Buğulu Tılsım-Yedinci Bölüm
Bir hafta sonra ;
Bütün hazırlıkları tamamlamıştık artık. Misafirlerin toplanacağı salon pankartlarla ve Buğulu Tılsım'ın bazı sözleriyle hazırlanmıştı. Biz de son hazırlıklara yardım ettikten sonra Simya'yla beraber hazırlanmak için eve gittik.
Hani bir gelin nasıl hazırlık yapar ben de o şekilde en güzel kıyafetlerimi giydim. Simya da saçlarımı yaptıktan sonra ikimiz de hazır olduğumuza emin olduk ve evden çıktık. Ama sebebini bilmediğim şekilde içimde kötü bir his vardı. Hayranlığın ötesindeydi benim duygularım. Onu görmenin bu denli basit olduğuna inanamıyordum. Kalbim yerine sığmayacak şekilde hızlı hızlı atıyordu. Mutlu muydum? Mutluydum ama içimdeki şu tarif edemediğim his mutluluğumun önüne geçiyordu. Boğazımda bir düğüm , kalbimde anlayamadığım bir fırtına...
Kendi kendimi teselli etmeye çalıştım. En azından bu yol boyunca geçerli oldu. AVM'den adımımızı attığımız gibi aynı his tekrar vücudumu sardı. Ya yıllardır hayalini kurduğum şeyler sadece hayal olarak kalsa...
Derin derin nefes alarak yürümeye başladık. Misafirler yavaş yavaş salonu dolduruyordu. Herkes toplandıktan sonra müdür konuşmaya başladı.
"Öncelikle hepiniz hoşgeldiniz. Aynı zamanda beni şaşırttığınızı da es geçemeyeceğim. Buğulu Tılsım'ın hayranının bu şekilde fazla olduğunu bilmiyordum. Fazla uzatmadan ,bildiğiniz gibi Buğulu Tılsım bu zamana kadar yüzünü hiç göstermemiş. İmza günleri düzenlemiş ancak kendisini göstermeden imzalı kitaplarını dağıtmış. Nedenini sizin gibi ben de bilmiyorum. Geldiğinde öğrenmeyi umut ederek şimdiden size iyi eğlenceler diliyorum."
Konuşmasını bitirip kenarda beklemeye başladı.
Heyecanım gittikçe artmaya başlamıştı. Etrafıma göz gezdirdiğimde hala Rüzgar'ın gelmediğini fark ettim. Bugünü kaçırmaz diye düşünüyordum. Çünkü o da benim gibi onun hayranı ve bugünü iple çekiyordu. Sormak istediği bir çok soru olduğunu söylüyordu.Uzaktan gelen sadece bir ses ve Buğulu Tılsım olduğunu bildiğimiz bir düşünce...
"Seni ilk gördüğümde, sana dilediğimce sarılmak istiyorum.
Sana sarıldığımda, dilediğimce öyle kıpırdamadan kalmak istiyorum...
Yanında kaldığım sürede, gitmek zorunluluğunu bilmek- hissetmek istemiyorum...
Dizlerine kafamı koyduğumda, saçlarımı okşamanı istiyorum...
Sen saçlarımı okşarken, ellerini tutmak istiyorum...
Ellerini tutarken, gözlerini görmek istiyorum...
Gözlerinde sevgiyi görmek istiyorum...
Gökyüzüne sabah güneşini seninle doğurmak, akşam da seninle batırmak istiyorum...
O batırdığımız güneşin bıraktığı karanlığı, dolunayımızla aydınlatmak istiyorum...
Çünkü ben...Sözlerini bitirmeden çalan yangın alarmı hepimizi telaşlandırdı. Müdürün de 'herkes dışarı' sözüyle dışarı çıkmıştık . İtfaiye ekiplerine haber verilmişti. Gelip kontrol ettiklerinde herhangi bir yangının olmadığını, yanlışlıkla düğmeye basılmış olabileceğini söyleyip gitmişti.
Bu da neydi böyle? Kaderin oynadığı oyununun başrolünde gibiyim.
"Maalesef ki bu olay yüzünden Buğulu Tılsım'ın korumaları onu apar topar burdan uzaklaştırmak durumunda kaldılar. Bu sebepten dolayı bu geceki eğlence sona erdi. Hepinizden çok çok özür diliyorum. Geçmiş olsun arkadaşlar. "
Sanki bana uzun zamandır verilmiş umuttu. Kendimi fazlasıyla bu umuda kaptırmış olmalıydım. Gözlerimden akan yaşlara engel olmaya çalıştıkça daha çok firar etmeye , özgürlüklerine kavuşmaya çalışıyorlardı. Sabahtan beri boğazımda oluşan düğüm ağladıkça geçiyor gibiydi. Ama ya kalbimdeki sızı...
Simya koluma girmiş bana destek olmaya çalışıyordu. Nasıl eve geldik hatırlamıyorum. Üstümü değiştirmeden kendimi yatağa bıraktım. Ağladım ,ağladım, ağladım...
Sabaha kadar bir an olsun gözümü kapatmadım. Belki kim beni bu halde görse' çok fazla abartıyorsun Buğlem' derdi. Ama insan zamanla içinde öyle çok büyütüyor ki. Kitabını okuduğumda onun yazdığı yazıların onunda elinde tuttuğu kalemden çıktığını düşünerek parmaklarımı yazıların üstünden geçiriyorum. Bu şekilde ona ulaştığımı hissediyorum aslında. Elimde olmadan oluştu bu içimdeki hayranlık. Çevremdeki insanların dediği gibi belki zamanla geçer. Ama nedense gün ve gün büyüyen bu hayranlık nasıl geçecek kestiremiyorum.
İş için hazırlandık ve Simyayla evden çıktık. O da halimin farkındaydı ama elinde hiç bir şey gelmiyordu. Arada şakalar yapıyor ama ne fayda...
İşimin başına geçtim ama içimde ruh yok gibiydi. Ne yemek yedim akşama kadar ne de konuştum. Eve geldiğimde hemen kendimi yatağa bıraktım. İçimden kitabı okumak gelmiyordu. Her elime aldığımda göz yaşlarıma engel olamadığımdandı. Gözlerim yorgunluktan kendini direk uykunun kollarına bıraktı.
Gri duvar kağıdıyla kaplı odanın en köşesindeki kitaplığın yanında sırtı dönük duruyordu. Eliyle masanın üzerine ritmik bi şekilde vuruyor ortamdaki sessizliği bozuyordu. Yüzüne gelen bir kaç tel saçı onu rahatsız etmiş olmalı ki elini hızla masadan çekip saçlarını geriye doğru itti ve bi anda konuşmaya başladı.
"Belki hissettiğin gibi bu kaderin bir oyunuydu. Şu an mutsuz olman ilerde güzel günlerin habercisi aslında. "
Pencereden esen soğuk rüzgar ürpermeme, uyanmama neden olmuştu. Gözlerimi tam açamıyordum ama uyku haliyle kalkıp pencereyi kapattım. Rüyamdaki adamın sesi kulaklarıma geldi. Halbuki ne kadar tanıdık geliyordu. Daha derin düşündüğümde bugün şiir okuyan adam yani Buğulu Tılsım'ın sesiydi. Ne yani şu ana kadar rüyamda gördüğüm adam Buğulu Tılsım mıydı? Gerçek hayatta yüzünü göstermiyorsun anladık da rüyamda neden yüzünü göstermiyorsun be adam!
Hayatı ne zaman buğulu camlara çizmek istesem Bir su damlası yıkıyor hayallerimi...
Bu bölümü yazarken kendimi anlattım aslında bir nevi ve sanki o günü yaşıyormuş gibi göz yaşlarıma engel olamadım. Çünkü benzer şeyleri ben de yaşadım. Yıllarca hayalini kurduğum ve dışardan bakıldığında hayranlığın ötesinde sevdiğim bir ses sanatçısı vardı. İlk defa sesini duyduğumda çığlık çığlığa kaldığım , geleceğini öğrendiğimde uyuyamadığım bir gece ve onu görmek için gelin gibi özene bezene hazırlandığım ancak beş dakikayla kaçırıp göremediğim bi sanatçı...
Belki de Buğlem'in rüyasında gördüğü gibi şu anki mutsuzluğum ilerde olacak mutluluğumun habercisidir.Esen kalın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buğulu Tılsım
Misterio / SuspensoHayal ve gerçek arasında gidip gelen ve bir o kadar çözümlenmeyi bekleyen bir denklem aslında... Bir puzzle düşünün nasıl ki her bir parçası bir olayı temsil ediyor ve bir araya geldikçe asıl olayı oluşturuyor İşte Buğlem için de öyle... Parçaları y...