13ㅣbeyin yoksunuyla ağız dalaşına giriyorum

2.9K 446 182
                                    

"ATLA! ATLA! ATLA!"

Pasta kesilmişti ve pasta görevliler tarafından mutfağa götürülür götürülmez birden herkes Bora'nın havuza atlamasını ister olmuştu. Tabii bu yaygaranın başı Jihoon'du.

Daehwi ile konuşmakta olan Bora birden duyduğu bağırışlarla ne yapacağını şaşırmıştı. Ben havuzun kenarında şeytani bir sırıtışla en yakın arkadaşımın havuza sürüklenmesini zevk içinde izlerken Jeno da yanımda duruyordu.

Zaten Bora Jeno'yu yanıma diktiği için şeytani bir sırıtışla izliyordum ya, havuza atılmayı hakediyordu küçük sinsi varlık.

"Ya bırakın beni! DAEHWI YAPMA!"

Daehwi Bora'yı birden omzuna çuval taşır gibi attığında Bora eteği açılmasın diye telaşla tutunmaktan havuza getirildiğini fark etmedi. Kıza nefes almaya fırsat vermeden Daehwi çanta fırlatır gibi kızı havuzun ortasına fırlattı.

"AAAH!"

Bora suyla buluşurken herkes eğleniyordu. Çok geçmeden Daehwi ve diğer birkaç çılgın insan da suya atlamaya başladı. Bora bağırışlar içinde herkese gülerek su atarken Daehwi onu omuzlarına çıkardı.

İşte o zaman bizim olduğumuz kenarın karşısındaki kenarda duran Donghyuck'un arkasını dönüp eve doğru ilerlemeye başladığını gördüm. Eliyle saçlarını dağıttı ve hışımla kapıyı açıp görüş açımdan çıktı.

"Nereye bakıyorsun?"

Solumda duran Jeno'nun yüzü birden görüş açıma girdiğimde yüzümü buruşturdum. Koyu renk gözleri yüzümü buruşturduğumda bana şaşkınlıkla baktı.

"Sen az önce beni görüp yüzünü mü buruşturdun?" Sesindeki şaşkınlığı saklayamadığında yapmacık bir şekilde gülümsedim. "Evet."

"Sana inanamıyorum."

"Gitmem lazım."

"Nereye?"

"Lee Jeno," dedim gülüp önüne geçerek. Havuz arkasında kalıyordu, elleri ceplerinde bir şekilde bana bakarken elimi birden kaldırıp omzuna koydum. Dikkati de böylece dağılmış oldu. "Bu seni hiç ilgilendirmez."

"Neㅡ"

Ve onu havuza ittim.

Jeno havuzla buluşurken arkamı dönüp onu umursamadan eve doğru ilerledim. Arkamdan seslendiğini duysam da dönmedim.

Eve girdiğimde Donghyuck beklediğim gibi mutfaktaydı. Lavabonun önündeki pencereyi açmış, dirseklerini tezgaha yaslamış bir şekilde sigarasını içiyordu. Benim girdiğimi kapının kapanma sesinden anladığında göz ucuyla bana baktı. Sigarasını dudaklarından uzaklaştırıp başını eğerek alayla güldü. "Kaybedenler kulübü nasıl gidiyor?"

"Gayet iyi," dedim kısık sesimle onun yanına ilerlerken. Aslında ne yaptığımı bilmiyordum. Hasta kafasıyla tuhaf hissediyordum.

"Yeni sesini beğendim," dedi Donghyuck sigarasının külünü lavaboya silkip tekrar dudaklarına götürürken. "Artık seni duymak zorunda olmamak içimi rahatlattı."

İşte bu yüzden Donghyuck'u sevmiyordum. Normal zamanlarda zaten alaycıyken bir şeye sinirlendiğinde üç kat sinir bozucu oluyordu ve bunu başkalarına vuruyordu.

"Madem Bora'ya ilgi duyuyorsun piç kurusu gibi davranmak yerine biraz insan ol," dedim yanına gelip tezgaha oturarak.

Bana anlamadığım bir sinirle baktı. "Bir bok bildiğin yok."

"Bir bok bilmiyorum ama gözlerim var Donghyuck. Senin aksine beynimi de kullanabiliyorum." Sesim kısık çıksa da sert konuşabilecek kadar gücüm olduğuna şükrettim çünkü kırmızı saçlı çocuk ne kadar şeker görünürse görünsün içi bir o kadar kötüydü ve en yakın arkadaşıma bir sik kafalı gibi davranırken onu kıskanması da bir o kadar saçmaydı. "Bora'nın senden hoşlandığını biliyorsun Donghyuck."

"Ne olmuş?" Dedi sigarasını lavaboda söndürüp pencereden dışarıya atarken. "O da diğer kızlar gibi. Benimle sadece popülerliğim için çıkıcak. Sonra ayrılacak. Bir bok değişmeyecek."

"Bora'nın seni bırakmasından mı korkuyorsun cidden?"

Donghyuck bir şey demedi, onun yerine ellerini yıkadı ve havluyla kuruladı. Omuzlarını silkerken bana bakmıyordu. "Böylesi daha iyi."

"Senin gerçekten salak olduğunu biliyordum ama bu seviye bir salaklık beklemiyordum," dedim kaşlarımı çatıp ona bakarken. O da sinirle bana döndü. "Bora erkekleri bırakacak bir tip değil. Tam tersine, sen onu bırakırsın diye sana hiçbir şey söylemiyor. Gözlerini aç Donghyuck. Normalde bu kadar büyük bir parti vermeyecekti ama seni de çağırabilmek adına vermek zorunda kaldı."

Donghyuck kalçasını tezgaha yaslayarak kollarını göğsünde kavuştururken doğrudan karşıya bakıyordu.

"Bora seni bekliyor ama kız güzel bir kız. Kibar, yetenekli, çekici, zeki ve etrafında onun için yanıp tutuşan bir sürü erkek var. Daehwi gibi," dedim camlardan havuza doğru bakarak. Donghyuck da benim gibi oraya döndü. "Ama Bora seni istiyor Donghyuck. Yani aptal gibi davranmayı ve şu kızın kalbini kırmayı bırak da adım atmaya bak."

"Senin gibi biriyle bunu konuştuğuma inanamıyorum." Donghyuck alayla gülüp kafasını iki yana sallarken bu sefer sinirlenmiştim. Tezgahtan indim.

"Benim gibi biri mi?"

"Sinir bozucusun," dedi gayet belliymiş gibi.

"Sen hiç aynaya baktın mı Bay Mükemmel?"

"Sinir bozucusun," dedi tekrar bana bakarak. "Çünkü kendini soyutlayıp farklıymış gibi davranmaya çalışıyorsun ama sen de aynısın. Arkadaşlarından hiçbir farkın yok. Kendini sessizsin diye herkesten üstün görüyorsun ama aslında kimsenin senin fikirlerini önemsediği yok. Göz devirmelerinle, sinir bozucu bakışlarınla havalı olduğunu falan sanıyorsan çok yanılıyorsun."

"Vay canına," dedim alayla gülüp ona bir adım yaklaşırken. "Cidden öfke problemin var. Ne oldu? Küçükken oyuncak mı almadılar sana? Arkadaşların seni paran için mi kullanıyor?" Bir adım geriledim ve yüzüne acır bir şekilde baktım. "Yoksa annenle baban seni hiç sevmedi mi?" Dudaklarımı büzdüm. "Çok üzücü."

Donghyuck bana dik dik bakarken dişlerini sıktığını kasılan çene kemiğinden görebiliyordum ama onu sinir etmek içimi rahatlatıyordu.

"Bana bak piç kurusu," dedim işaret parmağımı göğsüne bastırıp orada tutarken. "Benim hakkında dediklerin veya eşyalarıma yaptırdığın şeyler umurumda değil. İster Haneul'un tayfasına söyleyip dolabımı boyat, ister çıkışta beni bir avuç senin için ölen kıza dövdür. Bu senin zayıflığını göstermekten başka bir şey yapmaz." Parmağımı biraz daha bastırırken doğrudan koyu kahverengi gözlerine bakıyordum. "Ama en yakın arkadaşımın kalbini bir kere daha kırarsan senin o çok sevdiğin saçlarını tek tek kökünden koparır, onlarla kardeşimin bebeklerine saç yaparım. Ha, uslanmazsan seninle de kalmam. Çok sevdiğin o diğer 3 arkadaşın var ya, onları da hesaba katarım. Kapiş?"

Donghyuck bir şey demediğinde parmağımı göğsünden çektim ve mutfaktan ayrılıp salona ilerledim.

Bana istediğini söyleyebilirdi ama arkadaşlarımı kırdığı an onu gebertecektim. Bunu aklına kazısa iyi olurdu.

***

bu bölüm bir adet (1) geçiş bölümüydü. sonunda donghyuck ile konuşabildiler.

jeno yavruma da yazık suda kaldı.
(,:

oy sınırı: 170

YOUNGBLOODHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin