5. BÖLÜM

7 4 0
                                    

İşten çıkınca eve doğru yürümeye başladım. Aslında buna mecbur olduğum için yapıyordum. Bir kere mecburiyetler olmadan yaşamak nasıl olurdu düşündüm, daha doğrusu düşünmeye çalıştım.

Zaman insanın hayallerine de pranga vuruyordu. Her şey birbirine benzemeye başlayınca insan başka, apayrı bir şeyi hayal etmekten bile yoksun kalıyordu.

Dışarıdaki hava sabahkinden biraz daha sıcaktı. Yürümek zorunda olmasaydım eminim her şey daha hoş olurdu ama yapabileceğim bir şey olmayınca katlanmak zorunda kalıyordum.

Her yer güvenliydi. Her mekân, her bölge, belki de her yer. Böyle yaşamak belki de bizden öncekiler için bir amaçtı. Ama insanlar ölmeden önce az zamanlarının olduğunu bildikleri için inandıkları şeyler uğruna suç işliyorlardı. Her şey sonsuzluğa mahkûm olunca insanların inandıkları şeyler de azalmaya başlamış, bir süre sonra tamamen yok olmuştu. O yüzden biz sağlamıyorduk bu güvenliği, insan doğası kendi kendine sağlıyordu. İşte zamanın belki de en büyük faydası buydu,insan ruhu kendini temizliyordu. Zaman her şeyi yok ediyordu ama insanda yarattığı en büyük yok olma, yani en yararlı yok olma buydu.

Evimin olduğu mahalle her zamanki gibi sessizdi. Karşı evlerin perdeleri sıkı sıkıya kapatılmış, ışıklar yakılmıştı.

Kendi evimin önüne doğru yürümeye devam ettim. Evimin önüne gelince son kez gökyüzüne baktım. Değişen tek şey gökyüzüydü çünkü. Ben her göğe baktığımda orada farklı bir şey gördüğümüze inanıyorum. Gökyüzü bize aynısını değil,istediğimizi veriyor. Biz göğe baktıkça daha çok umut elde ediyoruz, daha çok ölümü anımsıyor, daha çok yaşamın anlamını çıkarıyoruz.

Eve girdim ışıklar kendiliğinden açıldı. Sensörler gerçekten bazen işe yarar oluyordu. Oturma odama gidip duvarı aktif hale getirmek için gözümü tarayıcıya doğru yaklaştırdım. Tarayıcı bipledi ardından bembeyaz duvar bir anda hareketli şekillerle doldu.
Yıllar önce keşfedilmişti bu yeni televizyon. Ama televizyondan tabii ki farklıydı. Bir kere yer kaplamıyordu. Şu dar evlerimizde bu oldukça iyi bir özellikti.
Haberlerde her günkü gibi aynı şeyler vardı. Eskiden ölüm haberleri olurdu belki de, ama artık böyle haberler yerine insanların yumrulaşmasının haberlerini izliyorduk. Bence bu daha kötüydü.

Aklıma sabah Berâ' nın söyledikleri geldi. Ne demişti "Hiçbir şeyin farkında değilsiniz.". Ne kadar saçmaydı. Biz farkında olmasak canla başla, durmadan ölmek için uğraşır mıydık?

"Saçmalama!"diye bağırsaydım keşke. Hatta eski kitaplardan öğrendiğim birkaç sözü de söyleseydim. Ama ahlak kurallarına yine mahkûmdum her yerdeki gibi.

Gidip kitap okumaya karar verdim. Odama gidip yatağıma yattım. Üzerimi değiştirmek o kadar zor geliyordu ki. Zaten hep böyle olurdu ne zaman zihnim dolu olsa vücudum kaldıramıyormuş gibi yorgun olurdum.

Kitabı açıp okumaya başladım. Ama nafile hiçbir şey anlayamadım. Çünkü halâ içimden bir yandan Berâ Bey'e söyleniyordum. Saçmalığa bak ya. Biz burada yıllardır uğraşalım biri gelsin yaptığımız her şeyi bir anda yoksaysın.

Kitabı bırakmak zorunda kalınca ben de yatmaya karar verdim. Ama yarın tatildi, bu da sabah SU' nun devreye girmeyeceği anlamına geliyordu.
Ah nefret ediyordum şu sinirsel uyarıcıdan, her sabah yataktan kalmak için resmen elektrik şokuna maruz kalıyorduk. Tamam yararlıydı ama hiç hoş değildi.

Sabah elektrik çarpmışa dönmeden uyanmanın bilinci içinde rahat rahat kalkıp pijamalarımı giydim ve yatağıma yattım. Artık mükemmel bir şekilde uyuyabilir ve sabah istediğim saatte uyanabilirdim.
Uyumanın gerçekten mükemmel bir şey olduğunu düşünerek örtüme iyice büründüm ve uykuya daldım.

SONSUZLUK LANETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin