şimdilik doğru olduğunu kabul edecekti. Teyit etmek için sordu. "Yani aslında tek istediğiniz kimseyle savaşmadan sadece yaşamak, öyle mi?"

"Kesinlikle evet," cevabını aldı.

Aklına takılan bir nokta daha vardı. Yaşlı milendar buna da mantıklı bir cevap bulabilecek mi, merak ediyordu. "Peki, anlamadığım bir nokta var. Uzun yıllar Crona için zırh yaptığınızı ve bu konuda usta olduğunuzu söyledin. Hâlbuki askerlerinizin zırhları çok zayıftı."

Vermadin bir şey hatırlamış gibi gülümsedi. "Anlattığım gibi, bu saldırılar bizim için zaten bir nevi intihar. Ve ilk defa Crona'nın saflarında savaştığımızda ki ben çok küçüktüm, birçok yaşlı milendar oldukça tartaklanarak dönmüş ve demircileri fırçalamıştı. Uzun yaşamın bir laneti olarak; normal ölümümüz, tüm ölümlerden daha acılı oluyor."

Dinlediklerini bir süre kafasında şekillendirdi Kaan. "Bu anlattıklarını daha sonra tekrarlayabilir misin?" diye sordu.

"Benim için bir sakıncası olmaz ama bu ne işinize yarar ki?"

"Halkınızı burada güvende tutmak isterim ancak öncelikle bu durumu Özgür Krallar ile görüşmeliyim. Belki aranızda bir sözleşme ya da onun gibi bir şey imzalarsınız, dediğin gibi siyasi konularda tecrübeli sayılmam."

Kabul etme manasında başını eğdi Vermadin. Savaşın dışında, güven içinde yaşama ihtimali onu şaşırtmamıştı çünkü daha önce de birçok vaat dinlemiş ve defalarca, gerçekleşmediklerine şahit olmuştu. Yine de oğlunu bir süre daha yaşatmaya yetecekse aynı hikâyeyi defalarca anlatabilirdi.

Kaan yanında duran Rubin'e döndü, Rubin hafifçe eğilip kulağını yaklaştırdı. "Misafirlerimize zindan dışında, kalacak bir yer ayarla, imkânlar dâhilinde ihtiyaçlarını karşılayın. Bir süreliğine kimse burada olduklarını bilmeyecek."

"Emredersiniz efendim," diyen Rubin esirleri, daha doğrusu misafirleri alarak salondan çıktı. İki büyük oda milendarlara tahsis edildi, eski fakat temiz kıyafetler verildi, her odanın kapısına ikişer nöbetçi bırakıldı. Bir ihtiyaçları olması dışında nöbetçilerle iletişim kurmaları yasaklandı. Misafirliklerinin ne kadar süreceğini bilmeyen milendarlar, şikâyetçi değillerdi. Müttefik olarak kabul ettikleri insanlar tarafından daha kötü muameleyle karşılaştıkları olmuştu.

Yorgunluğu dayanılamayacak bir noktaya gelmişti ama dinlenmeye geçmeden önce yapması gereken son bir iş vardı, sözüne sadık kalan askerlerini uğurlayacaktı. İki yüze yakın askeri vefat etmişti, bu sebeple veda töreni oldukça uzun sürdü. Kaan şikâyetçi değildi, uzun uzun izlemişti beyaz ışıklar saçan meşaleleri. Bu süreç boyunca Ufaklık yanında dikilmişti. Bir yandan parça parça tapınaklara taşınan askerleri izlerken bir yandan da zırhının hafif hasar almış pullarını söküyordu. Nerokların çok hızlı şekilde zırhlarını yenileyebildiğini bilmeyen Kaan bir anlam veremese de Ufaklık'a karışmadı. Tören sonrasında dinlenmeye çekildi. Buna gerçekten ihtiyacı vardı. Yüzüğünü çıkarmayı ihmal etmemişti bu sefer. Sanki parlak metal görevini tamamlamıştı, artık çıkarsa da kendi dünyasını hatırlamıyor, karmaşık düşüncelerle boğuşmuyordu. Kalıcı şekilde bazı zihinsel duvarlar edindiğinin farkındaydı fakat bunu dert etmiyordu artık. İki dünya için birden kafa yormasına gerek kalmaması daha iyiydi. Uykuya dalmak üzereydi ki kapı çaldı. "Yine ne var?" diye söylenerek kalktı. Rubin kapıdaydı ve elinde bir mesaj vardı.

"Sevgili DarkKahn, gösterdiğiniz başarıdan dolayı sizi kutluyor ve ittifakımıza katılmanızdan şeref duyduğumu belirtmek istiyorum. Müsait olduğunuz bir zamanda yüz yüze görüşüp sizi yakından tanımak isterim."

E. W. Dundril

Mortedra - Bir Kralın Doğuşu (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin