Sabah olduğunda Helin kapımı çalmadan yatağıma atladı
" Uyan uykucu bu gün büyük gün! Aslında senden daha heycanlı bile sayılabilirim."
Helin buram buram vanilya kokan parfümünü sürmüş, kot şortunu ve pembe askılı tişortunu giymişti. Askılı tişörtünün kenarından fosforlu sarı bikinileri BEN BURDAYIM diye bağırıyordu. Kahvaltı için Helin'in annesi bize sandviç hazırlayıp çıkmıştı. Bizde sandviçlerimizi afiyetle yedik. Daha sonra bulunduğum odaya geri çıktık ve bavulumu açtık. Helin her konuda iyi olduğu gibi giyim konusunda da çok iyiydi. Durdu ve bavulumu dışarı boşalttı. Yaklaşık yarım saat tüm kıyafetlerimi teker teker denettirdi. En sonunda pembe bikinimi giymemi söyledi. Askılı ve fırfırlı bir bikiniydi ve bende gerçekten severek almıştım. Tenim güneşten hafif yanmıştı. Tam bronz olmasam bile buğday sayılabilirdim şu an. Beyaz şortumu ve göbeği açık beyaz tişortumu üstüme geçirdikten sonra hızla merdivenlerden indik. İlk havuza gidecektik. Havuz kartlarımızı ve havlumuzu alıp yola koyulduk. Yolda bisikletle giden Sude ve Kemal'i gördük. Kemal hemen bisikletini önümüzde durdurdu ve
" Havuza mı kızlar ? Bizde geliyoruz birazdan havlularımızı koyduk. Kırmızı olan benimki, Sudeninki lacivert. Arda ve Mustafada havuzda. Simgeyi alıp gelicez bizim yanımıza gelirsiniz görüşürüz."
Arda da havuzda. Arda.ARDA. Bu cümle kulağımda yankılandıktan sonra anca kendime gelebildim ve Helin yanağımı sıktıktan sonra yola devam ettik. Gözlüklerimizle havuz kapısından çok havalı bir giriş yaptık. Bilmediğim bir şey daha vardı. O da Tuğçe ve tayfasınında havuzda olmasıydı. Bana Tuğçeden bahsedilmemişti ve bahsedilmese bile görüntülerine baktığımda nasıl kızlar olduklarını tahmin edebiliyordum. Klasik kızlar işte. 3 kişilik bir grup. Sarışın, kumral ve esmer uzun boylu güzel fizikli kızlar. Sanırım bu kız grupları dünyanın her köşesine özenle yerleştirilmiş. Tuğçe sarışın olandı ve önceden Arda ile uzun bir ilişkisi olmuş. Esmer olan Tina'ydı. 8 yaşına kadar Brezilyada yaşayıp daha sonra buraya gelmiş. O da Kemalle hep sevgili olma aşamasına gelmiş ama birtürlü Kemal utangaçlığını yenip şu meşhur teklifi yapamamış. Kumral olan Cerendi ve sanırım biseksüelmiş. Tabiki ilerleyen zamanlarda bunlar hakkında detaylı bilgileri öğrenicem ama Helinin kapıda ayaküstü anlattıklarıyla anca bu kadar oluyor.
Havuza yaklaştığımız sırada Arda havuzdaydı. Mustafa tam tişörtünü çıkarırken bizi gördü ve koşmaya başladı. Daha sonra durmadı ve beni havuza itti. Üstüne de kendisi atladı ve Helinde eşyaları yere atıp suya daldı. 10 saniye içinde hepimiz havuzdaydık. Arda şok olmuş bir şekilde Mustafaya baktı ve o an ilk kez sesini duydum
" Mustafa napıyosun abicim sen?"
Dünya üzerindeki en güzel ses olabilirdi. O kadar karizmatikti ki yüzünü görmeseniz bile sesine kesinlikle aşık olabilirdiniz. Havuzun karışısına doğru yüzdü ve havuzdan çıktı. Tuğçelerin yanına gidip oturdu. Helinle birbirimize baktık ve daha sonra bizde kıyafetlerimizi çıkarmak için havuzdan çıktık. Kuruması için şezlongun üzerine kıyafetlerimizi bıraktık ve diğer şezlonglara yatıp güneşlenmeye başladık. Hemen Helin'e döndüm
" Çok sinir bir çocukmuş ne bu tavırlar ?"
" Utandı bence senden ondan yaptı yoksa böyle değildir Arda."
" Sanmıyorum bana çok şımarık geldi görüşmek istemiyorum ben baksana hemen Tuğçelerin yanına gitti hem."
" Tuğçe çağırmıştır ondan gitmiştir belki morali bozuktur öğlen görücez hem."
Gerçekten içimdeki bütün heyecan kaçmıştı. Görüşmek istemiyordum hemde hiç. Hatta Can gelse onunla bile giderdim. O kadar nefret etmiştim Arda'dan.