2.Bölüm -KOLEJ-

123 5 5
                                        

      Karanlık yerini aydınlığa, sessizlik yerini kuşlarının cıvıltısına bırakmıştı. Güneş gülümsüyordu artık. Perdemin arkasından ısrarla içeri girmeye çalışıyordu. Uyandıracaktı beni besbelli.

Bense sanki ruhumu teslim etmişim de kalkamıyormuş gibi hissediyorum kendimi. Göz kapaklarım birbirine yapışmış açılmıyordu sanki.

 
Uyanmıştım aslında. Sesleri duyabiliyordum. Burnuma gelen kızarmış ekmek kokusunu alabiliyordum… kızarmış ekmek mi?

Sonunda gözlerim istemsizce açılıp nerede olduğumu taramaya koyulmuştu. İki haftadır bu yeni odamda kalkma fasıllı hemen hemen aynıydı.

Birkaç saniye nerede olduğumu algılayamıyordum. Aklımı topladığımda maksimum bir dakika geçmiş oluyordu.

     

Buram buram kokan kızarmış ekmek kokusu hayal olmaktan çok uzaklaşmıştı.

Yavaşça doğrulduğum yatağımdan makyaj masamın üzerindeki telefonumu görebiliyordum. Ama şuan almak istediğime emin değildim. Muhtemelen Buse bir sürü mesaj atmıştır. En azından bugün telefonumdan biraz uzak durmak istiyordum.

 
Hala üzerimde duran pembe pijamalardan bir an önce kurtulmam lazımdı.

Dolabımdan çıkardığım kıyafetlerin uyumu hiç hoşuma gitmese de zaten evden dışarı çıkmayı düşünmediğim için umursamadım.

 
Tamamen birbirine geçmiş saçlarımı taramak bir anlık ölüm gibi gelse de sonunda başarmıştım işte. Elime aldığım tokayı saçlarıma dolarken merdivenlerden iniyordum.

Bir anda karşıma çıkan otuz beşli yaşlarında boyalı sarı saçlı kadınla göz göze gelince şaşkınlıktan kocaman açtığım gözlerim bedenime durmayı emretti.

 
Daha ne olduğunu anlamadan arkasından babam geldi ve

“Günaydın tatlım. Gelsene. Biz de şimdi kahvaltıya oturacaktık.”

Dedi. Benim beklediğim cümlelerden tamamen uzaktı bu. Ben daha çok bu kadının kim olduğuyla ilgili bir açıklama bekliyordum.

 
Hala saçımda olan elimi aşağı indirdim. Ama basamaklara sabitlenmiş gibiydim. Babam şaşkınlığımı nihayet fark etti ve

“Yeliz Hanım siz içeri geçin. Biz hemen geliyoruz.”

Diyerek kadını içeri göndermeye çalıştı. Kadın tıpkı saçları gibi sahte olan gülümsemesiyle birlikte mutfağa doğru gitti.

 
Babama öfke dolu gözlerle bakarken yanıma geldi.

“Eski bir arkadaşım. Hatta annenin de tanıdığı bir arkadaşım. Ankara’ya geldiğimi duyunca ziyaret etmek istemiş.”

Annemi de tanıyorsa neden annem olmadığı halde geliyor?  

“Neden?”

diye sordum buz gibi soğuk sesimle. Babam gözlerimdeki öfkeyi inceledi ve kadını daha fazla bekletmek istemiyormuş gibi görünerek

Daha sonra açıklama yaparım. Şimdi mutfağa gidelim.” Dedi.

 
Hala sinirli olduğumun farkında olmasına rağmen bana o kadının da olduğu mutfağa gitmemi söylemişti.

Neler olup bittiği hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu ama neler olabileceğini az çok tahmin edebiliyordum. Annem sağ olsun olasılıkları görebiliyordum. Buna bir kez daha katlanamazdım. Bu defa kaçabileceğim veya seçebileceğim başka bir yolum yoktu.

SOĞUK AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin