Giriş

18 1 0
                                    

"Herkesten farklı olan bir kadın sevdim. Kısacık kumral saçlarını hiç boyamayan, tırnaklarını bilerek yamuk kestikten sonra rutin olarak mor ojeyi her yere bulaştırarak süren, boyu uzun olduğu için herkese inat topuklu ayakkabı giyen, kimsenin sevmediği edebiyat dersine hayran olan, sırf bir kitap popüler diye okuyan insanlardan tiksinen, ilk okuduğu dünya klasiğine aşık olan, roman bittikten sonra boşluktayım diyerek depresyona giren bir kadın sevdim ben. Özellikleri bunlarla bitmiyor, mesela geç karşısına iki kelâm et bu sefer başka bir özelliğini keşfedersin. Bazen o kadar mantıklı konuşur ki ne diyeceğini bilemezsin, duygusal anlarında iken saçmalamanın dibine vurur ne dediğini anlayamazsın."

Bar taburesinde oturmuş tanımadığım bir kadına sevdiğim kadını anlatıyordum. Karşımdaki kadın ise hayranlıkla beni dinliyordu.
"Peki o kadın hislerini biliyor mu?" Kafamı hayır anlamında salladım. "Kadın biraz tuhafmış ama bu devirde senin gibi seven bir adam bulmak zor. Keşke ben de böyle sevilebilsem." O an içimden bir ses kadının hayatından geçen tüm erkekleri anlatacağını söyledi. "Dinlediğin için sağ ol ama arkadaşım bekliyor, gitmem lazım.'' Diyerek ceketimi alıp hızla oradan ayrıldım. Nereye gideceğimi bilmiyordum ama gitmek istediğim tek yer onun yanıydı. Telefonumu çıkarıp bir süre arasam mı, aramasam mı diye düşündüm. Sonuç olarak şu an çalıyor.
"Efendim Savaş?" Sesi şu an çok ciddi çıkıyordu büyük ihtimal şu yeni başladığı kitabı okuyordu. "Müsait misin?" Yanına ek olarak seni deli gibi özledim demekte istiyordum ama diyemiyordum. "Müsaitim, bana gelsene sana yeni bitirdiğim kitabı anlatayım. Hem becerebilirsem ıslak kekte yaparım, bence ıslak keke tav olursun?" Onun anlattığı kitap özetlerini sevmediğimi sandığı için böyle konuşuyordu. Halbuki ben keke değil ama ona çoktan tav olmuştum. "Islak kek mi? En sevdiğim, hemen geliyorum." Bekliyorum diyerek telefonu kapattı, ben de arabama binerek onun evine doğru yol aldım.
Evin oradaki markete girerek ıslak kek için ne gerekiyorsa aldım çünkü biliyordum ki bunların hiçbiri evinde bulunmuyor. Belki süt bulunuyor olabilir.
Kapıyı tıklattım birkaç saniye geçtikten sonra karşımdaydı. Kısacık saçlarını kalemle toplamış ama isyankar saçları her yerden fırlıyordu, üstünde abisinin bol tişörtü altında ise kalpli pijama altı ve her zaman olduğu gibi mor ojeli tırnakları. Bu kadını sevmemem için hiçbir sebep yoktu. Elimdeki market poşetini görünce gülümseyerek teşekkür etti. İçeri girip mutfağa poşeti bıraktım. Yanıma geldi hevesli hevesli anlatayım mı diye sordu, kolundan tutup koltuğa oturduktan sonra kafamı salladım. O anlatmaya başladı, ben de dinledim. Kafam güzelleşti, onun sayesinde kafam güzel oluyordu. İyi ki vardı.
Anlatmayı bitirdiği gibi kana kana şu içti, bu hareketi ben de hep tebessüm etme isteği uyandırıyordu. "Hadi, ıslak kek yapalım. Fighting!" Kore dizilerini sevdiğini söylemiş miydim?
Telefonuna 'ıslak kek tarifi' yazıp arattı. Bir doktar edasıyla benden yumurta, süt, vanilya istiyordu. Ben de uzatıyordum ama una bulanmış yanaklarını ısırmamak için kendimi zor tutuyordum.
Islak kekimiz oldu ama pek keke benzer bir tarafı yoktu. Resmen keke ağlayacakmış gibi bakıyordu. "Hadi elimizi yüzümüzü yıkayalım sonra keki yiyelim." Temizlendikten sonra tabağa kek koyup balkona geçtik. Kekten bir dilim aldım görünüşü pek iyi olmasada tadı güzeldi, onun elinin değdiği her şey güzelleşirdi. "Mora, hadi ama asma suratını bence harika olmuş. Sen dünyanın en tatlı tatlıcısısın." Dediğimde sesli bir şekilde güldü, inanır mısınız kalbimde çiçekler açtı. "Savaş, sen en tatlı tatlıcının; en tatlı yardımcısısın." Tatlıcının yardımcısı olmak güzeldi, tatlıcıya keki bitirmesi için yardım ettim.

MORAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin