26ㅣsahil yolunda ufak tefek muhabbetler

3.1K 335 326
                                    

ufak bir not:
4 aydır bölüm atmıyordum ve şu 4 aydır sürekli bu kurgudan kaçıyordum çünkü bu kurgu fluff, sonsuza dek mutlu yaşadılar olayının 21. yüzyıl versiyonu. fakat ben şu 4 aydır uzun süredir yaşadığım hüzün ve durgunluk gibi hislerin yoğunluğunun arttığı bir dönemdeydim, aşırı stresliydim bu nedenle sürekli hastalanmaya başladım. kısacası, 4 aydır bölüm gelmemesinin asıl sebebi bu kurguya devam edebilecek kadar mutlu hissetmememdi. bu kurgudan kaçıp birkaç tane angst attım zaten, bunu unutmak için. bana kalsa bu kurgu şu an taslaklarıma kaldırılmıştı ama bölüm bekleyen çok kişi var.

uzun süredir bu tür yazmayışımdan dolayı kurguya uymayan noktalar olduysa özür dilerim, elimden geldiğince uygun bir final yapmaya çalışacağım bu kitaba.

iyi okumalar!

"MARK HYUNG BU NE? ULAN BERMUDA ŞORTUYLA MI GİDECEKSİN TATİLE? BARİ ATEŞLİ MATEŞLİ BİR ŞEY GİYSEYDİN DE GÖZÜMÜZ GÖNLÜMÜZ AÇILSAYDI!"

"Hava 36 derece Donghyuck ve ben Kanadalı'yım. Pişiyorum oğlum, sıcak basıyor bana dayanamıyorum bilmiyor musun?"

"İyi ki bir Kanada'da doğmuşsun ha, vur yüzümüze tokatla."

"Mark hyung yakında pankart açacak KANADALI'YIM diye."

"Renjun bir sus abicim, ortalık zaten karışık."

Saat sabahın dokuzuydu. Gökyüzünde beyaz, pofuduk bulutlar ve sapsarı bir güneş vardı. Yaz tatilinde günler birbirini kovalamış ve sonunda planladığımız tatil işini işleve sokma kararı almıştık. Annem ve babamdan iki gün boyunca yerlere kapanarak yalvarmış ve izni kapmıştım. Zor olmuştu çünkü bir grup odun erkek ve bir grup çılgın kız olarak sahil kenarında bir hafta geçirecektik. Ayrıca benim canım validem Jeno'yu da öğrenmişti.

Bora sağ olsun.

Sadede gelirsek hep birlikte kaldırımda gitmek için hazırlanıyorduk. Eşyaları falan yerleştiriyorduk. Hava sıcak ve nemliydi. Jaemin'in kırmızı spor arabasının yanında Mark'ın bordo Range Rover'ı vardı, gıcır gıcır duruyordu ve Dubu ön koltukta oturmuş uyuyordu. Mark da kız uyanmasın diye dışarıya, yanımıza yardım etmek için çıkmıştı.

Renjun ve Eunho, Jaemin ve Arin ile; ben ve Jeno, Mark ve Dubu ile gidecektik. Donghyuck ve Bora Donghyuck'un motoruna bineceklerdi. Yanıma şahsen pek bir şey getirmemiştim çünkü gerek duymuyordum, sonuçta zamanımızın çoğu sahilde geçecekti ama Bora her zamanki Bora'lığını yaparak iki tane valiz getirmişti. Sadece bir hafta kalacaktık oysa.

"Bunların içinde ne var böyle? Fıtık oldum," diye söylendi Arin, kenarda oturan Bora'nın valizini Jaemin'in spor arabasının bagajına tıkıştırmaya çalışırken. "Ulan Bora topuklu ayakkabı falan koyduysan valizlere yaktım çıranı."

"Valla koymadım. İnanmıyor ya. Arkadaşlık ölmüş bu devirde."

"Kes, senin yükünü biz çekiyoruz." Eunho da Bora'nın diğer valizini çekerken gerçekçi bir lafta bulunduğunda güldüm.

Bora ile ben kenarda oturuyorduk. Bora'nın üzerinde pembe, dar bir kısa kollu bluz ile buz mavisi bir şort vardı. Ayaklarında beyaz NIKE ayakkabıları ile kombini tamamlarken yüzünde ilk defa pembemsi bir ruj haricinde makyaj yoktu. Uzun, perde gibi siyah olan saçı balıksırtı örülüydü. Oldukça güzel duruyordu.

Eunho, kremrengi tiril tiril kumaştan yapılma bir şortlu tulum giymişti. Ayağında kahverengi sandaletleri vardı. Saçı topuzdu, kulaklarında yaprak şeklindeki küpeleri sallanıyordu. Yüzünde sıfır makyaj vardı ve bu haliyle de mükemmeldi.

YOUNGBLOODHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin