2.BÖLÜM:ZİYARETÇİ

407 35 12
                                    


Bir kitabın ikinci bölümü,ana olaylardan sonra yaşanan şokların üstüne gelen olaylarla harmanlanıp,ana karakterin başına gelecek olan talihsiz olaylarla okurların önüne sunulur. Bir televizyon dizisinde olduğumu hayal ettim. Seyirciler günü ve saati gelince merakla ekranların başına geçip ana karakterin ne tepki vereceğini merak ediyorlar,dudakları ''Bu dizinin sonunda kız kesinlikle ölecek!'' temalı konuşmaların barındırdığı harflerle şekilleniyor,gözleri merakla ana karakterin yüzünde ki ifadeyi ölçüp hiçbir olayı kaçırmamak için ekrana gözlerini dahi kırpmıyorlardı.


''Güneşin Doğduğu yerde güvende olacağız.''

Babamın sesi. Kalın,büyük eli belimi sarıp beni yanına çekişi ve sarılışı. Yeşil tişörtünün üzerinde bir kaç saat önce ayakta ve sapa sağlam olan erkek arkadaşımın kalp damarlarından,bedeninin her bir santimini dolaşan kanın sıçramasını umursamadan ona sıkıca sarılışım ve uyuyamamaktan kızarmış gözleri ile bu zamana kadar nefret ettiğim altın sarısı saçlarını savura savura,dağların arasından çıkan güneşe bakışı. Güneşin çarptığı sarı ile pembe arasında kalan dudaklarını kızıl saçlarıma bastırdı. Saçlarımın her bir telinde dudaklarının baskısını hissederken gözlerimi kapatışım.. ve açtığımda güneşin doğmuş olması..

''Güneşin Doğduğu yerde güvende olacağız.'' her gün güvende olduğumu vurgulamıştı.

Fakat o an küçük de olsa bir itiraz girşimim olmuştu. Kafamı kaldırışımda babamla göz göze gelmiştik,sıkıldığını belli eden bir ifade ile ''Mutlu olduğun yerde tehlikede,mutsuz olduğun yerde güvendesin.'' Demişti ve gözlerim uzaklara dalarken Güneş doğmaya devam etmişti.

Ve her şey birbirine çarpışan eşyalarla ortadan kayboldu gitti,hayallerimin gerçekleşmeyeceğini anladığım zamanlar toz olup giden bulutlara benziyorlardı.

Bal köpüğü saçlı karısı gece rüyalarıma giriyordu;

Ne zaman geldiğimi bilmediğim bir evde uyanıyorum,yorganı kaldırıp ayağa kalkıyorum ve etrafıma bakıyorum,evin duvarlarında mutlu bir çiftin resimleri var. Kadın tişörtünü göğüslerine kadar çekiyor ve içinde bir canlıyı taşıyan etten duvarın üstünde parmaklarını gezdiriyor,o an yüzü heyecanla donup kalıyor. Yabancı bir el kadının tenine dokunuyor ve dizlerinin üstünde durup dudaklarını karnına bastırıyor ve kadın kafasını arkaya atıp o kadar güzel kıkırdıyor ki bal köpüğü saçları ışıldıyor. Ve etrafa karanlık bir bomba atılıyor,taa ki ben aşağı düşüp uyanıncaya kadar her şey yıkılıyor.

Uyanıyorum.

Gözlerimi yağan karlar arasında gezdirdim.

Hayattayım,yaşıyorum,ölüyüm.

Sessizliği dinliyorum.


Fakat tüm bunların dışında pis koku var,galiba çöpten geliyor olmalıydı.

Gözlerimi kırpıştırıp unuttuğum bir zamanda attığım çöpün arkasından neden baktığımı sorguladım kendimce.

Yüzümü buruşturup arkamı döndüm,buralarda yeni açılan bir Cafe olmalıydı.

Sert bir rüzgar yüzüme vurduğunda sulanan gözlerimi kıstım,akacağını bildiğim burnum için cebimden bir mendil çıkarıp sümkürdüm,yanından geçtiğim ve içi karla kaplanmış olan çöpün içine attım.

Gururma yenik düşmesem geri isteyebileceğim birileri vardı aslında. Yani ben genel olarak yalnız takılan bir tip gibi gözüksemde yalnız değildim. Akmaya başlayan burnumu çektim ve kollarımı bedenimde biraz daha sardım. O yenilmez profilimin arkasında,gözleri dolmuş olan kız hala can çekişiyordu. İnsanlar yenilmez olduğumu sanıyordu. Fakat bazen karanlığın bile aydınlığa ihtiyacı vardı. O yenilmez profilimin ardında,hiçkimsenin bir türlü göremediği o kızın birilerine ihtiyacı vardı...

DECODEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin