Arkamda Berke'yi gördüğümde neye uğradığımı anlayamadım. Beni mi takip etti yoksa.
"Selam, Serenay"
"Ne işin var senin burda ya. Bugünlük beni sinir ettiğin yetmedi mi?"
"Hayır yan masadaydık ve seni görünce selam vermek istedim"
"Ne selamı be. Ben senin arkadaşın mıyım ya?"
Arkamdan Eray geldi ve;
"Bu kim Serenay" dedi. Olamaz Eray'ı tamamen unuttum ben.
"Hiiç, sadece bir müşteri"
"Hayır aslında daha önceden tanışmıştık diye hatırlıyorum" dedi Berke.
Eray.
"Hadi ya sen benim sevgilimle daha önce nerden tanıştın acaba"
Berke.
"Yani şu kazada"
"Tamam o bir günlüktü teşekkür ederim ve şimdi gidebilirsin yemeğimizi yeterince mavf ettin zaten" dedim
Berke.
"Her neyse, yarın senin yanına gelirim konuşuruz"
Tam söze atlayacaktım ki Eray arkasını dönüp Berkenin üzerine yürümeye başladı. Eray'ın kolundan tutup geri çekmeye çalıştım ama kolunu tek hamlede kurtarıp adamın suratına yumruğu patlattı. Olduğum yerde öylece kaldım. Herkes bize bakıyordu.
Eray.
"Senin benim sevgilimle konuşacak hiç bir şeyin yok anladın mı?" diyerek bir yumruk daha patlattı.
Daha sonra adamın üzerinden kalkıp yanıma doğru gelmeye başladığı sırada Berke kötü bir gülüş attı. Eray dayanamayıp Berke'nin yanına tekrar gitti. Ve bir yumruk daha. Berke'nin dudağı kanamaya başladı. Eray hızlıca yanıma geldi. Elimden tutup beni arabaya sürüklemeye başladı.
Arabada hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Gözüme yaşlar dolduğu için etrafı bulanık görüyordum. Eray'ın yüzüne bakamıyordum. Şuçlu değilim ama kendimi şuçlu hissediyorum. Evimin önüne geldiğimizde tam arabadan inecektim ki Eray kolumu tuttu.
"Birdaha o adamla konuşmayacaksın"
Onu umursamamış gibi yaparak arabadan indim. Tam evime giriyordum ki Eray tekrar kolumu tuttu.
"Beni duymazlıktan gelme Serenay. O adamla bir daha konuşmayacaksın"
Cevap vermeden yalnızca yüzüne baktım. Kolumu daha fazla sıkarak;
"Anladın mı?" diye bağırdı. Hem kolum hemde kalbimi acıtıyordu. Gözlerimden daha fazla yaşlar akmaya başladı.
"Ben o adamla konuşmadım. Onu umursamıyorum bile. Ama sen tanımadığım bir adam için beni canımı acıtıyorsun"dedim ve dahada fazla ağlamaya başladım.
Eray yüzüme kızgınlıkla baktıktan sonra arkasını dönüp gitti. Onun öylece uzaklaşmasını izledim. Ardından hızlıca evime girdim. Üzerimi bile değiştirmeden kendimi yatağımın üzerine bırakıp ağlamaya devam ettim. İlk defa Eray kalbimi kırmıştı. Tepki vermesi yada kızması çok normaldi ama bu kadar ağır tepkisini ve Berke'yi dövmesine anlam veremedim.
Sabah 7.00 da kalktım ve kahvaltı etmeden hazırlandım. Kafeye gitmeden önce sahile gitmeye karar verdim. Üzerime bol bir t-shirt ve koyu renk bir dar pantolon giydim. Saçlarımı dağınık bıraktım. Sadece rimel çektim ve renksiz parlatıcımı sürdüm. Çantamı aldım ve sahil kenarına gittim. Deniz bana huzur verirdi her zaman. Bir banka oturup dün yaşananları düşünmeye başladım. Eray kalbimi kırmıştı. Canımı acıtmıştı. Berke sadece yarın konuşuruz dedi. Neden bu kadar sinirlendi.
Kendimi bu düşüncelere katırmışken telefonum çalmaya başladı. Arayan Evrendi. Aklıma ilk önce kesin işe geç kaldığım geldi. Ama daha 1saat vardı.
"Noldu Evren"
"Serenay acil gel, lütfen"sesi çok telaşlı geliyordu
"Evren noldu"
"Soru sorcak vaktim yok çabuk gel"
"Tamam nerdesin?"
"Hastanedeyim"
"Tamam beş dakkaya ordayım"
Ne olduğunu merak ettim. Hemen bir taksiye atlayım hastanenin adresini verdim. Yaklaşık beş dakika sonra hastaneye geldim. Taksi ücretini ödeyip hemen Evrenin yanına gittim. Çok fazla ağlıyordu yanına gidip ne olduğu sordum.
"Barış... Barış bıçklandı"
"Neee. Nasıl? Kim neden bıçaklamış?"
"Bilmiyorum Serenay... Bilmiyorum. Ne istediler Barıştan ne?"
Hiçbirşey demeden sadece sarıldım Evrene. Kendimi onun yerine koydum. Benimde sevgilim bıçaklansa bende bu kadar ağlardım. Acaba Eray neden gelmedi. Nede olsa Barış Eray'ın en yakın arkadaşıydı. Derken Eray geldi.
"Noldu Barış'a"
"Bıçaklanmış"
"Peki kim yapmış"
"Bilmiyoruz"
İçeriden çıkan bir doktorun başına toplanıp durumunu sorduk. Doktor;
"Bıçak fazla derine girmiş. Bu yüzden dikiş işlemi zor oldu. Ama endişelenmeyin. Şu an durumu gayet iyi. Birazdan yoğun bakıma alacağız"
Evren biraz olsun rahatladı ama yinede kalbinde endişe vardı. Barış'a birşey olmasından korkuyordu.
Olamaz işi unuttuk!!!
"Evren iş! Ben gideyim senin işlerinide hallederim ama bir şartım var Barış'ın her durumundan benide haberdar edin" diyerek gülümsedim.
"Teşekkür ederim ama Hakan Bey beni yinede kovcak"
"O iş bende sen şimdi sadece Barış'ı düşün ve beni her durumdan haberdar et"
"Tamam çok teşekkür ederim" diyip bana sarıldı.
Eray'a hala kırgın olduğum için ona sadece bir bakış atıp hastaneden çıktım. Durağa gittiğimde şansıma otobüs yaklaşıyordu. Hemen binip arkadaki koltuklardan birine oturdum. Telefonumu çıkarttım ve kulaklığımı takarak Lana Del Rey - Born To Die şarkını açtım.
Kafenin biraz ilerisindeki durakta indim. Kafeye doğru hızlı adımlarla ilerledim yaklaşık 10 dakika kadar geç kalmıştım. Hakan Bey yine kızcaktı ama bu sefer geçerli bir sebebim vardı. Aklıma Barış geldi acaba şimdi durumu nasıl?
Kafeye girdim ve hemen önlüğümü boynumdan geçirdim. Sonra ise Hakan Bey'in odasına gittim. O bana kızmadan ben ona açıklama yaparsam daha iyi olur diye düşündüm.
"Hakan Bey ben geç kaldığım için özür dilerim ama gerçekten çok önemli bir sorun vardı" diyerek hemen söze atıldım.
"Evet geç kaldın. Peki Evren nerde?"
"Bugün Evren'in sevgilisi bıçaklandı. Evrende bugün onun yanında kaldı"
"Nedemek bu! Bugün Evren işe gelmiyecekse istifa etti anlamına gelir"
"Hayır... Ben bugün onun işlerinide halledeceğim. Söz veriyorum hiç bir işi aksatmayacağım"
"Peki öyle olsun"
"Çok teşekkür ederim"
Odadan çıktığımda iki kahverengi gözle karşılaştım. Bu Berke'den başkası değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONUNA KADAR
RomansaSerenay ve biricik aşkı Eray. Birbirlerine delice aşık 2 kişi. Karışık hayatları ve aşk hikayeleri. Hayatına birdenbire giren baş belası bir adam ve ayrılıkları. Peki bu kitapta aşıkların başına neler gelecek?