Sonunda sınıfa gidip güzelce dersleri dinlemiştik ve okul bitmişti.Eve gitme zamanı gelmişti.
''İpek hadi be kızım.İki saattir seni bekliyoruz.Bi çantanı toplayamadın!'' diye bağırıp duruyordu Sena.Ya napıyım ama kitapları düzgünce yerleştirmem lazım.Sonra buruşuyorlar, karışıyorlar.Hiç çekemem valla.Buruşmuş kitaplarla bir daha çalışamıyorum.Bu da benim takıntılarımdan biri sanırım.
''Of kızım kime diyorum? Bütün okul boşaldı sen hala çantanı toplayamadın.Dur yardım ediyim bari.'' deyip imdadıma yetişti.
''Ohh be sonunda.Allah'a çok şükür okuldan çıkabileceğiz.''dediğinde 'abartma' bakışlarını yolladım.Okuldan çıkar çıkmaz yola koyulduk.Önüme gelen taşı sürükleye sürükleye eve götürmeye karar verdim.Hem taşı sürüyordum hemde bizimkilerle konuşuyordum.
''Eee bugün ne yaptınız bakalım? Unutmayın bugün bizdesiniz.Ders çalışacağız.'' dedim.Ben konuşmayı başlatmasam kimsenin konuşacağı yok.
Sena ''Ya napalım İpek.Her zamanki gibiyiz işte.Bugün hangi dersi çalışacağız? Ona göre kitap getirelim.'' dedi.Bende düşünmeye başladım.Hmm.. Fizik.Yok olmaz.Benim fiziğe gıcığım var.Matematik..Yok zaten her gün matematik çalışıyorum.Kimya..Hmm evet buldum kimya.Olabilir.Hatta süper olur.Birden sevinçle
''Kimya olur. Yardımcı kaynak olarak iki üç kitap getirseniz olur.Geçenki gibi abartıp otuz üç tane kitap getirmeyin.'' dedim bıtkınlıkla.Evet doğru duydunuz.Geçen geldiklerinde otuz üç tane kaynak kitap getirmişlerdi.
Önümdeki taşa vura vura başım eğik bir şekilde eve getiriyordum.Hızımı alamadım ve birden vurdum.Vurur vurmaz pat diye bir şeye çarptı.Baya ses çıkarmıştı.Neye çarptı diye kafamı kaldırdım ve kaldırmaz olaydım.
Meğer bizim yaramaz taş gitmiş saygı değer yeni komşumuzun arabasına çarpmış.Etraftaki sigara kokusundan Arda'nın buralarda olduğunu anladım.Kafamı eğdim ve arabanın ön tarafına baktım.Eve arabanın kaputuna oturmuş sigara içiyordu.Arabaya çarpan taşın sesi üzerine o da kafasını bize doğru çevirdi.Bende yağmurda ıslanmış yavru köpek bakışlarımı yollayıp ''Özür dilerim.Bilerek olmadı.Hızımı alamamışım.'' dedim.
Evet hepimiz onun öküz olduğunu unutarak ''Önemli değil.'' demesini bekliyoruz değil mi? Bence hiç beklemeyelim. Çünkü bana öyle bir bakış attı ki neye uğradığımı şaşırdım.Kısacası bana 'bittin sen' diyordu.Bi dakika! Bu plaka.Evet! Sabahki yanımdan jet gibi giden hayvanın sürdüğü arabanın plakasıydı.Ya demekki o hayvan Arda'ydı.''Sen..'' dedim. Bana 'ne diyon lan? ' bakışları atıyordu.Emin olmak için çantamdan not defterimi çıkardım. Not defterimde yazılı olan plakayla karşılaştırdım.Evet tahmin ettiğim gibi plakalar aynıydı. Sinirle Arda'ya dönüp
''Sabah yanımdan jet gibi giden sendin demek..'' dedim.Umursamazca bana bakıp ''Onu bunu boşver de sen o taşın hesabını ver bakalım.Bu araba kaç para haberin var mı?'' dedi.Arabayı süzmeye başladım.Bir dakika.
Oh my god ! Dünya dönüyor muydu? Ben insan mıyım? Ajda Pekkan ne zaman ölecek? Kafamda deli sorular...
Arabaya bakmamla ağzımın açık kalması bir oldu.Bu araba.. Evet iki yıl önce Toyoto'nun ''ARABANI YARAT ARABA KAZAN'' yarışmasında tasarladığım arabaydı.Tüm hayal gücünden yararlanarak bir araba tasarımı yapmıştım ve birinci olmuştum.Ödül olarak da çizimini yaptığım arabayı kazanmıştım.Kazandığım arabayı da babama hediye etmiştim.Toyoto'nun yapımcıları arabanın yurt dışında üretimine başladıklarını, bir iki yıl içerisinde de Türkiye de üretime başlayacağını söylemişlerdi.Demekki üretime başlamışlardı.
Sevinçle gidip Sena ve Oğuz'a sarıldım.Onlar hala bana bön bön 'ne oldu' bakışlarıyla bakıyorlardı.Sevinçle ellerimi birbirine çırpıp ''Hatırlamadınız mı bu arabayı?'' dedim.Hepsi birden arabayı süzdüler.