9. Bölüm -YEMEK-

43 2 0
                                        

Sevgili günlük,

Her seferinde bu kelimelerle başlamak ne kadar da saçma! Tamamen iyimserleri oynamak. Oysa hayatım o kadar berbat ki. Savaş'ın aptal istekleri üzerine oyuna az kalsın Buse'de katılacaktı..

"O zaman bu oyunu oynamam da sevgili arkadaşın Buse bana seve seve yardım edecek!"

Onun bu kadar aptal bir seçim sunmasına bile hala çok sinirliyim. Çanakkale'den buraya başlarını belaya sokmak için çağırmadım ben onları! Ama o ukalanın umurunda mı? Tabiki hayır!

"Buse'den uzak dur!"

"Beni paylaşamıyorsun sanırım."

"Senden nefret ediyorum!"

"Biliyorum ama bu hiçbir şeyi değiştirmez."

Sonrasında yapılan bu konuşmalarla seçimimi yapmıştım. Buse'yi bu işe asla karıştırmayacaktım. Bunun için her şeyi yaparım. Ve en azından onlar Çanakkale'ye dönene kadar hiçbir şeyi belli etmeyecektim.

Savaş'ın kime ne oyun oynayacağını bilmemek de ayrı bir panik yaratıyordu bende. Neden benden yardım istiyor? Ondaki bu ukalalık ve tehlikeli hallerle benden başka birisinin de yardım etmesini kolaylıkla sağlayabilirdi. Peki neden ben?

...

Mesaj sesiyle irkildim. Savaş'tan geldiğini düşündüğüm mesajın Kutay'dan geldiğini görünce şaşırmıştım. Dudaklarım tebessümle kıvrılırken mesajı okumuştum.

"Derin parti veriyormuş. Bende seni almaya geldim. Aşağı gelsene."

Parti? Derin? Bu sadece bir oyundu. Gerçi bunu parti diye nitelendirmek bile insanı mutlu etmiyor değildi hani. Ama sanırım küçük bir sorun vardı. Bu partinin verilmesinin sebebi zaten bendim. Buse ve Yağmur'u bizim grupla tanıştırmak ve bu sırada araya kaynayarak ortadan kaybolmaktı.

İkinci bir sorunsa ben ordan Kutay'ı alıp bizzat ben partiye getirmek için ayrılmıştım. Şimdi bunu belli edecek olursa ya da 'Çağla beni çağırmaya hiç gelmedi. Hatta ona partiyi haber veren ve evinden alan bendim' derse şüphe dolu bir sürü göz benim üstümde kilitlenecekti.

"Geliyorum ama parti için değil. Beraber takılmaya ne dersin?" diye mesaj attım. Bunu nasıl yazdım bilemiyorum. Yani böyle bir şeyi yazmaya nasıl cesaret ettim ben?

Yatağımdan kalkıp penceremden dışarı baktım. Farları yanık siyah arabası hemen bahçenin önünde duruyordu. Yeni bir mesaj sesiyle yatağımın üzerindeki telefonumu tekrar elime aldım.

"Bana çıkma teklifi mi ediyorsun?"

Ne?! Ne?! Ne?! Bunu tahmin edemezdim işte. Şimdi ne yazacağım ben?

"Fiilen çıkma teklifi ediyorum. Yani sadece dışarı çıkıp takılalım diyorum. Gezeriz diye düşünmüştüm."

Fazla mı açıklama yapmıştım acaba? Of, kesin rezil oldum. Yüzümün kızardığına eminim.

"Tamam sakin ol sadece şakaydı. Aşağıda bekliyorum."

Tanrım, bu çocuk...

Dolabımdan kot şort ve üzerine giyebileceğim mor kareli bir gömlek çıkardım. Akşam serin olabilirdi. Bu yüzden bir de ten rengi deri ceketimi de yanıma aldım. Sanırım hazırdım. Şimdi dışarı çıkıp az önceki rezilliğimi aklıma getirmemeye çalışarak arabaya binecektim. Hadi Çağla cesur ol kızım. Hazırsın!

Bahçenin kapısını açıp Kutay'ın arabasına doğru ilerledim. Arabasının kapısını açıp aşağı indi. O da benim gibi kot ve gömlek kombini yapıp deri ceketle tamamlamıştı. Birbirimize bu kadar benzememiz ilginçti doğrusu. Ruh ikizim olabilir miydi diye düşünmeden kendimi alamıyordum. Gerçi bir kıyafet kombinimiz aynı diye bunları düşünmekte ne kadar sağlıklıysa artık.

SOĞUK AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin