1.Mesaj

19 3 4
                                    

Bölümler belirli sürede gelmeyecek.Vaktim olduğu zamanlar yazabildiğimce yazıp atacağım.Ama iki hafta da bir yayınlayabilme amacındayım.Vakit ayırıp okuduğunuz için sağolun... İyi okumalar

Elimde tuttuğum kar küresinin içine baktım ve derince bir iç çektim.Karlar yavaşca içindeki küçük kardan adamın üzerine düşüp yere doğru hedef alıyorlardı.
Aslında gerçek kar tanesi değildi bu beyaz topcuklar.Ya da ben öyle biliyordum.Hayatında hiç karı görmemiş biri olarak bu konuda kendimle tartışmayı kesmeliydim ve öylede yaptım.
Elimdeki kar küresini yanımdaki küçük kutuya koydum ve oturduğum yatağın üzerinden kalktım.Kutuyu ellerimin arasına alıp dolabıma doğru yöneldim.

Bu kutuyu çocukluğumdan belli kullanıyordum.İçine daha çok gizli eşyalarımı ve kar küremi koyuyordum.Kutunun dışı siyah bir karton ile kaplanmış dışında ise yazılar yazan bir sürü çıkartma ile donatılmıştı.

Çıkartmaların kimini para ile zar zor almış,kimini de arkadaşlarımdan istemiştim.Doğrusu ne kadar arkadaş olduklarını bilemiyorum ama...

Dolabın önüne ulaştığımda kutuyu sol elimle tuttum ve sağ elimle dolabı açtım.Kutuyu sol elimde dengede tutmaya çalışırken diğer elimle de dolabın içindeki diğer küçük kutunun kilidini açmaya çalışıyordum ama ne kadar beceriksiz olunabilinirin kanıtıydım.

Elimin arasındaki kutu yere büyük bir hızla düştü ve içindeki her şey birer birer yere saçıldı.Gözlerim kar küremi ararken kırık cam parçaları ile bir sıvı aktı kutunun diğer bir ucundan...

Gözlerim korku ve endişeyle aralanırken kapı aniden açıldı ve Sera gözüktü.Bana alaycı bir gülüş atıp,yerdeki fotoğrafları avuçladı.
“Bırak!”diye bağırdım ama beni dinlemedi.Koşarak odadan çıktı ve gürültüyle kapıyı çarptı.Kutunun üzerinden atladım ama saçılmış olan kırık cam parçalarının üzerine de basmıştım!
Affalayarak zar zor ayakta durdum ve camlar ayağımın altında ezile ezile koştum.Canımın yanması bir hiçti! O fotoğrafların arasında tek bir fotoğrafı olan annem vardı!
Onu sadece o fotoğraftan tanıyordum ve o fotoğraf da ellerimden kayıp uçmuştu!

Arkasından koştum...Koştum ama o daha hızlıydı.Affallayarak koşmak zordu! Ayağımı değdirdiğim her bir nokta kana bulanıyordu ama umrumda değildi.

Bütün yurt sesimize odasından çıkmış koridorda bize bakıyordu.Sera durduğunda yolun sonuna gelmiştik zaten. Adımlarımı yavaşlatıp ona en sert bakışlarımı attım.
O ise hâla alayla bana bakıyordu.Elini ve fotoğrafları,açık olan camdan uzattığında gözlerim hayretle açıldı....

Hayır atamazdı! Atamazdı o fotoğrafları! Bu kadar acımasız olamazdı! Yapmamalıydı bunu...
Eline bir fotoğraf alıp bakmaya başladı.Yüzündeki maskedeki yüz ifadeleri değişip değişip duruyordu.Tam bir maskottu benim için!

Suratına tonlarca maske takıp gezen iki yüzlü insanlar gibiydi aynı! ama o iki maske takmıyordu.Binlerce maskesi vardı onun!
“Vay vay vay!”diye büyük bir gürültüyle sahteden bir ağıt yaktı.Resmi kaldırıp herkese doğru uzattı ama kimsenin almaya cürreti yoktu.

Koca bir adım atıp neredeyse aramızdaki mesafeleri aştım.Bir koca adımın ardından aramızdaki mesafeler santime döndü...

“Cesaretine hayran kaldım Sima”dedi yüzünden düşmeyen alayı ile birlikte...Ona sertçe bakmaya devam ettim sadece.
Elimi -annemin fotoğrafının olduğunu düşündüğüm- eline uzattım ama tepkim ters tepti!
Elindeki fotoğrafların hepsini pencerenin dışına uzattı ve “fotoğraflarına veda et Sima-CIK!” dedi.Fotoğraflar dağılarak süzüle süzüle aşağı düşerken annemin fotoğrafı sanki düşerken bana bakıyordu.
Onun fotoğrafını görmüştüm.İlk defa yüzü aklımın en derinlerine kazınmıştı...Hüzün ve kırıklık belirten mutlu bir tebessüm vardı.
                                                                                        ***
Hangi hızla dışarı çıktım aklım dahi almıyordu.Çırılçıplak ayağımla yurdun arka bahçesine dağılmış olan fotoğrafları sudan çıkartmaya çalışıyordum.Islanmış olan fotoğraflar tekne misali suyun dalgasında dans ediyordu adeta.

GrabelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin