6. BÖLÜM

15 3 0
                                    

     Tabi ki bir anda ne yapacağımı şaşırdım. Yanına mı gitsem yoksa uzaktan izleyip iş yerine gidince mi sorsam diye arada kaldım. Ama sonra asıl amacımın Ralte'i bulmak olduğunu hatırlayıp sis ve tozdan oluşan meydana doğru ilerlerlemeye başladım.

      Bu çok saçmaydı bunu iliklerime kadar hissediyordum ama en yakın arkadaşımın o sis ve toz bulutunun altında olması fikrine dayanamıyordum. Kendime korkmamam gerektiğini bir çok defa hatırlatarak meydana doğru yürümeye başladım. Yürürken Berâ gibi ben de gri kapşonlu hırkamın kapşonunu başıma geçirdim. Hırkamın kolunu ağzıma ve gözlerime siper ederek kaçışan insanların arasına meydana daldım.

      Meydanda tam anlamıyla yıkıcı bir kaos vardı. Her taraftan insanlar en yakın güvenli yere doğru koşuyor, koşarken ellerini ya da kollarını kullanarak aynı benim yaptığım gibi kendilerini korumaya çalışıyorlardı.
Etrafta Ralte yoktu. Ya da ben o kaosun ortasında onu göremiyordum. Ama umutsuzluk içimi kaplayarak bakınmaya devam ettim. Evet, en azından sonuçta ölüm korkum yoktu. Ve bence bu şu an tutunabileceğim tek teselliydi. Bir yandan etrafıma bakınıyor bir yandan da beni arayan kadına söyleniyordum. Hayır yani beni şu mükemmel tatil gününde güvenli evimden çıkarmış, boş bir telaşa kapılarak hayatımda daha önce hiç cesaret etmediğim ve bundan gurur duyduğum bir olayın tam da ortasına atmıştı.
     
      Kalabalığın ortasında etrafıma bakınırken aslında insanların bu kadar çok olmasının iyi olduğunu düşünmeden edemiyordum. Sonuçta demek ki insanlar burayı güvenli gördükleri için buraya doğru geliyorlardı. Ya da belki de sadece bu benim düşüncemdi. Ama birinci seçeneğin üzerinde durmayı tercih ediyordum. Her şeye iyi tarafından bakmak belki bazen can sıkıcı olabiliyordu ama böyle durumlarda her şeyin iyi olmasını dilemekten başka bir şey gelmiyordu insanın elinden.

      Tam nerede olduğumu kestiremiyordum ama tahminimce meydanın ortalarında bir yerlerde olmalıydım.

      Bu meydana daha önce bir çok defa gelmiştim ama hiç böyle değildi. Genelde sessiz ve sakin olurdu her yer gibi. Zaten ben de buraya özellikle oturmak ya da kafamı dinlemek için gelmemiştim, sadece labaratuvara giderken diğer yoldan sıkılınca geçirdim buradan. Ama bu haliyle tanımak imkansız denecek kadar zordu.

      Kalabalığın bir anda ani bir koşuşturmaca yaşadığını fark etmem biraz zaman aldı. Ne olduğunu bile anlayamadan kalabalığın içinde sürüklenirken buldum kendimi. Körlemesine ilerlerken bacaklarımın ağırlığım altında ezildiğini hissediyordum. Bu çok can sıkıcı olmakla beraber, mide bulandırıcıydı da. Kusmak belki de bana iyi gelebilirdi en iyisi bu kalabalıktan sıyrılıp kusmaya bir yer bulmaktı.
Ama kalabalık beni bırakmadı. Tam nefesim kesilecekken birinin beni inatla ters yöne ittiğini hissettim. Ne olduğunu anlamak için arkamı dönmem bu kalabalıkta imkansızdı. O yüzden ne olduğunu düşünmek yerine nereye doğru sürüklendiğimi çözmeye çalıştım. Ama bu olamazdı. Niye meydanın tam ortasına doğru gidiyorduk ki, orada yumrular vardı.
Ani bir şekilde ayaklarımı yere sabitleyebildiğim kadar sabitledim. Bu hareketimi arkamdaki de beklemiyor olacak ki o da yalpalayarak sertçe sırtıma çarptı. Ama şu an omurgalarımın acısını düşünecek durumda değildim ve arkamdakine inat durmaya devam ettim.

      Hareket etmeyeceğimi anlamış olacak ki arkamdaki kulağıma yavaş fakat anlaşılır biçimde fısıldadı: " Sessizliği becerdin ama yavaşlaman gereken yer burası değil."
Panikle arkamı dönüp arkamdakinin kim olduğunu görmeye çalıştım. Ama arkamdaki her kimse dönüp gitmişti bile.

      Onu belki tanımıyordum ama emin olduğum tek şey: ya bana şaka yaptığı, ya da beni abuk sabuk bir oyunun içine sürüklediğiydi. Ve ben bu oyunun piyonu olmak istemiyordum.

     Hayatı kendime zorlaştırmak gibi kötü bir huyum olduğunu düşünerek kalabalığın arasından kendimi atmaya çalıştım.

     Artık Ralte'yi aramak gibi bir derdim de kalmamıştı. Bu kız kesin benimle dalga geçmek için yapmıştı bunu. Ama bu hiç hoş değildi. Ne bileyim, daha güvenli daha normal bir yere de gönderebilirdi beni. Mesela güzel bir bahçe olabilirdi.

      Aslında bu kız yapmazdı böyle şeyler, ama insanlar değişen varlıklardı sonuçta. Ama bunun intikamını ondan alacaktım. Bu sefer yanmıştı işte.

***

      Eve girdiğimde hala kafamdaki sorulara en azından beni şimdilik tatmin edebilecek cevaplar arıyordum. Herhangi bir cevap en azından. Mesela bu cevapların ilki Ralte'nin nerede olduğu olabilirdi. Ona kızgındım, ama yine de o benim en yakın arkadaşımdı sonuçta. Yıllardır beraberdik. Az ya da çok, yeterli ya da yetersiz onlarca şey paylaşmıştık.

      Ben böyle düşünürken bilekliğim titremeye başladı. Ne yaptığımı anlayamadan arayanı açtım ve eskiden kalma bir alışkanlık olarak " Merhaba" dedim.

      Karşımdaki duraksar gibi oldu ama vazgeçti, " Dentis " dedi, fısıldar gibi. "Evet benim, kimsiniz? " biraz kaba mı olmuştu sanki, ama olsun sonuç olarak kim olduğunu öğrenmek için bu soruyu sormak zorundaydım. " Ben mi, bilmiyorum." dedi. Ha... Bilmiyorum mu, o ne demek ki.
- Pardon anlamadım, kimsiniz?
- Sana bilmediğimi söyledim.
- Kusura bakmayın ama bu benim için hiç bir şey ifade etmiyor. Ya bana kim olduğunuzu açıkça söylersiniz, ya da bu konuşma burada biter.
- Sen gerçekten zor bir insan olmalısın. Ama ben gerçekten kim olduğum konusunda emin değilim. Sen bana yardım edebilirsin. Dentis, ben kimim?

      Madem öyle bu konuşma burada bitmiştir. Telefonu yüzüne kapattım, ve hepsi bugünü mü buldu diye düşünerek mutfağa girdim. Kendime bir terapi içeceği yapmalıydım.

      Terapi içeceği sıkıntılı hissetiğimiz anlarda. Suya karıştırdığımız bir nevi antidepresandı. Suyun içine giren bu şekerli toz karışımının değişik bir tadı oluyordu. Ama insana bağımlılık yapan farklı bir tada sahipti. Galiba seviyordum.

      Aslında bu içeceği hayatı basitleştirmek amacıyla içiyor olabilirim. Her şeyi basitleştirmeye karar vereli çok olmadı aslında. Eskiden böyle şeyleri içmez, kendime hayatı zorlaştırmak için fark etmesem de onlarca şey yapardım. Ama şimdi yıllarca yaşayacaksam hayatımı güzelleştirmek için vaktimin olduğuna karar verdim. Hayat güzelleştirmeye değer, yaşamaya değer olduğuna karar vermesem de.

      İçeceğimi yapıp, odamdaki televizyonun karşısına geçtim. Bugün ne olduğunu gereksiz ayrıntılarına kadar biliyordum ama bir de başka insanların bakış açısına ihtiyacım vardı. Televizyon yine iç karartıcı haberlerden önce iyi şeyler gösterdi. Sonra asıl konuya girdi. " Şehrin göbeğine yumru saldırısı! "... Dinlemesem mi acaba piskolojisi geldi oturdu anında üstüme. Evet evet başka insanların bakış açısından bana neydi. " İzlemiyorum!!!" diye söylenip kapattım televizyonumu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 17, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SONSUZLUK LANETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin