Sabah biraz geç uyandım. Bu yüzden hemen kahvaltımı hazırladım. Masayı hazırlarken annemle ve ablamla beraber yaptığımız kahvaltılar aklıma geldi birden. Annemin yaptığı krepleri büyük bir iştahla yerdik. Çok özledim o günleri.
Bulaşıkları yıkadıktan sonra. Hemen hazırlanmaya başladım. Üzerime düz renk bir t-shirt ve buz rengi dar bir pantolon giydim. Aynanın karşısına geçip saçlarımı düzleştirip tepeden bir at kuyruğu yaptım. Gözlerime ince bir eyeliner çektikten sonra kirazlı parlatıcımı sürdüm. Boy aynasının karşısında son kez baktım evet gayet abartısız, sade ve rahat görünüyorum. Sonuçta işe gidiyordum rahat olmam şart. Bir kafede garson olarak işe başlamıştım. Basit bir iş gibi görünsede çok iyi para veriyorlardı. Yani miktarı duyan gözü kapalı işi kabul ederdi. Tek başıma yaşadığım için bu paraya ihtiyacım oluyordu. Hafta içi okuluma gidiyor, hafta sonu ise çalışıyordum. Biraz yorsada bu işe mutlaka ihticım vardı.
Evden çıkarken yandan çantamı alıp kapıyı kilitledim. Ben otobüse binmek için durağa gidecektim ama kapıda Eray'ı gördüğümde çok sevindim. Şu hayatta ki tek destekçim Eraydı. Hemen Eray'ın boynuna atladım, kokusunu içime çektim.
"Hoşgeldin bitanemm"
"Hoşbulduk prenses, bugün işe seni ben bırakayım dedim"
"Niye zahmet ettin ki. Ben otobüsle de giderim. Kıyamam sana aşkım"
"Saçmalama Serenay, benim arabam varken sen otobüsle mi bineceksin?"
Yanağına küçük bir öpücük kondurdum ve arabaya bindim. Arabada ki sessizliği bozmak için radyonun sesini açtım. Radyoda 'Hilary Duff - Wake Up' çalıyordu. Şarkıya mırıldanarak eşlik etmeye çalıştım. Yol boyunca sessiz kaldık. Aslında kafe ve evimin arası fazla uzak değil. Yani yürünebilir mesafe. Yinede ben otobüsle gitmeyi tercih ediyordum. Ama bugün ileride bir kaza olduğu için trafik biraz sıkışıkdı. Kazanın yanından geçerken bir an benimde geçirdiğim kaza aklıma geldi. Ama unutmak için müziğin sesini biraz daha açtım.
Kafenin önüne geldiğimizde Eray'ın yanağına yine bir öpücük kondurup arabadan indim.
"İşin bittiğinde beni ara gelip seni alayım"
"Tamam, seni ararım"
Kafeden içeri girdiğimde ilk önce Evren'i gördüm. Evren en yakın arkadaşımdı. Aynı üniversitede okuyorduk. Yani hem okul hemde iş arkadaşım. Evren'e bütün sırlarımı verirdim. Oda bana. Bazen Eraya anlatamadığım şeyleri bile anlatabilirdim.
"Hoşgeldin, biraz geç kaldın ama zaten pek fazla iş yoktu. Seninkileride hallediverdim"
"Trafik olduğu için geç kaldım. Teşekkür ederim canım. Hakan bey geç kaldığımı fark etti mi?"
"Hayır fark ettirmemek için elimden geleni yaptım"
"Sen olmasan... Çok teşekkür ederim canım ya"
Hemen önlüğümü giyip işe başladım. Saat 13.00 oldunda müşteriler biraz azaldı. Biraz dinlenmeyi düşünürken Evren'in sesini duydum.
"Ben bugün yeterince çalıştım sıra sende gelen müşteriye sen bak"
İtiraz edemedim çünkü gerçekten bugün benden daha fazla çalışmıştı. Sadece gülümseyerek gelen müşterinin siparişini almak için yanına gittim. Gelen müşterinin yüzüne baktığımda resmen şoka girdim. Bu o adamdı. Yani bana arabayla çarpan adam. Bu müşteriyi Evren'e bırakmak istedim ama onuda daha fazla yoramazdım. Aslında beni hastaneye götürdüğü için teşekkür etmekte istiyordum. Hiç birşey yokmuş gibi müşterinin yanına gittim.
"Buyrun, ne alırdınız" dedim adamın yüzüne bakmayarak.
"Ben bir kahve istiyorum"
"Tabi kii, hemen getiriyorum" dedikten sonra dayanamayıp adamın yüzüne baktım.
"Dur bi saniye sen benim arabamın önüne atlayan kızsın"
"Hayır asıl sen arabayı benim üstüme sürdün"
"Sen çalışıyor musun hemde bir kafede"
"Senin kadar zengin olamadığım için çalışıyorum, malesef ki herkes baba parasıyla geçinmiyor"
Derken Hakan bey'i arkamda buluverdim. Biran afalladım. Acaba ne zamandan beri arkamda?
"Serenay Hanım sizi yanımda bekliyorum"
Hakan bey arkasını dönüp gittiğinde derin bir 'of' çektim sonra şu karşımda ki adama ters bir bakış attım. Ben giderken arkamdan bağırdı;
"Bu arada adım Berke" dediğini umursamadan Hakan Bey'in odasına gittim.
"Oturun" dediğini yaptım.
"Bu sizin ilk haftanız olmasına rağmen müşterilere bu kadar saygısız olmanız hoşuma gitmedi" diyerek konuşmasına devam etti.
"Özür dilerim ama..."
Ben daha sözümü bitirmeden atladı;
"Her neyse bir daha böyle birşey istemiyorum. Bu sizin ilk haftanız olduğu için affediyorum"
Kafamı sallamakla yetindim. Evren'in yanına geldiğimde nerdeyse sinirden çatlıycaktım. Kollarımı göğsümde birleştirdim ve tezgaha dayandım. Eğer şu Berke denen adam gelmeseydi bunlar olmazdı. Hayır yani bide arkamdan 'Bu arada benim adım Berke' diyor. Banane be senin adından. Çokta umrumda. Off ya sinirim bozuldu. Evren beni hala soru yağmuruna tutuyordu.
"Ee ne dedi hakan Bey, kızım cevap versene"
"Klasik laflar işte. Yok müşterilere saygısız davranma falan filan. Hayır yani saygısız davranan o ama Hakan bey bana kızıyor"
"Neyse takma bida gelirse ben ilgilenirim"
Saat 18.00 olduğunda çalışma saatim bitti. Gelip beni alması için Eray'ı aradım. Aslında Evrenle beraber gidicektik ama Eray sabah beni bırakırken ısrar etti. Tabiki bende Eray'ı kıramadım. Kafenin önünde Eray'ı beklemeye başladım. İleriden gelen arabayı hemen tanıdım. Arabanın ön koltuğuna oturdum. Daha sonra Eray'ın yanağına bir öpücük kondurdum.
"Nasıl geçti günün, çok yoruldun mu"
Aslında hiç yorulmadım ama bugün gerizekalı adamın biri geldi sinirlerimi bozdu. Hatta bu yüzden Hakan Beyden bir ton azar işittim; demeyi çok istedim ama adamın sonunun kötü olacağını bildiğim için sadece "Yok çok güzel geçti, hem yanımda Evren olduğu için eğlendim de" dedim alttan alarak.
"Peki ilk gününü iyi geçirmene mutlu oldum"
Sadece gülümsedim. Bir ara yola dalmışım bu yüzden nerde olduğum farkında değildim. Etrafıma baktığımda nerde olduğumuzu anlayamadım.
"Eray nerdeyiz biz?"
"Küçük bir gezintiye çıkacağız meraklı melek"
Eray'ın sözleri her zaman çok hoşuma gidiyor. Romantik olmayı kesinlikle çok iyi biliyor. Daha fazla soru sormadan yola devam ettim. Nereye gittiğimizi çok merak ediyordum ama sustum. Yol baya uzun sürdü yada ben çok merak ettiğim için yol bana uzun geldi. Arabayı park ettikten sonra Eray kapımı açıp beni arabadan indirdi. Elini tuttum ve beni şık bir restoranta doğru götürdü. Ne şık bir restorant mı? Bir an durdum.
"Noldu niye durdun Serenay"
"Kıyafetlerim bu restorant için fazla spor sanki?"
"Nasılsa senin bir sevgilin var. Yani seni kimsenin beğenmesine gerek yok"
Gülümsedim. Restoranta girdiğimizde bizim için ayrılmış bir masaya oturduk. Yemeğimizin siparişini verdik. Eray elimi tuttu ve;
"Sevdin mi bu restorantı aşkım?"
"Kesinlikle bayıldım"
Yemekler önümüze geldiğinde saldırmak istedim ama böyle ortamlarda asil görünmek şart. Sakince yemeğimi yerken arkamdan biri omzuma dokundu. Arkamı döndümde bugün beni yeterince sinir eden Berke'yi gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONUNA KADAR
RomanceSerenay ve biricik aşkı Eray. Birbirlerine delice aşık 2 kişi. Karışık hayatları ve aşk hikayeleri. Hayatına birdenbire giren baş belası bir adam ve ayrılıkları. Peki bu kitapta aşıkların başına neler gelecek?