6ㅣşafak vakti operasyonuyla otobüs yolculuğu

3K 431 152
                                    

Gözlerim kapanıyordu.

Saat sabahın altısıydı, belki birkaç dakika geçiyordu fakat okulun önündeki boş yolda valizlerimizle dikilirken hepimizin bilinci kapanmak üzereydi. Tabii, bazı psikopatlar canlı bir şekilde konuşup kahkaha atıyordu, onlar da iki elin parmağını geçmezdi.

"Böyle işin ağzına edeceğim ama artık, yarım saat oldu ya! Nerede bu aptal otobüsler!" Haneul, tayfasıyla beraber kenarda rengarenk kıyafetleri ve süslü makyajlarıyla dikilirken sessizliğin ortasında birdenbire bağırdığında öğretmenler irkildi. Yanımda duran Bora ise ofladı.

"Haneul sanırım ilk ve son kez haklı," dedi fısıldayarak. Dediğine alayla gülmekle yetindim.

Günlerden pazartesiydi. Meşhur gezi günüydü, yarım saattir bizden önce gelmiş olmaları gereken iki yolcu otobüsünü bekliyorduk. Yalnızca son sınıflar olsak da yeterince kalabalıktık, ayrıca hava yeterince aydınlanmamış olduğu için şafak operasyonuna giden bir grup öğrenci gibi duruyorduk.

Ellerimi ovuşturup siyah şişme montumun ceplerine koydum. Üzerimde siyah kot, kışlık şortum, aynı renk mat külotlu çorabım, bağcıklı konteynırlarım, içimde de gri hoodiem vardı. Yüzümde hiçbir makyaj yoktu, saçlarım sabahın köründe duşa girdiğim için hala biraz nemli ve dalgalıydı. Eminim ki burnumun ucu soğuktan kıpkırmızı kesilmişti ve bir palyaçoya benziyordum.

"Bizden ayrı otobüste olmana inanamıyorum," dedi Arin sonunda pes edip yere çökerek. Üzerindeki yırtık siyah skinny jeani, şişme montu ve öylesine topuz yaptığı saçlarıyla benim gibi tamamen sade duruyordu. Cebinden telefonunu çıkardı. "Aptal Jaemin arkamda oturacak. Yanarım yanarım kara bahtıma yanarım."

Bora ve Eunho iki yanımda birer koruma gibi dikilirlerken onları hızla süzdüm. Eunho, yine klasik ve sadeydi. Üzerine kot pantolonunu, krem rengi montunu geçirmiş, düz ve hafif topuklu botlarıyla oldukça kibar duruyordu. Güzel saçları omuzlarından aşağı dökülürken diğer yanımdaki Bora sadeliği tam anlamıyla siktir etmişti. Saçlarını su dalgası yapıp sırtına dökmüş, yüzüne yakışan, makyaj-yokmuş-gibi-duran-makyaj kuralını uygulamıştı. Dudaklarında bordoya kaçan bir ruj, üzerinde gri kabanı vardı. Onun içindeyse kışlık, bordo bir tulum-elbise giymişti. Altındaki siyah külotlu çorabı ve aynı renk topuklularıyla kombinini tamamlıyordu.

Bir de gecenin üçünde beni arayıp oje rengi seçtirmesi vardı tabii.

"Boşver muhattap olma o salaklarla," dedim elimle ağzımı kapatıp esnerken. Bora anında dehşet olmuş bir bakış atarken Arin omuzlarını silkti ve beni onayladı. "Ben de öyle yapacağım zaten. Tabii o malla 6 saat nasıl geçecek hiç bilmiyorum."

"Siz deli misiniz?" Bora çıldırmışız gibi bize bakıyordu. "Farkında mısınız bilmiyorum ama ikinizin yanına da dehşetül vehşet varlıklar oturacak!"

"Benim arkama oturacak aslındaㅡ"

"Kes sesini Arin, başlatma arkandaya! Size şu an altın biletler sunuluyor kızlar!" Bora ellerini bir kere çırptı. "Kullanın şu kafalarınızı azıcık!"

Arin ile aynı anda göz devirdik.

"Bora, sen kimle oturacaksın?" Eunho saçlarını geriye atarken sorduğunda Bora'nın yüzü düştü.

"Gönül Donghyuck ister ama kader bana Lee Daehwi'yi verir," dedi ve olmayan göz yaşlarını sildi. "Daehwi de yakışıklı aslında. Ona da bir bakabilirim belki."

Kafamı iki yana salladım. "Manyaksın kızım sen."

Sırıttı.

Birkaç dakika içinde otobüslerimiz geldi. Haneul herkesi elinin tersiyle itip benim otobüsüme ilk sıradan binerken Arin kendi otobüsüne gitmeden önce sırıtarak kulağıma yanaştı. "6 saat Haneul ile bol şans," dedi. "Tabii bir de malum kişi ile."

YOUNGBLOODHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin